8

255 28 8
                                    

Şu iki gündür ne kadar mutlu olduğumu anlatamam size. Sehun ile artık ilişkimizi herkese açık yaşayabiliyorduk. Sanki mağaramdan çıkmış gibi hissediyordum. Bu zamana kadar beni değersizmişim gibi hissettirmesine izin vermiştim fakat bundan sonra bunların hiçbir önemi yoktu. Biz Sehun ile beraberdik ve ben mutluydum, gerisi önemli değildi.

Yani, gerisi önemli olmamalıydı.

Fakat neden her şeyin düzgün olmasına ve mutlu olmama rağmen yanlış bir şey yapıyormuş gibi hissediyordum?

Hepsi gerçekten o bir doksan kepçenin suçuydu. Sehun herkese sevgili olduğumuzu söylemeden önce gelip benimle konuşmuş, daha önce hiç düşünmediğim şeylerle aklımı çelmişti. O andan beri Sehun'a olan hislerim gerçek bir sevgi mi yoksa arkadaşlıktan öte değil mi çözemiyordum. Oysaki hoşlandığın birisiyle arkadaş olarak sevdiğin birisi arasındaki fark çok açık değil midir? Ben neden bir türlü adını koyamıyordum bunun?

"Aşkım, daldın." Sehun elini gözümün önünde hızla salladığında gözlerimi kırparak Sehun'a dönmüştüm. "Ne düşünüyordun böyle?" Evde olsak bu sorduğu soruya romantiklik edip 'Seni.'  cevabını verirdim fakat şu an sessizce ders çalışan bu sınıf ortamında bu cevabı vermek istememiştim. "Önemli bir şey değil ya, boş ver."

"Bu kadar derin düşünüyorsan önemlidir, dökül hadi." Elindeki kalemi bırakıp tamamen bana döndüğünde yutkunmuş, zoraki bir tebessüm bırakmıştım onu endişelendirmemek için. "Önemli değil dedim ya. Diğer ders sınav var, ona çalışalım."

"Sen öyle diyorsan." Çok beklemeden önüne dönüp tekrardan dersine odaklandığında sessiz bir şekilde oflayarak ben de önüme dönmüştüm. Sehun en arkada oturduğu için yanına gelmiştim fakat buradan tahtayı görmek gerçekten zordu. Önemli derslerde Jongdae'nin yanına oturmaya devam etmeliydim kesinlikle.

"Pişt." Duyduğum kalın ses bana doğru seslenmese de ona dönmüş, diyeceği şeyi adım kadar iyi bildiğimden umutsuzca sözüne devam etmesini beklemiştim. "Diğer ders ben Baekhyun ile oturayım, sen de Jongin ile otur."

"J-jongin mi?" Kekelemesini beklemediğimden çatık kaşlarla ona dönmüştüm. Neden bir anda böyle bir tepki vermişti ki? Ona bakışımdan rahatsız olmuş gibi olduğu yerde hafif kıpırdanmış, gülerek sözüne devam etmişti. Oysaki ten renginin atmasından belliydi telaş yaptığı, neye bu kadar telaşlanmıştı? "Sınıfta onu göremedim de, gelmeyecek zannettim. O yüzden şaşırdım."

"İki gündür kötü hissettiği için gelmedi fakat bugün sınav var, gelecektir." Chanyeol Sehun'un açıklamasının ardından sanki karşısında düşmanı varmışçasına buz gibi sesle konuştuğunda yutkunma ihtiyacı hissetmiştim. Pekâlâ, burada bir şeyler dönüyordu ve ben bunu öğrenmeden bunun peşini hayatta bırakmazdım.

"Anladım." Başını aşağı yukarı doğru tutturduğu ritimle salladığında hâlâ aynı şekilde, aynı çatık kaşlarla ona bakmaya devam ettiğimi o an fark etmiştim. Bu olayın detayını kime sormalıydım? Chanyeol ile yeni yeni samimiyetim olsa da ona sorabilecek kadar yakın hissediyordum kendimi. Sehun'a sorsam konuyu değiştirir, bu garip tavrını sanki hiç sormamışım gibi davranırdı. Gerçi Chanyeol'un olayı bildiğini de garanti edemezdim, en iyisi biraz daha beklemekti.

"Oturabilirsiniz bu arada, ben sınava çalıştım."

"Sen de Jongin'e kopya verirsin artık, o hiç çalışamadı çünkü." İmalı sesi beni gerçekten daha çok şüpheye düşürse de bir şey demeden önümdeki eşyaları toplamıştım. Belki biraz fazla kafamda kuruyordum, bunların hepsi çok dizi izlememden oluyordu. "Şimdiden mi gidiyorsun?"

"Biraz kimya çalıştırayım ona." Yapmacık bir gülümseme bırakıp eşyalarımla beraber yanından ayrıldığımda arkamdan hiçbir şey demeden çalışmasına devam etmişti. "Hoş geldin prenses."

"Geri giderim görürsün, Chanyeol." Elimle arkamı gösterdiğimde ağzını kilitlediğine dair o işareti yapmış, anahtarı da o görmeden Sehun'un kafasına fırlatmıştı. Gerçekten, çocuk gibi bir şeydi. "Ne yapıyorsun?"

"Onun yüzünden iddiayı kaybettim, daha fazlasını hak ediyor." Biraz fazla sesli söylediğinden birkaç kişi bize doğru dönmüştü. Bu arada, sınıf Sehun'un yaptığı itiraf yüzünden bize kızgındı ama bize yani, Sehun'a falan değil. "Yana kay." Bir yana kaymasını sağlayıp yanına oturduğumda eşyalarımı masaya koydum. "Dün çalıştın mı?"

"Neye?"

"Neye olabilir Chanyeol?" Gözümle önümdeki kitapları gösterdiğimde omuz silkmiş, başını masaya koymuştu. "Yanıma oturacağını bildiğimden çalışmadım."

"Diğer sınavlarda ne yapıyordun?"

"Jongin'den kopya çekiyordum."

"Ama Jongin sınıf sonuncusu." Söylediğim şeyle gülmüş, kolunu masaya koyarak bu sefer de kolunun üstüne yatmıştı. "Bu yüzden sondan ikili biziz ya." Söylediği şey komiğime gittiğinden kıkırdamıştım. "Fark ettin mi? Sehun ve ben ilk iki, Jongin ile sen de son ikidesiniz. Nasıl bir arkadaş grubu olduk biz?"

"Arkadaş olduğumuzu kim söyledi?" Biliyorum, sadece birkaç kez konuştuk ve onun hakkında ismi dışı pek bir şey bilmiyorum fakat yine de arkadaş değil miydik biz? "Sehun ile arkadaş olduğumuzu zannetmiyorum." Sanki söylediği lafa alındığımı anlamış gibi sözüne devam ettiğinde derin bir nefes vermiş, gülerek sözüme devam etmiştim. "Doğru, Jongin ve Sehun'un bu kategoride yer aldığı pek söylenemez."

"Bizim de söylenemez." Bunu o kadar kısık söylemişti ki ağzını okumasam dediğini anlayamazdım. Yine de bozuntuya vermeden anlamamazlıktan geldim yoksa bunun üzerine çok düşünürdüm, biliyorum kendimi. "Ne dedin?"

"Yok bir şey."

"Pekâlâ, ders çalışalım artık."

"Sınava çalışacak olsam yanıma oturmanı istemezdim, Baekhyun." Ağzını yansıladığımda gülerek kafasını kaldırmıştı masadan. Önemli bir şey diyecek gibi ağzını açtığında tam bu sırada Jongin kapıdan içeri girmiş, çoğu gözün sahibi olmuştu. Göz altlarının morluğunu arka sıradaki ben bile net bir şekilde görebiliyordum. Gözleri ilk burayı bulduğunda yerinin dolu olduğunu görmüş, Chanyeol'e sinirli bir şekilde bakmıştı. Zaten yeterince sinirli bakıyordu, her an üzerimize atlayabilir gibi bir duruşu vardı. Chanyeol eliyle Sehun'un yanındaki boşluğu gösterdiğinde Jongin sanki Sehun'un varlığını yeni fark etmiş gibi kaşlarını çatmış, her an Sehun'un üstüne uçacakmış gibi duruyordu. Birkaç saniye orada bekleyip düşündükten sonra sinirli adımlarla arka sıraya yürüse dahi Sehun'un yanına değil, tam bir ön sırasına oturduğunda şaşırarak Sehun'a bakmıştım. O ise yanına oturmadığı için derin bir rahatlama nefesi verip arkasına yaslanmış Jongin'e bakıyordu.

Biri bana burada ne olduğunu söyleyebilir miydi artık? Neden Sehun, Jongin'in ismini duyduğu anda buz kesiliyor ve neden Jongin, Sehun'u görünce daha da sinirleniyordu?

***

İyi ki turk dizisi gibi olmasin dedik pia hanim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İyi ki turk dizisi gibi olmasin dedik pia hanim.

Crush Land, Into You|| Chanbaek TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin