1.6

156 13 2
                                    

uyandıkça birbirleriyle birkaç kelime de olsa konuşuyorlar, sonra yeniden uykuya dalıyorlardı. berk aybike'ye onu çok sevdiğini yinelerken genç kız da aynı cevabı verip bazen de kısa hıçkırıklarla bölünen uykusuna devam ediyordu. sırtında gezen kemikli ellerin kendi gibi zarif dokunuşlarıyla mayışmamak elde değildi.

berk, göğsünde yatan kızın saçlarını öptü. annesiyle babasının abisiyle de birlikte birkaç günlüğüne evde olmayacağını bildiğinden beraber geçirebildikleri vakti istedikleri kadar uzatabiliyorlardı.

genç kızın arada uykusunda ağlıyor olmasıyla ise berk gözlerini sıkı sıkı kapatıp yutkunuyor ve dudaklarını kızın saçlarına bastırıyordu.

"ağlama bitanem yalvarırım ağlama. lütfen."

"elimde değil ki."

çaresizce çıkan sesiyle gözleri dolan kızıl çocuk daha sıkı sarmaladı sevdiği kızı. geçmişin izleriyle yüzleşiyordu aybike ve bunları atlatması kolay olmayacaktı. olmasını beklemiyordu zaten. sadece aybike'nin canının yanıyor olması, gözyaşlarına hala beraberlerken bile sebep veren olmak berbat hissettiriyordu.

"özür dilerim. her şey için sevgilim."

"tamamen iyileşeceğiz değil mi berk? bugün olduğu gibi birbirimizi hep tamamlayabileceğiz, dimi? ben artık hep bugünkü gibi çok mutlu olacağım değil mi?"

"evet canımın içi, evet." yaşlar akan gözleriyle ona bakan kızın iki yanağını iki eliyle tuttu. gözyaşlarının geçtiği yerleri baş parmaklarıyla sevdi. "sen neden ağlıyorsun hala bitanem? iyi gelmedim mi sana yoksa?"

"çok iyi geldin." ağlamasına devam eden kız burnunu çekip yüzündeki elleri tuttu. "sadece bitti ve senin yanında uyandıktan sonra gerçek dünyaya adım atmak istemediğimi fark ettim. birlikte yaşadığımız rüya çok güzeldi çünkü. bitsin istemedim, her şey tekrar gözümün önünde canlanınca tutamadım kendimi işte."

son cümlesinde sesi titreyip hıçkırdığında bebeği gibi sardı berk onu. saçlarından koklayarak dudaklarını ayırmadan defalarca öptüğünde göğsüne yaslanıp sarıldı tekrar kız. anlıyordu berk onu, çok iyi anlıyordu. yaşananlar basit şeyler değildi ve onarılması zaman alacaktı. her ne kadar biz olmuş olsalar da hiçbir şey yokmuş gibi akmıyordu zaman. etki eden bir şeyler vardı.

"bebeğim benim. ağlama sen artık lütfen, içini boşalt tabi ki ama son yağmurlar olsun bunlar. ben artık gözyaşlarının değil gamzelerinin sebebi olmak istiyorum aybike. gülmen için ne yapmam gerekiyorsa da yaparım."

"ne gerekiyorsa mı?"

"ne gerekiyorsa."

kararlılıkla söylediğinde berk'e dönüp hala sulu olan ela gözleriyle boncuk boncuk bakarken ellerini omuzlarına koymuştu.

"öper misin beni?"

kızıl çocuk, ona içi giderken kızın yüzünü sevip öptü dudaklarını. genç kız sindire sindire öpüyordu kızılı, kokusunu içine çeke çeke bitiriyordu. bir süre öptükten sonra ince kıvırcık buklesini yüzünden çekip parmağıyla sevdi berk. akşam olmuştu, birazdan aybike'nin kuzenlerinin gelip onu görebileceğini de fark ederek kalkıp giyindi.

genç kız da giyindiğinde ellerini tutup gülümsedi aklında bir fikir olduğunu belirtmek isterce.

"gel hadi dışarı çıkalım."

"nereye?"

"yıldızları izlemeye."

kızı elinden çekiştirip acele acele dışarı çıkardığında kendi koltuğunun yanı için kapıyı tuttu, binmesini sağladı. arabasını sürüp giderken arada camdan dışarı bakan ve sonra gözlerini kapatıp aşık olduğu çocuğun arabasında, hemen yanında olabilmenin tadını çıkaran kıvırcığını seyrediyordu.

kapalı bir mekana gitmiyorlardı. o yüzden berk arabaların yoğun geçmediği yolda kenara çekip durduğunda ona dönen genç kızın elini öptü. arabadan inip kaportaya yaslandığında genç kız da yanına sokulmuştu. kızıl çocuk, genç kızın omzuna kolunu dolayıp onu boyun girintisine yasladı.

"bak." gökyüzündeki en parlak ve dikkatlerini çeken yıldızı gösterdi kız. "orada ne işin var?"

kızıl çocuk güldü, gözlerinin derinliklerine daldı. anlamlı bakışlarını sürdürürken biraz ciddileşip kızın elini kalbinin üzerine koydu.

"ben en azından mantıklı bir yerdeyim, gökyüzündeyim. senin burada ne işin var?"

genç kız utanıp gülümseyerek bakışlarını kaçırırken berk ise onun gözlerinin takip ettiği yerleri izliyordu. çok tanıdık gelmişti bu anları ona, tiyatro oyununun provasında da bunu yaşamışlardı. berk aybike'sini kendine sakladığı zaman, kraliçesini çok ama çok beklediği zaman.

aybike berk'in tuttuğu ellerini göğsünden çekip boynuna doladığında sarıldı kızıla. bir süre öylece sarılı kaldılar sadece, hiçbir şey konuşmadan. geçmişten söz etmeden. aybike saçlarını koklayıp öpen çocuğu bıraktığında kollarını ayırmadı boynundan. alnını alnına yaslayıp gözlerini kapattı.

"berk?"

"hm?"

"beni seviyor musun?"

"her şeyden çok."

"peki bir şey sorsam sana, bana istediğim cevabı verebilir misin?"

"tabi ki."

genç kızın içinden atamadığı bir şeylerin olduğunun farkındaydı berk, bunlarla ikisinin de yüzleşmeleri gerekiyordu. aybike ise böyle ağlamak istemediği için, boynuna yasladı başını.

"bizi kabul edecekler mi?"

"etmeyecekler."

genç kızın omuzlarının sarsıldığını görünce devam etmesine kalmadan kız kollarını oldukça hafif şekilde berk'e vurmuştu.

"istediğim cevabı verecektin."

"etmesinler. sen bana yetersin, ben de sana yeterim."

güldü kız, buruk bir gülüştü bu. berk titreyen sesinden ve boynunu ıslatan yaşlarından anlayabiliyordu bunu. aybike birkaç saniye yutkunup sesini toparlamaya çalıştıktan sonra devam etti sorularına. sormak zorundaydı.

"berk?"

"söyle güzelim."

"beni her şeyden çok sevdiğini söyledin ya. onu da mı her şeyden çok seviyordun? o yüzden mi ayakkabılarına pati çizdin?"

berk yeniden kaşlarını çatarak biraz gerileyip genç kızın yüzüne bakmasını sağladı. saçlarını yüzünden çekip yüzünü severken birden ona uzun bir öpücük verip çekildi geri. ikisi de gözlerini açtığında ciddi görünüyordu berk.

"ben onu hiç sevmedim ki. ilgiye açtım, bana sevgi gösteren biri olunca da hoşlandığımı düşündüm. sonradan fark ediyorsun bunu. o zamanlarda hissettiğin şey sevgi sanıyorsun ama değildi. sonra hayatıma sen girdin ve ben dedim ki, sevmek bu kız demekmiş."

aybike gülümseyip gözlerinin içi ışıl ışıl parlarken öptü berk'i yeniden. iki günde çok fazla öpücük biriktirmişlerdi birbirlerine ve hiç sıkılmamışlardı bundan. kızılı onun öptüğünden daha uzun öptüğünde de sarıldı.

"son bir soru soracağım sana."

"sor bebeğim."

"bana çok güzelsin diyip güldüğünde gerçekten beğenmiş miydin beni?"

berk bu sefer ciddi ya da endişeli değil, gülümseyerek bakıyordu sevgilisinin sorusuna karşılık gözlerine.

"o cümleyi yanına gelmeden önce kurgulamamıştım. kendiliğinden çıktı ağzımdan işte. tabi ki de çok beğeniyorum seni. ilk gördüğümde seni, aramız iyi değilken bile başımı döndürmüştün. çok güzelsin aybike."

genç kızın soruları bu kadardı, dünyanın en mutlu kızıydı ona sorsanız şuan. berk'in yanına geçip omzuna başını yaslayarak onunla birlikte yıldızları izledi. gece boyu izlemekten en çok keyif aldığı yıldız ise kutup yıldızıydı.

sevgili prensesim | ayberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin