2. Bölüm

44 4 1
                                    

Medyadaki Açelya!!!
Tam yarım saattir bar masasında oturmuş titreyerek telefona arama gelmesini bekliyordum. Bora -şu güvenmediğim barmen- sürekli bana iyi olup olmadığı mı soruyordu. Sonunda bir titreme hissettim ve bunun çalan telefonum olduğunu anlamam uzun sürmedi. Anında yanıt verdim. Karşı taraftan ses gelmeyince hemen bağırmaya başladım.
"Kimsiniz ve babama ne yaptınız! Sizi polise şikayet etmemem için tek bir neden söyle bana orospu çocuğu!"
Sakin olmam gerekiyordu çünkü babamın hayati onlara bağlıydı bunu biliyordum. Ama engel olamamıştım. Karşı taraftan bir kahkaha sesi geldi.
"Hey sakin ol küçük. Ayrıca sorduğun soruya gelirsek cevabı çok basit onu her an öldürebilirim. Senin akıllı olduğunu sanıyordum Açelya"
Açelya mı?
"İsmimi nerden biliyorsun"
"Ciddi misin? Baban elimizde unuttun mu?"
"Pekala onu kurtarmam için ne yapmam gerekiyor? Ve ayrıca neden onu kaçırdınız?"
"Birincisi telefondaki mesaj attığımız yere gidip yerleşmen gerekiyor izini Kaybet ama önce babanın kasasındaki parayı al. İkincisi sana henüz bunu soylemicem. Dikkatli ol yoksa baban ölür."
"Babamın sağ olduğunu ve ona birşey yapmayacagınızı nerden bilicem?"
"Kızım! kızım onları dinleme seni kandiracaklar beni bosver! AH!"
Babamın sesiydi bu. Tanrım ona ne yapmışlardı. Hala beni düşündüğüne inanamiyordum. Onu o orospu adamların elinden kurtarmaliydim.
"Baba! Baba! Sen iyi misin?! Ona dokunmayın orospu çocukları!"
O kadar çok bagirmistim ki Bora kasları çatık bir halde bana bakmaya başlamıştı. Müzik sesinden duyulmaz zannediyordum. Kahretsin.
"Açelya neler oluyor?"
Bora ya elimle sus işareti yaptım. Sonunda karşıdan cevap gelmişti.
"Her neyse artik sağ olduğuna inandin dediklerimizi yapacak misin?"
"Evet lanet olsun evet yapacağım"
"Aferin küçük kız. Polisi isin içine karıştırdığını duyarsam gozumu bile kırpmam babani vururum. Duydun mu beni?!"
"Evet! Evet duydum"
Ve telefon kapandı. Bora bana bakıp "neler oluyor Açelya" diye resmen bağırmıştı. Onu takmayip bardagimda kalan son yudumu da içtim. Babamın odasına hızlıca girip kasanın şifresini girdim. Sadece ben ve babam biliyorduk. Tüm parayı çantama koyup arabama dogru yürümeye başladım. Telefonuma mesaj gelmişti. Neresi olduğunu bilmiyordum. Büyük ihtimal ıssız bir yerdi. İcimden "ne bekliyordun Acelya sehir merkezinde mi?" diyen ic sesime kulak asmadim. Tekrar yağmur yağmaya başlamıştı. İçimden lanetler okuyarak navigasyon a adresi yazdım. Neredeyse yağmurdan önümü göremiyordum. Üstelik dikkatim sürekli babamın "Kızım kızım onları dinleme seni kandiracaklar beni bosver!" diyen sesinde takılı kalmıştı. Onun kötü durumda olduğundan emindim ve hala o durumda beni düşündüğü için ona kiziyordum. O kadar dalgindim ki navigasyon un yanlış yola girdiğimi söylediğinde kavşağı dönmem gerektiğini anladım. Fazla karanlık ti. Gerçi ben ne bekliyordum ki. Tüm düşüncelerim arabanın önüne siyah siluetin çarpmasıyla durdu. Frene bastım ve nefes almadığımı fark ettim. Kendimi sakinlestirmem gerekiyordu nefes alıp vermeye başladım. Aynadan geriye baktım. Geride birşey yoktu. Demekki aynaya çarpıp firlamamisti. Bu da demek oluyor ki tam önümde duruyordu. Bir iki dakika ne yapacağımı bilemeden oturdum. Kendime geldiğimde kapıyı açıp dışarı adim attım. Önümde yüzü kanlı bir şekile yatan bir çocuk vardı. Üstünde takim elbisesiyle cansız gibi yatıyordu. Sanırım kacmaliydim. Nefes alıp almadığını kontrol etmek için elimi nesef borusunun üstüne koydum. Şükürler olsun ki nefes alıyordu. Onu burda birakmam gerekiyordu belkide. İnsanlara gore orospu yada soguk olabilirdim ama bu vicdansız olduğum anlamına gelmezdi. Onu kolunun altindan tutup zorlanarak arabaya arka koltuğa yatırdım. Fazla ağırdı ama sarhoslari taşımayı öğrenmiştim. Bu da onun gibi birşeydi. Doğru yada yanlış mi bilmiyordum. Ama bunu yapacaktım. Kararlıydım. Onu yanımda goturecektim...

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin