Gözlerimi araladım. Yastığımın altında elimle telefonu ararken yastığımın altında telefon olmadığını fark ettim.
Boğazım acıyordu. "Ben nasıl telefonumu yastığımın altına koymamışım. " diye söylendim kendi kendime. Bir anda önüme gelip diz çöken biri vardı.
"Turgay! " şaşkın yüzümü gizleyememistim. "Benim... " etrafa baktım. "Benim ne işim var burada? Neresi burası? " yine konuşmuyordu.
Sadece bakıyordu. Bir anda ayaklanınca konuşmak için ağzını açtı. "Ayaklanma, kötüleşiceksin. "
"Nerede olduğumu söylesene lan! "
Gülümsüyordu. Yüzünü saklayamadı.
"Âlemsin. " sinirle ellerimi Turgay'ın iki yanağını da kavrayacak şekilde tuttum ve kendime çektim. "Salak mısın lan! Taşşak mı geçiyorsun benimle? "
Kızmış gibi ellerimi sertçe ittirdi. "Birdaha dokunma bana! "
Sakinleştiğimde farkına vardım. "Kusura bakma. Şimdi söyler misin lütfen. Neredeyim ben ve neden sen de benimle aynı yerdesin? "
Çömeldiği yerden kalktı ve arkasını döndü. "Bekle" dedi. Odadan çıktı ve gelince elinde 2 bardak kahve vardı.
"Al. " dedi. İlk günkü soğukluğunu koruyordu. Uzattığı bardağı aldım. Kahve bardağına odaklanmış bir şekilde düşünüyordum. "Dün gece... " diye başladı söze "Hastaneden çıktık. Arabayla evine götürecektim seni fakat ben evin nerede diye sorunca cevap vermedın. Baktığımda uyuyaklamıştın. Evinin nerede olduğunu bilmediğim için seni kendi evime getirdim. " En başından çok mantıklı geldi. Kahveden bir yudum aldım. "Pardon. " dedim "Biliyorum. Sorun etmiyorum. " dedi. Benim hastanede kullandığım cümleyi kullanmıştı. "Turgay. " dedim kahveden bir yudum daha aldım. O da kahveden bir yudum aldı. "Efendim? " bile dememişti. Birşey dememesine rağmen "İsim telafuzu için. " dedim. Bu sefer sakince dedim. "Telefon numaramı bulabilirmişsin. Öyle demiştin. Evimi niye bulamayasın? " kahveden yudum aldı. "Niye bulayım? " ağzımı açmadan
"Senden duymak varken. " dedi. Turgay'a döndüm. "Neydi bu? " kafası sola yattı. "Ne neydi? "
"Senden duymak varken dedin. "
"Dedim? "
"Boşver. " diyerek geçiştirdim. Battaniyeyi üstümden attım ayağıma baktım, yara bandı vardı. O da baktı.
"Dün yürürken buruk olduğunu fark ettim. Ben de krem sürüp yara bandı yapıştırdım. "
"İnanmıyorum şu an ya! " diye patladım.
İçimde acıma duygusu yok gibi hissetmeye başladım. "Sıkıldıysan git. " dedi sakınmadan "sıkıldığımdan değil. Ama bir yabancının evinde bu kadar rahat davranmak ne kadar doğru bilmiyorum. " dedim.
"Yabancı sayılmam. Tanıştık sonuçta. " dedi. Çok rahattı. Rahat davranıyordu. Hatta o kadar rahattı ki şimdi burada bir tavla açacak ve oynayacağız sanabilirim her an. Turgay yakışıklıydı evet ama yeni tanıştım. Ayrıca bir insan yeni tanıdığı insanı nasıl güvenip evine alabilir ya...
"Telefon. " gözlerimi ayağımdan alıp Turgay'a baktım. Mavi gözleri beni aniden etkiliyordu. "Ha? "
"Telefonun, bak orada. " komidinin üzerini gösterdi. Telefonumu şarja takmıştı. Ayağa kalktım. Biraz sendelensemde yürüdüm. Telefonu elime alıp açtım ve şarjdan çıkardım. "Turgay. " dedim. "Ne? " dedi. "Numaranı versene. Bu olayla ilgili durum olursa seni ararım. Ya da gideceğimiz zaman sen beni ararsın. " dedim. "Buradan gitmeyecekmiydik birlikte? " dedi. O kadar rahattı ki bir an t*cizci olabileceğini bile düşündüm. "Daha fazla aksiyona gerek duymuyorum Turgay. " dedim sakince. "Almaya gelmeden önce ararsın. Ya da ben seni ararım geliyorum diye. " numarayı verdi. Yazdıktan sonra telefonu kapıp kapıya yöneldim. Ayakkabılarımı giyerken arkamdan gelip. "Yine unutuyorsun. " diye kartımı uzattı. "Teşekkür ederim. " dedim ve ayakkabımın bağcığınıda bağlayıp ilerledim. Arkama baktım. Hala kapıda bana bakıyordu. "Allahım beni kimlerle sınıyorsun. " Arkama bakmadan uzaklaştım. Elimdeki telefonu açıp evimin konumunu açtım. Aşırı uzaktı. En kısa sürede anca taksiyle giderdim. Hava soğuktu. Üzerimde, şişme, siyah ve uzun bir mont olmasına rağmen çok üşüyordum. Telefonu cebime koydum. Ellerimi birleştirip ovalarken ellerime sıcak hava üflemeye çalışıyordum. Etrafıma bakındım sürekli. Ne gelen taksi ne de otobüs vardı. Tek seçenek geri dönmekti. Öyle yaptım, geri döndüm. Turgay'ın evine geldim. Kapıyı tıklattım fakat kimse açmadı. Arabasına baktım fakat arabası yerinde değildi. Bir anda içimden ağlamak gelmişti. Nasıl bir anda bırakıp da gidiyordu? Gözyaşlarım yavaştan akmaya başlarken arkamda bir korna sesi duymamla arkama dönmem bir oldu. Arabayı incelemeye kalmadan camı açıp kafasını camdan dışarı çıkardı. Gülüyordu, Turgay. "Üşüdün demek. " dedi ezik bir gülümseme yaparken. Hem soğuktan hem ağlamaktan bir şey söyleyemedim, direkt arabaya koştum.
Kapısını açıp arabaya oturduğumda ağladığımı fark etti ama yine bir şey söylemedi. Sadece gülüyordu.
Arabasında klima açıktı. Sıcak çok güzel gelmişti. "Üşümedim. " bahane. "Kayboldum sandım o yüzden. " sesim titriyordu. Böyle üşümediğime kanacağını pek sanmıyordum. "Hmm. " arabayı çalıştırıyordu. Hareket ettik fakat hala hiçbirşey söylemiyor, hatta şu an gülmüyordu.★
Evimde giyindim, duş aldım, herşeyimi yapıp hazırlandıktan sonra dışarıya çıktım. Şu an üşümüyordum. Sıcak ve yünlü giyindim. "Gidiyor muyuz? " dedim arabanın kapısını açıp arabay binerken. Araba eski model siyah bir Jeep'di. "Gidiyoruz. " dedi Turgay.
Tekrar yola çıktık.★
Eşyalarımızı indirmeye başladık. Bir çanta onun, bir çanta benimdi. Kapının önüne kadar yürüdüğümüzde kapıda No. 3 yazıyordu. Burasıydı. kapıyı tıklattık. 4-5 saniye sonra orta yaşlarda bir adam kapıyı açtı. "Hoşgeldiniz. " dedi sıcak bir sesle. İçeriye doğru baktığımızda 4 kişi koltuklara oturmuş olacakları bekliyordu.
Büyük bir ihtimalle kimse kimseyi tanımıyordu. Turgay ve ben bile birbirimizi çok tanımıyorduk.
Ortama bir göz gezdirdim.Dikkatimi ilk çeken kişi benden yaşça küçük görünen bir kızdı. Saçlarını iki yandan bağlayıp topuz yapmış. Gözlerinde beyaz bir göz kalemi olduğu çok belliydi. Tatlı ve sevimli bir yüzü vardı.
İkinci olarak da dikkatimi çeken kişi büyük ve iri yarı bir çocuktu. Kasları aşırı belliydi büyük bir ihtimalle bir spor salonu işletiyordu ya da gibi.
Bir anda gözüm yan yana oturan kişilere kaydı. İkisininde sarıya kaçan kumral saçları vardı. Kardeş olabilirler, ya da sevgililerse saçlarını aynı renge boyamak istemiş olabilirlerdi. Kız olan benden büyük duruyordu. İkisininde çok tatlı yüz şekli vardı. Erkek olan biraz daha asi bakıyordu.
En sonra Turgay'a baktım o da ben gibi herkesi gözetliyordu. Biz onlara, onlar bize bakıyordu. Adam da bize bakıyordu. Turgay bana baktı. Ben de ona. O an gözlerimiz ilk defa birbiriyle net bir şekilde bakıştı. Onun deniz gibi saf gözlerine bakarken düşündüm. Peki biz Emin miydik? Emin miyiz? Dolandırılmayacağımızdan. Bu işlerin geleceğimizi mahvetmeyeceğinden. Emin miyiz?
*Emin miyiz? *
*Emin miyiz acaba bu işlerin işimize yarayacğından? Benim hikayem burada başladı. Burada bitsin mi? Kendi kaderime devam mı edeyim? *
*Merhabalar ben Peri, ve bundan sonra da Peri gibi ışıl ışıl olmak dileğiyle. *
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRLANGIÇ ATEŞİ
Romance7İnsan. 7 Farklı Hayat. 10 Farklı Oyun. Didem Efsun Yunus Pelin Bilge TURGAY PERİ Kahramanımıza gelen bir mail ile hayatı mahvolur. 7 karakterimiz bir iş ilanı sahtekarlığıyla ölümlü oyunlara katılmak zorunda kalırlar. Kahramanımız 6 kişi, 6 insan...