Okuldan sonra eve gittim ve neredeyse üç aydır toplamadığım evi toplamaya başladım. Temizlik yaptım. Hazırlandım.
Saat neredeyse 20.00 ve Kim Taehyung, birazdan benim evimde olacak.
Koltuğa oturdum. Tavana baktım ve derin bir nefes aldım.
Kapı çaldı.
Umarım hayatım sonlanmaz.Kapının deliğinden baktığımda Bay Kim'i gördüm. Üstümü düzeltip kapıyı açtım. Sahte bir gülümseme ile karşıladım onu.
"Hosgeldiniz Bay Kim." Bay Kim, elindeki poşetleri benim elime verdi.
"Hoşbuldum Jungkook." Nefesini verdi derince, montunu bana verdi.
"Evin güzelmiş Jungkook."
"Teşekkür ederim Bay Kim." Bay Kim beni kalbimi almaya mı çalışıyorsunuz? İlk defa iltifat alıyorum.
"'Bay Kim' deme bana. 'Taehyung' de." Tuhaf geldi. Benden büyük birine neden ismi ile sesleneyim ki?
"T-tamam Taehyung." Gülümsedi. Ben de gülümsedim.
"Asıl konumuza dönelim. Sana gerekli olan bütün malzemeleri aldım. Sana yemek yapacağım ve evime gideceğim." Poşeti aldım ve mutfağa doğru adımlamaya başladım. O da arkamdan geldi.
"Sana bugün ramen ve yokhoe yapacağım. Seversin değil mi?"
"S-severim. Severim tabii."
"Sevmiyorsan yapmayayım."
"Yok yok, seviyorum." Mutfağa geldiğimizde poşeti yere koydum ve malzemeleri masanın üstüne dizmeye başladım.
"Bana dediklerimi versen yeter Jungkook. Nasıl yapıldığını da izle, ben her zaman burda olmayacağım." Dediğinde telefonu çaldı. Telefonunu eline aldı ve kimin aradığına baktı.
"Efendim baba?" Diye başladı telefonda konuşmaya. "Arkadaşımın evimdeyim. Gelemem şu am yanına. En fazla 2 saat sonra. Tamam. Gelirim. Bay bay." Dedi kapattı. Ben onun arkadaşı değilim ki..
"Şimdi Jungkook, sana ilk önce ramen yapmakla başlayalım." Mutfak önlüğünü giydi ve iki düğüm attı. Elleri çok büyük ve güzel. Ellerini yıkadı. "Zencefil vardı. Çıkarır mısın?"
Poşeti karıştırdım ve zencfoli tezgahın üzerine koydum. Küçük ve hafif olanlardan almıştı. "Renden nerede?" Dolapları rastgele karıştırırken bulduğu rendeyi ve tezgahın üzerinde duran kesme tahtasını aldı. Zencefili rendelemeye başladı.
Zencefili rendelerken bana doğru seslendi. "İkı tane yumurta haşlar mısın?"
Küçük bir tencereyi aldım ve içine su koydum. İçine iki yumurta atıp ocağın altını yaktım. Yumurtaları haşlamaya bıraktım.
Taehyung'a döndüm ve onun zencefili rendelemesini izledim. "Taehyung, neden baban bu kadar yüksek dereceli biri iken gidip rehber öğretmeni olmayı seçtin?"
"Sen neden insanların hayatlarını bilmeden böyle bir soru soruyorsun Jungkook?" Yanlış bir hareket yaptım.
"Özür dilerim." Üzülmek istemiyorum. En azından özürümü kabul ederse daha iyi hissederim.
"Özür dileme. Seni de kaybetmek istemiyorum."
"Ne?" Son söylediği cümle garip gelmişti. Neden bir öğretmen özürdileyen bir öğrencisini kaybeder ki?
"Bir şey yok." Dedi zencefili rendelemeyi bitirdiğinde. "Şimdi bir kaba şu koyacağız. Sende masanın üzerine soya sosu, şeker ve sirke çıkarır mısın?" Dediklerinin hepsini masanın üzerine koydum. Küçük bir kapta şu getirdi ve içerisine masanın üzerine koyduklarımı koydu. Su, soya sosu, şeker ve sirkeyi karıştırmadan önce üstüne rendelediği zencefili koydu. Karıştırmaya başladı. "Tavuk göğsü almıştım. Onu da paketinden çıkarır mısın?" Poşeti içinden aldığı tavuk göğsünü çıkardım. İki tane büyük paket almıştı. Paketlerin her birinde orta büyüklükte, iki tavuk vardı. "Bir tane de tencere çıkar." Sosu hızlı hızlı karıştırırken söyleniyordu. Alttaki dolaplardan bir tencere çıkardım. Çıkarır çıkarmaz soya soslu karışımı tencerenin içine döktü. Aldığı tavuk göğsünü de içine koydu. Ocağın altını yakıp, tencerenin kapağını kapattı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Teacher | Taekook
FanfictionKore başkanının oğlu ve ayni zamanda Kore'nin en ünlü okulunun rehber hocası Kim Taehyung, en sevdiği öğrencisi Jeon Jungkook'un evine gitmek ister... Text !smut! turkce