💮

11 4 6
                                    

sabah uyandığında odada jungwon'u göremeyen sunoo'nun, onun nerede olduğunu tahmin etmesi çok uzun sürmedi. üzerine hırkasını geçirip sabahın erken saatinde yurttan okula doğru sessiz sessiz yürüdü.

vardığında kapıyı açıp içeri girdiğinde yerde yatan jungwon'u görünce hemen yanına koştu. soğuktan kıvranmış uzanıyordu. hatta titriyordu.

gözlerini aralığında gördüğü sunoo değil de göremediği jay onu şaşırtmıştı. biraz sonra onun sadece bir hayali arkadaş olduğunu hatırladı. sunoo sayesinde.

"donmuşsun resmen aptal. hiçbir şey almadan, hangi akla hizmet burada uyudun anlamıyorum."

sunoo'nun kollarında bir iki dakika kaldıktan sonra ona jay'den bahsetti.

"yine geldi ve bu sefer öpüştünüz öyle mi? bu daha çok hayalet sevgili ha? her neyse hadi gidelim. biraz ısın sonra da bir şeyler ye. kalk."

beraber yurda döndüklerinde jungwon önce bir duş aldı. yattığı yerde saçları ve teni oldukça kirlenmişti.

kahvaltıda hiç bir şey yemedi. yine.
okul için hazırlandı ama jay ile doluyken aklını nasıl derslere verecekti?

tüm sabah uyuduktan sonra öğle arasında yurtta bir şey unuttuğunu bahane edip müzik odasına gitti tekrar.

bahane sundu çünkü arkadaşları onu oraya, jay'in yanına göndermeye oldukça karşıydı.

jungwon'un ona bağlanmasından, son ilişkisinden dolayı girdiği ruhsal çöküş ve boşluk halinin tam iyileşmek üzere olduğu dönemde tekrar dibe batmasından korkuyorlardı. jungwon için oldukça endişeleniyorlardı.

müzik odasının kapısını açtığında jay'i gördü. kenarda oturmuş ağlıyordu. jungwon'u gördüğünde ağlaması dinmek yerine çoğalmıştı.

jungwon kapıyı kapattı ve koşarak jay'e sarıldı.

"senin neyin var? işte buradayım artık sakinleşebilirsin."

"hey, jay. bana bak buradayım, görmüyor musun?"

"hadi ama... gözlerime bak bebeğim. senin için buradayım. yanındayım. kedicik seni dinleyecek. bak senin için neyim var."

cebinden çıkardığı kağıt kalbi ve çikolatayı jay'in ellerine tutuşturdu. jay o zaman başını kaldırıp jungwon'a baktı.

minnettar bakışları onun yerine konuştu. kalbi ceketinin iç kısmına koydu ve jungwon'a uzun bir sarılma verdi.

"işte böyle, sakin ol ve bana seni neyin üzdüğünü söyle."

jay gözyaşlarını silip bekledi bir süre. sonra sözlerine şöyle başladı.

"benim gitmem gerekiyor jungwon. hiç istemesem de seni bırakmam gerekiyor. seni kendimden bile çok sevdiğimi biliyor musun? peki seni bu denli severken gitmek zorunda olmanın ne kadar acıttığını?"

jungwon'un gözleri doldu. yine onun sadece hayali biri olduğunu unutmuştu. kalbine ağırlık çöktü, yeniden böyle bir acıya hazır değildi.

"peki nereye sevgilim? beni bırakıp nereye gideceksin? sensiz ne yapacağım bu soğuk karanlıkta?"

jay sevdiğinin dudaklarının gözyaşlarıyla ıslanmasını istemedi. ceketinin koluyla onları silip dudaklarını birleştirdi. bu seferki daha kısaydı ama sondu, özeldi.

ikisi de defalarca birbirlerini ne kadar sevdiklerini söyleyip durdu. gözyaşları ve hıçkırıklar birbirine karıştı.

son kez sarıldıktan sonra jay ayağa kalktı. ve cama doğru yürüdü. önüne varınca belinden simsiyah bir silah çıkardı.

başını öne eğdi ve silahı sevdiği kalbe doğrulttu. jungwon'un gözleri fal taşı gibi açıldı. ama korkmadı. sadece nedenini anlayamadığı durum karşısında şaşkına döndü.

tepki vermedi. hiçbir şey söylemedi. söyleyeceği her bir kelime elleri titreyen sevgilisine daha çok yük olacaktı çünkü. bu durumda bile onu düşünürken kendisi aklına hiç gelmedi. işte tekrar oluyordu... tekrar birine bağlanmıştı bu kısa sürede.

jay sonunda tetiğe bastı. dizlerinin üzerindeki jungwon dün gece sevgilisiyle  uzandığını halının üzerinde tek başınaydı şimdi.

gözleri kapanmadan, kulakları sağırlaşmadan önce bir silah patlama sesi daha duydu ve işte jay de artık yanındaydı.

gözleri ve bilinci kapanmaya ramak kala elini yanağına koydu. o anda son kez göz göze geldiler, son kez ten tene hissettiler. jungwon'un kalbi fizikseli aşıp ruhsal olarak ağrımaya başladı. tam da bundan kurtulmaya çalışırken yine aynı tuzağa düşmüş olmanın utancı vardı üstünde.

neden bu kadar kısa sürmek zorundaydı? bağlandığı, sevdiği her şeyi hayat neden bu kadar çabuk elinden alıyordu?

sonunda ikisinin de gözleri kapandı. daha fazla düşünmeye gerek kalmadı.

jay'in cebindeki beyaz kağıt kalp de kırmızıya büründü.

___________________________________________

mrb askım
begendın ıns
(zorundasın)
((saka))
surprız asıl sımdı gelıyor!!
senı sevıyorum💓

fine lineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin