1. Ben Atlas

23 3 1
                                    

Herkes merhaba.
Hadi hikayeye başladığınız tarihi buraya bırakın.
Oldukça heyecanlıyım o yüzden kısa tutarak sizleri bölümle baş başa bırakıyorum.
Keyifli okumalar
Umarım çok seversiniz.

.Şarkı: James Blunt - 1973



Burada durmuş, ne yaptığımı bile bilmeden üçüncü bira kutumu açarak dudaklarıma bastırdım. Kayaların üzerinden sarkıttığım ayaklarıma dalgalar çarpıyor, elbisemin eteklerini ıslatıyordu. Gözlerimden süzülen yaşlar dur durak bulmadan çenemden aşağı süzülerek elbiseme damlıyordu. Hava çok güzeldi. Şehrin gürültüsü arka planda uğuldar gibiydi ama benim tek duyduğum dalgaların tatlı melodisiydi. Yaz ayının kokusunu içime çekerken dudaklarım titredi. Sağ gözümden süzülen bir damla yaş elimin üzerine damladığında, kayanın üzerine koyduğum telefonumun ışığı yanıp söndü.

Ekranda kocaman beliren 'babam' yazısıyla iç çekişlerim daha da arttı. Telefonumda ondan başkasının numarası kayıtlı değildi. Ne bir kardeşim ne de arkadaşım vardı. Bu telefonda bir nevi babamın bana taktığı bir tasmaydı. Gittiğim yerleri takip eder, dışarıda vakit geçirme süremi elinden geldiğince en aza indirmeye çalışırdı. Çünkü geleceği görebilen bir kız çok değerliydi. Para ve şöhret kaynağıydı.

Çoğu müşteriler ki babam onları müşteri olarak görmeyi çok seviyordu. Geleceklerini görmek için gün boyu kapalı tutulduğum şirketimize gelirlerdi. Yaşlı bunaklar ellerini uzatır, onlara iyi bir şeyler söylememi ödül maması bekleyen köpekler gibi heyecanla beklerlerdi. Kötü bir gelecek görürsem eğer bana vurmaktan ve aşağılamaktan çekinmezlerdi. Onların gözünde sanki geleceği ben yazıyordum. Yine de söylediklerim iyi de olsa kötü de olsa hep doğru çıkardı ve babamdan ikinci bir randevu alırlardı. Geleceğin tamamını değil, ufak parçaları halinde görüyordum. Sekiz yaşımdan beri bu durumun başıma nasıl geldiğini anlamaya çalışıyordum. Neden bendim? Bu lanet yüzünden kimse benimle arkadaşlık kurmak istememiş, babam ise beni para kaynağına çevirmişti. Ülkedeki en zengin iş adamlarından birisi olsa bile para hırsı bu durumun önüne geçememişti. Kendi kızının dayak yemesi, aşağılanması, kimi zaman tacize uğraması umurunda bile değildi. Her gün doyumsuz bir iştahla kazanabileceği paraların hesabını yaparak uyurdu.

Kayanın üzerindeki telefonumun ışığı tekrar yandı. Öfkelendiğini iliklerime kadar hissederek ekrandaki yazıları okumaya çalıştım.

Birazdan önemli bir müşteri gelecek. Derhal o lanet sahilden ayrılıp şirkete gel. Gelirken ayılmayı da unutma.

İçimde büyüyen çaresizlikle ayağa kalkmaya çalıştım. Üç kutu bira beni sersem etmeye yetmişti. Elimden destek almaya çalışırken yanlışlıkla bira şişelerini devirdim. Bir tanesi kayaların arasında tıngırdayarak suya düştüğünde dudaklarımın arasından bir küfür mırıldandım. Eğilerek telefonumu ve geriye kalan şişeleri kucağımda topladıktan sonra ıslak ayakkabılarımla kayalardan aşağı indim. Kutuları çöpe atıp arabama doğru yöneldim. Yere uzanan beyaz elbisemin etekleri, benimle birlikte şirket binasına gelmeleri için biraz kum topluyordu. Eminim babam bu dağınık halimden oldukça memnun olurdu. Kendi kendime kıkırdayarak yalpaladım. Ayılmamı istemişti değil mi? Sahilde etrafıma bakındım. Ayılmamı sağlayacak hiçbir şey yoktu. Derin bir nefes alarak adımlarımı kıyıya vuran dalgalara doğru çevirdim. Ayakkabılarımı çıkarıp attıktan sonra denize girdim. Su ılık ve ferahlatıcıydı. Belime kadar suya girdikten sonra denizin uçsuz bucaksızlığına bakakaldım. Adeta beni içine çağırıyordu. Belki de o sese kulak vermeli ve bu cehennemden siktir olup gitmeliydim. Kendi geleceğini bile bilemeyen bir ucubeydim. Dudaklarımın ucuna kadar gelen çığlığımı serbest bıraktım. Az önce duran gözyaşlarım tekrar gözlerime hücum etmişlerdi. Birkaç saniye sonra çığlıklarım derin bir hıçkırığa dönüştü ve ben bu acınası halime daha fazla katlanamadım. Bedenimi yavaşça serbest bıraktım. Suda batıyor, batıyor ve batıyordum. Yanan gözlerimi aralayarak beni bekleyen karanlığı kucaklamaya çalıştım. Burada beni bekleyen bunakların kirli gelecekleri, yapış yapış elleri ve deliymişim gibi bakan gözleri yoktu. Burası boşluktu. Bana hep istediğim sessizliği veriyordu ama... İstediğim şeyin bu olmadığını anlamam çok uzun sürmedi. Tekrar yüzeye çıktığımda ciğerlerime hava çekmeye çalıştım.

Kaderin Kırmızı İpiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin