Buraya başladığınız tarihi alabilir miyim?
İyi okumalar.Yazar anlatımıyla,
Yıl 2024 İzmir hastane;
Hastanenin koridorunda bir o yana bir bu yana giden Karan' dan başkası değildi. Çok sinirli görünüyordu. Nasıl görünmezdiki o aptal kız kendi canına kıymaya kalkışmıştı. Hemde Karan'ın onsuz geçirdiği her gün acı çekerken. Mecbur kalmasa bir gün bile yanından ayrılmazdı. Oda meraklı değildi 3 yıl 82 gününü ondan ayrı geçirmeye ama onun içindi her şey onun içindi. Alya'yı o gün o halde bulduktan sonra kucakladığı gibi en yakın hastaneye getirmişti. Aradan iki gün geçmişti ve çok zor biten bir ameliyattan sonra yoğun bakıma alınmıştı. Bugün ise normal bir odaya alınıcaktı. Doktorlar onu kan kaybı yüzünden ölmekten son dakika kurtarmışlardı.
Alya'nın bedeninin kapıdan çıkmasını gözetliyen Karun daha fazla dayanamadı ve koridordan geçen sarışın bir hemşireyi durdurarak, "Alya Keskin bugün yoğun bakımdan çıkarılıcaktı. Neden hala çıkmadı?"
Hemşire,
"Bilemiyorum. Genelde yoğun bakım hastalarımız normal odaya alınmadan önce bazı kontroller yapılır. Bu nedenle gecikmiş olabilir." Deyip uzaklaşmıştı.Karan stres ile parmaklarını saçlarından geçirirken, kulağına gelen kapı sesiyle anında arkasını döndü. Evet, Alya çıkmıştı. Bu Karan'ı bir yandan mutlu ederken bir yandanda hüzünlendirmişti.
Kızın bembeyaz yüzü, kollarındaki iğne izleri ve hastane kıyafetleriyle Karan'ın kalbini sızlatıyordu. Gözleri kapalıydı. Şu ana kadar Alya'nın o kapıdan çıkmasını beklemiş olsada, çıktığı halde yanına gidemiyordu. Onu bu hale getirenin kendisi olduğunu bilmek Karan'ı mahvediyordu.
Tekerli yatak koridorda gittikçe uzaklaşırken Karan herhangi bir hareket eyleminde bulunmuyordu. Nasıl bulunabilirdi? Onu kendisi bu hale getirmişti ve şimdi bir yüzsüz gibi gidip yanındamı olucaktı?
Halbuki Alya'nın tek istediği ne olursa olsun Karan'ın onun yanında olmasıydı.
...
Alya;
Gözlerimi açtığımda ani gelen ışıkla gözlerimi tekrar yumdum. Tekrar bu sefer yavaş bir şekilde gözlerimi açtığımda beyaz bir tavanla karşılaştım. Hani o hep filmlerde karşılaştığımız tavan.
Gözlerimi tavandan çekip etrafıma bakındım. Evet, tam tahmin ettiğim gibi bir hastane odasındaydım. Tabi eğer ölmediysem.Zihnimde buraya nasıl geldiğimi sorgularken, geçmişin esintisi hertarafımı sardı.
Yine ve yeniden aynı şeyleri yaşama korkusu içime doğmuştu.
Aynı şeyleri yaşama korkusuyla, bir anda doğruldum. Doğrulmamın yanı sıra vücüdumda oluşan ağrılar bile bana geçmişi anımsatıyordu. Tabi bu sefer daha büyük acılarla. Geçmişte bu acıyı belki fiziksel olarak yaşamıştım ancak şu an hissettiklerimin yanında hiçbirşeydi. İntihar yaralarımın yanında ruhumda hissettiğim yaralarım içimi yakıyordu.
İntihar yaralarım değildi beni acıtan, ruhumdaki yaralardı.En son hatırladığım ses onun sesi ve onun silik yüzü. Gerçek olabilir miydi? Gerçek olması fikri beni heycanlandırırken diğer yandan bana yaptıkları yüzünden onu hiç affedemiyeceğim fikri beni tekrar üzmüştü.
Hani neredeydi? Beni o getirmiş olsaydı eğer burda olmaz mıydı?
Yinede burada olabilme ihtimaliyle kalktım. Vücudumdaki ağrıları yok saymaya çalışarak kolumdaki serumu çıkarıp, ayaklarımı yataktan sarkıttım. Ayaklarım soğuk fayansla temas ettiği an ürperdim yinede ayağı kalkarak yavaş adımlarla kapıya doğru ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU SAATTEN SONRA
Teen FictionGittikçe gözlerim kararırken, bir ses duydum. Hayır, yanlış duymadım. Allah şahidim olsun ki bu sesi ölsem bile unutmam. Onun sesi. Geldi mi? Ben hayata göz yumarken mi? Geç kalmıştı. Farkında mıydı? Bu saatten sonra gelmesi hiç bir şeyi değiştirmez...