...
"Canın hiç mi acımıyor hyung?" küçük Seungmin merakla sordu. "Acıyor" dedi Minho. "Çok acıyor ama canın acımıyormuş gibi davranmak zorundasın." Seungmin kaşlarını çattı. "Neden canın acırken acımıyormuş gibi davranasın ki hyung?"
Minho onu cevapladı. "Öyle olması gerekiyor Minnie." devam etti. "Sen eğer canının acıdığını onlara belli edersen seni aşağılarlar. Bu dünyanın kanunu aslında, ne kadar acı çekersen çek hep gülmek zorundasındır."
Seungmin merakla sordu. "O zaman abimde mi acı çekiyor hyung? Ben abimi hep gülerken görüyorum ama eskisi gibi gamzelerini göstermiyor. Hatta bir keresinde onu ağlarken gördüm ama abim gülüyordu. Eskisi gibi gamzeleri ortadaydı. Hyung"
Derin bir nefes aldı. "Bu demek oluyor ki abimin canı çok mu yanıyor." Minho onu cevapladı. "Evet Minnie abinin canı çok acıyor ama abin yere düştüğünde kalmasını biliyor." devam etti. "Sen hiç düştün mü? Yada düştüğünde sen kendin ayağa kalktın mı hiç?" Seungmin kafasını iki yana salladı. "Ben düştüğümde abim kaldırır beni yerden hyung?" Küçük Seungmin Minho ya çok tatlı gelirdi her zaman.
"Hyung." Dedi Seungmin. "Yaralarının varlığı seni hiç rahatsız etmiyormu?"
Minho kafasını iki yana salladı. "Hayır." dedi "Onların varlığı canımı sıkmıyor."
"Tüm bu yaralar benim dövmelerim gibiler."
Seungmin sordu. "Dövmemi? Sen dövmeleri sevmezsin ki hyung." Minho güldü. "Anlarsın ya yaralarım dövmeler gibi. Dövmeyi bir kere yaptırırsın, sildirmesi ise çok zordur. Benim yaralarım, senin ileride olacak yaraların, abinin yaraları. Hepsi birer dövme aslında. Senin teninden, zihninden asla çıkmazlar."
Konuşmalarının en başından beri kapıda onları izleyen Chan içeri girdi. Seungmin ın bu yaşta bile bunları düşünmesi onu üzmüştü. Evet belki zorlanıyor olabilirdi ama her gün eve girdiğinde Seungmin in o cıvıl sesiyle tüm dertlerini unuturdu. Chan o güzel sesiyle konuştu.
"Eee çocuklar ne yapıyorsunuz burada." Seungmin ve Minho, Chan a döndüler. Yüzlerine en güzel tebessümlerini yerleştirdiler.
"Hiç" dedi Seungmin. "Öyle oturuyorduk."
"İçeri geçin hadi. Hava çok soğudu."
O gün Chan on üç, Minho on iki ve Seungmin ise on bir yaşındaydı.
Seungmin o gün biraz daha büyüdü. Minho nun benim yaralarım dövmelerim gibi dediğinde gözlerindeki acıyı çok net gördü.
Minho ise o gün içindekileri birisine anlatmanın verdiği hisle rahatça uyudu.
Ama Chan o gün uyuyamadı. Kardeşinin onun için endişelendiğini biliyor ama elinden bir şey gelmiyordu. Günün yarısında okulda oluyordu. Eve geldiğinde ise ev işlerini yapıyor ve Seungmin le ilgileniyordu.
Geceleri ise oturup ders çalışıyordu. Küçük yaşlarda uyumamak için kahve içerdi hep. Belki bu ileride ona çok zorluk çıkartacak uyuya bildiği o iki üç saatide uyuyamayacaktı. Bu hikayede en çok yanan kişi Chan olacaktı.
Geçmişi düzeltemezdi ama gelceği kendi yaratabilirdi. Chan o gece kardeşi ve kardeşi saydığı çocuk için daha çok çalışmaya başladı.
...
"Yoongi." Diye çağırdı sevgilisine Jimin. "Hadi gel kahvaltı hazır."
Yoongi yukarıdan onu cevapladı. "Geliyorum aşkım." Kahvaltıları sessiz bir şekilde devam ederken Jimin konuşmaya başladı. "Bu gün Chan lâ buluşacakmısın?" Yoongi kafasını iki yana salladı. "Hayır bu gün buluşmayacağız. Okula gitmesi gerekiyor Chan ın."
"Yoongi eğer gerçekten sen Minho nun abisi isen ne olacak."
"Bilmiyorum Jimin, bilmiyorum. Ben Minho nun karşısına nasıl çıkacağım ki. Belkide beni istemeyecek."
"Öyle düşünme sevgilim, eminimki seni anlayışla karşılar."
"Umarım güzelim, umarım."
Zil çaldı. "Çocuklarda geldiler hadi topla kendini."
...
Seungmin ile Minho ilişkilerini Chan dan saklamaya devam ediyorlardı. Seungmin Minho ya uçurum kıyısına gitmeyi teklif etti. Minho da kabul etti.
Orda eski günlerden bahsetmeye başladılar. Minho söze girdi.
"Minnie, hatırlıyormusun bana yaraların hiç acımıyormu diye sormuştun." Seungmin onun sözünü kesti.
"Sende acıyor ama acımıyormuş gibi davranmak zorunda olduğunu söylemiştin." Duraksadı. "Hala aynısı geçerli mi?"
"Geçerli." Dedi Minho. "O gün sana yaralarımın bir dövme olduğunu söylemiştim." "Herşey o günkü kadar aynı, değişen tek şey zaman biz büyük, yaralarımız aynı kaldı. Chan hyung büyüdü ama hala aynı, herşeyi içinde yaşayıp bitiren Chan. Sen büyüdün ama hala küçüklükteki gibi olgunsun. Bizi biz yapan aldığımız yaralar."
Kokunu sıyırdı. "Bak." Dedi "Bu yara o günden itibaren benim dövmem olan bir yara." Seungmin ın alnını açtı. "Bu yara annenin sizi terk ettiği günden kalan bir yara."
Sonra elini kalbine götürdü. "Burası annem ve hiç görmediğim abimin yarası."
...
Chan okuldan sonra eve gidiyordu. Aklına Yoongi geldi. Arasam mı diye düşündü. En sonunda aramaya karar verdi.
"Alo." Dedi. "Nasılsın hyung."
"Ne kadar iyi olabilirsem, o kadar iyiyim." Dedi Yoongi
"Seni." Dedi Chan. "Minho nun yanına götürmek istiyorum, bu iş artık çok uzadı."
"Öyle olsun, birde arkadaşlarım ve Jimin ın üvey kardeşi gelebilir mi?"
"Yok." Dedi Chan. "Sorun değil gelsinler, zaten diğerlerini biliyorum."
...
Minho ile Seungmin uçurumda oturmuş konuşurlarken. Chan ve diğerleri oradaydı. Bir kişi hariç.
Jimin ın üvey kardeşi. Chan Seungmin ile Minho yu izlemeye başladı. Bir süre sonra boğaz temizleme sesi duydu. Arkasını döndü.
"Bu." Dedi Jimin. "Hwang Hyunjin. Benim üvey kardeşim." O sırada Chan ın başından aşağı kaynar sular döküldü. Bu çocuk o çocuktu. Chan küçükken yanına gelip onu neşelendiren çocuk.
"Sam." deyiverdi Chan.
"Chris." deyiverdi Hyunjin.
"Siz tanışıyormusunuz?" dedi Namjoon.
"Evet." Dedi Hyunjin. "Tanışıyoruz."
Ve Chan o gün çocukluğunun en güzel anılarını yaşadığı çocuğı tekrardan gördü. Yıllar önce bitirdim dediği duygular tekrardan gün yüzüne çıktı.
この傷跡全部 まるで Tattoo.
(StrayKids Scars.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
angels like you, 2min ✓
Fanfic"Bebeğim, senin gibi melekler benimle cehenneme uçamazlar."