Dolunay gökyüzünde bütün heybetiyle parlıyordu...
Mezarlık kasvetli bir havanın hakimiyetindeydi. Gittikçe artan yağmur damlaları ölülerin canını yakmak istercesine sert bir şekilde çarpıyordu mezar taşlarına. Çürümüş bedenlerin kokusu yağmurun toprağa her değmesinin ardından yoğun bir sisle yeryüzüne dağılıyordu. Sert ve soğuk esen rüzgar, sesine ruhların çığlıklarınıda katarak ilerliyordu. Hep bir ağızdan tek bir ezgiyi seslendiriyorlardı. Ölümün habercisi bir şarkıyı...Ölüler... Yerin metrelerce altından insanları uyarmaya çalışıyorlardı. Karanlığın, topraklarımıza adım attığını haber veriyorlardı. Onların ruhlarına bile azap çektirebilen bu zebanilerin insanlara neler yapabileceğini düşünerek çığlık atıyorlardı. Feryatları rüzgara karışıp kulağımıza çalınıyordu ama insanlar onları duyamayacak kadar çok kaptırmıştı kendisini mutluluk perdesine.
O gece...
O korkunç gece her şeyin başlangıcıydı. Lanet olası yaratıkların kasabamıza ilk adım attıkları, ilk kan döktükleri zamandı... Bizi kendi karanlıklarına çekmeye başladıkları lanetli bir geceydi.O gece yaşadıklarım çok anlamsız gelmişti ama şimdi geri çekilip tüm resme baktığımda, tüm parçalar yerine oturuyordu. Her şey en ince ayrıntısına kadar planlanmıştı , tıpkı bir tiyatro oyunu gibi. Kader gibi ...
İki perdelik bir tiyatroyduk o gece. Trajedi konulu bir oyun sergiliyorduk.Sahnemiz ise ormanın yanında ki küçük bir kasaba meydanıydı...
Metnimiz görünmez kağıtlara yazılmıştı. Herkesin elinde vardı bu kağıtlardan.Tüm roller dağıtılmıştı. Kiminin yüzlerce sayfa ,kiminin sadece bir sayfa repliği vardı.Rolünü oynayan sessizce çekiliyordu sahneden.Ve o gece peçemin altından gülerken tesadüfen gözgöze geldiğim küçük kırmızı elbiseli kızın elinde de bir kağıt vardı. Bomboş bir sayfa . Kağıtta tek bir satır. Çünkü onun bu kader sahnesinde tek bir cümlesi kalmıştı artık. Acı dolu bir çığlık Ama onun bundan haberi bile yoktu. Rolünün bir dakika öncesinde bile elinde tuttuğu babasının onun için kazandığı kolyeyi sevgiyle tutuyordu . Onu evine götürüp yarını bekleyemeyeceği için gece boynuna takarak uyumayı planlıyordu belki de. Ama tüm bu hayallerin yerine o beyaz sayfayı sadece acı dolu bir çığlık doldurmuştu. O çığlık sadece o beyaz sayfayı değil kasabanın tarihinide dolduracak bir olayı başlatmıştı.
Roller dağıtılmıştı. Kurbanlar, kahramanlar, kötüler, masumlar, hainler... Peki bana düşen rol ne idi ? İstila edilen bir kasabada halkını, ailesini ve sevdiklerini korumaya çalışan cesur ve iyi kalpli bir kızı oynamak ya da en azından ben öyle sanıyordum taki elimde ki sayfaları ters tuttuğumu farkedene kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Bekçileri
Fantasyİki perdelik bir tiyatroyduk o gece. Trajedi konulu bir oyun sergiliyorduk.Sahnemiz ise ormanın yanında ki küçük bir kasaba meydanıydı... Metnimiz görünmez kağıtlara yazılmıştı. Herkesin elinde vardı bu kağıtlardan.Tüm roller dağıtılmıştı. Kiminin y...