Atlantis-seafret"Kimse var mı" diye bağırdım heryer kapkaranlıktı ama kimse yoktu. Önümü göremiyordum daha dün gibi hatırladığım bu yolları hatırlayamıyordum. "Yardım edecek olan biri var mı" diye bağırdım tekrar kimse dönüp bakmadı. Kimse bakmadı çünkü kimse yoktu sadece karanlık ve ben yine baş başa düşmüştük. Kapattığım gözlerimi kimse açmama yardım etmeyecek miydi? Beni seven yok muydu? Ya benim değer verdiklerim onlarda mı sevmiyorlardı beni? Gözlerim doldu ama yaşlarım kurudu ve o damlalar akmadı. "Lütfen biri baksın!" Diye bağırdım tekrar ve tekrar kimse yoktu. Yalnızlıklarımla yüzleşmenin vakti gelmişti ama ben hazır değildim. Kafamı kaldırdım ve gökyüzüne baktım. Evet ordalardı! Beni sevenleri gördüm ordalardı! Elimi uzattım yetişemedim zıpladım yetişemedim. Naptıysam yetişemedim, belkide onlar bana ışık saçıcaklardı ama neden onlara yetişemiyordum? Yanımdan biri geçti daha önce ben karanlıktayken görmediğim bir surat. İnceledim durdu bana baktı gülümsedi ve yoluna devam etti "hey dur!" Diye bağırdım arkasından. Koştum ona doğru kolundan tutup önüne geçtiğimde ağladığını fark ettim "sende mi yalnızsın?" Dedim sorabileceğim tek şey buydu. Tepki vermedi "bana yardım et hiç bir şey göremiyorum arkadaşlarım yakınlarım hiç biri yoklar söyle bana burası neresi heryer karanlık sadece seni görebiliyorum" dediğimde bana baktı beni inceledikten sonra konuşmaya başladı. "Bende yolumu kaybettim mahperi bulamıyorum yalnızım ve yalnızlığımın acısını çekiyorum etmek isterdim yardım ama benimde sana yardım edecek bir gücüm yok üzgünüm" dedi ve koşarak yanımdan ayrıldı. Arkasında "gitme! Gitme birlikte yaparız lütfen geri dön!" Dedim ama dönmedide durmadıda güçsüzlüğümden kaynaklanarak dizlerimin üstüne düştüm ve ellerimi yere koyarak "geri dön!" Diye bağırdım. Bir anlığına bir ışık parladı ve bir el gördüm sonra bir ses duydum "gel!" Diye bağırdı o ses. Ayağı kalkıp ışığa doğru koştum, uzaktı ve dizlerim titrediği için hızlı koşamıyordum. "Hızlı koş yetişemiceksin! Hızlı ol aptal kız!" Diyerek bağran sese doğru koştum ama yetişemedim. Her yer yine karanlık oldu en sonunda gözlerimde kuruyan yaşlar yeşerdi ve damla damla süzüldüler yanaklarıma bağırdım "gitmeyin! Nerdesiniz! Gelin korkuyorum!" Dedim ama gelmediler...
Nefes nefese kaldığım rüyamdan uyandığımda psikoloğumun verdiği haptan içtim ve geri yatağıma yaslanarak gökyüzüne baktım. Gece saat geçti ve ben her zamanki rüyalarımı görüp gecenin köründe kalkıyordum. Çatı katında yer yatağımı atmış gökyüzünü izliyordum, yaz akşamları yıldızları izlemek bir harika oluyordu heleki odanızın tavanı ful camsa ve gökyüzü gözüküyorsa ayrı bir güzel oluyordu. Yıldızları saymaya çalıştım ama o kadar çoklardı ki saymak imkansızdı, gökyüzüne her baktığımda nasıl beni hayranlıkla izletmek zorunda bırakıyordu abartılcak bir güzelliği vardı. Güneş, bulutlar, yıldız, ay ve bir sürü gezegenler galaksiler. Hep merak etmişimdir gökyüzünü, hep incelemek istemişimdir bu yüzden terasımda teleskop bile var. Artık nadiren bakıyorum çünkü günüm hep kitap okuyarak müzik dinleyerek ve her gün olduğum doktorumla seansıma gitmek oluyor. Rüyalarım bu aralar fazlasıyla arttığı için doktor hap vermişti ve her şeyin geçeceğini söylüyordu.
Rüyalarımda ise aynı şeyleri görüyordum ben yalnız kalıyordum ve hep biri yanımdan geçip bana yardım edemeyeceğini söyleyip gidiyordu ama bugün gördüğüm rüyadaki çocuk farklıydı onu daha önce hiç rüyamda görmemiştim. Bana bir şey ile hitap etmişti ama kelimeyi tam olarak hatırlayamıyordum. Yer yatağının yanında yerde duran telefonumu alıp kulaklığımı taktım ve müzik eşliğinde telefonumdan bir not sayfası açarak bir şeyler yazmaya başladım. Artık bende gelenek olmuştu bu her gece telefonumu açar bir şeyler yazardım. Kendime sorular sorardım.
Sorularımın hepsi bulmaca gibiydi birisinin cevabı çıkınca diğer sorunun cevabı hakkında ipucu veriliyordu ve bu seferki sorumun cevabını asla bulamayacaktım.
O çocuk kimdi?
Yazdım telefonuma, merak ediyordum çünkü kendiside benim gibi yorgun düşmüştü ve bana yardım edebilecek bir gücü olmadığını söylemişti Allah kahretmesin ki bana nasıl hitap ettiğini bir türlü hatırlayamıyordum. Telefonuma yukardan gelen bildirime bakarak psikoloğumun yazdığını gördüm. Aktif olduğumu gördüğü için yazmıştı büyük ihtimalle, oda alıştı tabi benim bu hallerime.
Psikolog Seda Hanım: Nasılsın Rüyacım aktifsin rüyadan mı uyandın gene ne gördün?
Ben: Merhaba seda hanım evet daha yeni kalktım nasılım aynıyım yarına seansımızda konuşursak daha mutlu olurum şuan çok uykum var bir an önce uyumak istiyorum
Psikolog Seda Hanım: Tamam canım iyi geceler
Görüldü atıp çıktığım mesajda yalan söylemiştim çünkü gram uykum yoktu ve uyursam yine yalnızlığımla baş başa kalmak istemiyordum. Telefonumu kapayarak yere koydum ve müzik eşliğinde gözlerimi kapadım ve sadece dinlendim.
*
Her ne kadar uykuya dalmak istemesemde deli gibi uykum gelmişti. Kulaklığımın şarjı bitmiş müziği kapamıştım ve şuan o kadar güzel ve serin bir hava vardı ki uykuya dalmak için çok güzel bir zamandı. Gözlerim gitti ve derin bir uykuya daldığımı hissettim."Geceleri tek başına burda durmaktan korkmaz mısın mahperi" dedi karşımda duran çocuk, evet bu oydu! Ama neden burdaydı yoksa bana yardım etmeye mi gelmişti? "Korkmam çünkü geceleri karanlık olur karanlıklar ise kendimi tanımamı sağlar, kendimi tanımamı sağlayan bir şeyden neden korkayım ayrıca senden başka kimse yok" dedim kendimi açıklamaya çalışarak. Oturduğum yerde ayağı kalktım ve elimi ona uzattım "gel" diyebildim sadece çünkü artık mutlu olmak istiyordum! Elime bakarak ilk başta tereddüt etsede elimi tuttu ve ayağı kalktı. Elini sıkıca kavrayarak "her neyin içindeysek yanımda olan kişilerin ellerini böyle tutup bırakmayacağım!" Diye bağırdım oda bana gülerek "bende bu deli kıza katılıyorum!" Diye bağırdı ve ilk kez mutlu olduğumu hissettim. Elini daha çok kavrayarak gözlerinin içine baktım ve sonra bir an bile düşünmeden yolun sonunu bilmediğim bu yolda koşmaya karar verdim. Koşmaya başlayacakken elimden tutan şahıs beni çekip "o olmaz mahperi" dedi sakin bir ses tonuyla ben ise "neden, neden koşmayalım ki? Belki sonu aydınlığa çıkıyordur." Diye bağırdım ona bakarak o ise bana yine sakin bir ses tonu ile "yolun sonunu bilmiyoruz mahperi bu ikimizde üzebilir kalmak en iyisi" dediğinde elini yavaşça bıraktım ve karşımdaki kapkaranlık etrafa baktım. Sonra hızlı bir şekilde koşmaya başladım arkama bakıp "geliyor musun yoksa mahperi kaçar, sende yakalayamazsın ve üzülürsün" dediğimde sesim çok keyifli çıkıyordu. "Mahperi bu çok tehlikeli!" Dediğinde duymazlıktan gelerek "korkmuyorum artık bırkatım kendimi nolursa olsun zaten başıma herşey gelmedi mi?!" Diye bağırdım ve ona bakmaya devam ettim. Yanıma gelip bana baktı ve elimi sıkıca tutarak koşmaya başladı. Yüzü gülüyordu onu güldürebilmiştim! "Haklısın mahperi arada kaçmak lazım koş sadece koş ve gül gülmek sana yakışıyor" dediğinde "sanada öyle bayım sende gül, bana her ne kadar yakışıyorsa sana da o kadar yakışıyor" diye bağırdığımda ikimizde hem gülüyorduk hemde koşuyorduk...
Yazım yanlışlarım varsa kusuruma bakmayın bugün yaşadığım bir olaydan dolayı yazdığım bir konu üstüne çok düşmedim ama amacımda çok ünlü olup kitaplarımın okunması değil kitapları yazarken içimdeki sıkıntılarımı dökmem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahperi
Teen FictionRüya olan ana karakterimiz her gün değişik rüyalar görür rüyaları gerçeği anımsatan ve bazı parçaları yerine otutturmak için rüya nasıl yollar dener?