"Peter," Tony kolunu rahatça omzuna attığı çocuğa önlerindeki adamı tanıtmak için Tanrı'yı işaret etti. "Bu Loki."
"Ve Loki," Sesini bir derece değiştirerek ve gözlüklerinin altından her şeyi açıklayan bir bakış atarak, "Bu Peter Parker. Burada bulunduğun ve masumiyetinin onaylanacağı süre boyunca onu burada göreceksin." dedi.
Tanrı, gence küçümser bir bakış attı. Yavaşça bileğinde takip cihazı olarak kullanılan siyah şık saat olan elini uzatırken gözlerini Milyaldere çevirdi. "Oğlun?"
Tony birkaç saniyeliğine durduktan bu fikire keyifli bir kahkaha attı. "Hayır, o bir çalışan."
Peter, Loki'nin uzattığı eli alırken "Stajyer." diye düzeltti. Tony'nin bu konuyu tamamen unutmuş gibi yüzünü buruşturmasını fark etmese de bir şeyi fark etmiş birisinin aydınlanma ifadesiyle onu izleyen Loki'ye gülümsedi.
"Merhaba Bay Loki, tanıştığıma memnun oldum."
Tony kendi kendine "Bay?" diye mırıldandı. Çocuk bir Tanrı'ya bile mi böyle diyordu? Onu kim yetiştirmiş olursa olsun, terbiye konusunu abartmıştı...
Telefonun çalmasıyla Tony'nin dikkati dağıldı.
Cebinden en son teknoloji telefonunu çıkarıp arayanın kim olduğuna baktı: Captain büyük puntoyla yazıyordu.
Bariz can sıkıntısıyla Peter'a "Buna bakmam gerek." dedi Tony. Telefonu kulağına götürürken Loki'nin onu duyamayacağı kadar uzağa gitmeye özen göstererek uzaklaştı.
Peter onun arkasından biraz izledi. Adamın normal olarak konuştuğunu ve arkasına pek bakmadığını görünce kendi kendine mırıldanarak çantasını yan tarafta bulunan bir masanın kenarına bırakmaya gitti.
"Yüzünü görebilmek tuhaf hissetiriyor."
Genç şaşkınlıkla Loki'ye döndü. Ondan saklanmayacaktı, bunu zaten verdiği söz sayesine mühürlemişti ancak adamın bunu o söylemeden önce fark etmesi endişe vericiydi. Bir şeyi yanlışlıkla açığa mı vurmuştu? Tony kim olduğunu fark edebilir miydi?
"Nasıl anladın?"
Loki sağ elininin yönünü işaret etti. Yüzünde kendinden memnun sırıtışıyla "Parıltılar olmadan bile taşların izi ortada." dedi.
Peter hızlı adımlarla Loki'nin yanına döndü. Spider-Man kostümü altında anladığı gibi, burada da anlaması mantıklı.
"Sana bir kaç ay sonra, kendi başına ve gözetimsiz dışarı çıkabileceğin zaman bundan bahsetmek istemiştim..." Anlık bir şokla Peter gizli kameraların olduğu yere baktı.
Loki ne düşündüğünü anlayarak, "Sanırım Stark'ın yaptığı hatlardan birisi savaş sırasında zarar görmüş, şu anda ışıklandırma ve ya normal binalar ne yapıyorsa onları gerçekleştirmeye gücü ancak yetiyor. Yapay zeka ve kameralar çalışmıyor."
Peter rahatlayarak iç çekti. Böyle bir an yüzünden kimliğinin açığa çıkması ya da daha beteri, Loki ve onun açıklanamaz şeyler hakkında konuşmasının açığa çıkması çok kötü olurdu.
Gerçi... Aslına bakılırsa Peter neden kimliğini açıklamadığı hakkında düşünmüyor da değildi. Eğer gerçekleşen onca aptal şeyin gerekçesini Tony'e hatta direkt olarak Avengers'a anlatırsa hayat daha kolay olabilirdi. Zaten elde gizlilik gerektirecek ne bir arkadaş, ne de bir aile vardı. Sahip oldu her şey o terk edilmiş depoda ve de bu binadaydı. Geri kalan her şey bilinmeyen bir boşlukta, Peter'ın geldiği yerdeydi...
Bir anda içinde May'e karşı dayanılmaz bir özlem hissetti Peter. Kadın uzun yıllarca ona bakmıştı, Ben Amca gidince de onun tek ebeveyn figürü olarak bir anne şefkati ile göz kulak olmuştu, kan bağı bile olmayan sorunlu bir çocuğa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vakit Acayiplikleri
Fanfictionİşte tam o anda bir farkındalık ona çarptı. Şu anda kucağında bulunan şey, altı adet sonsuz güce sahip taşla süslenmiş olan eldiven, herşeyi düzeltmesine yardımcı olabilirdi! Tüm ölümler engellenebilirdi! Ve böylece, yazarın öylesine yazdığı bu gari...