22

1K 107 14
                                    






hyunjin ve arkadaşlarıyla buluştuğumuz mekandan bir hışımla çıkışımın üzerinden yaklaşık 20 dakika geçmişti.

gerçekten konuşma tarzları ve bulundukları ithamlar o kadar sinirimi bozmuştu ki ağızlarının payını veremeden öylece kalkmış, eve dönüş yolunu bilmiyor oluşumu bile umursamamıştım. neredeyse 10 dakika boyunca yürümüş, kalan 10 dakikada da hyunjin'in alakasının bile olmadığı bir konu üzerinden ona sinirimi kusmanın üzüntüsünü yaşamıştım.

aslında düşününce hyunjin'e birçok konuda haksızlık yaptığımın farkındaydım, arkadaşlarının da dediği gibi o benden çok daha olgundu ve yaptığım aptallıkları alttan alabiliyor oluşuna minnettardım. her şeyden önce, bir kere hislerimi bile açık açık yazabilen biri değildim. sürekli şakaya vuruyor ve ona karşı duyduğum sevgiyi yaptığım cinsel şakalar ile örtbas etmeye çalışıyordum ama tüm bunlara rağmen hiçbir zorunluluğu olmasa da beni anlıyor; en azından anlamaya çalışıyordu. onun yerinde olsaydım bana gösterdiği tavırları muhtemelen yanlış anlardım ve bunun üzerine bin kez kavga ederdik muhtemelen ama o bunu yapmıyor, sevgimi sözlere dökemiyor oluşumu garipsemiyordu.

hyunjin'e bulunduğum parkın konumunu gönderdikten sonra olduğum yerde kalmış vaziyette onu bekliyordum şimdi de. gerçekten her şey bir yana benim için onca yıllık arkadaşlarını paylayıp bir de üzerine dövmüş olması inanılmaz bir şeydi ya. asla düşünmezdim benim için böyle bir şey yapacağını ama her seferinde beni şaşırtmayı gerçekten başarıyordu. tabii şımartıyordu da.

parkın biraz dışında kalan kaldırımda dikilirken önümde duran tanıdık arabayla ise gülerek göz devirmiş, hyunjin camını indirip kolunu yaslarken bana göz kırpmıştı. eklemleri üzerindeki kızarıklıklar anında dikkatimi çekmiş, üzüntüyle derin bir nefes alırken arabanın ön koltuğuna geçmek için yürümüştüm. bu sırada hyunjin bana "atla bakalım güzellik." demekle meşguldü tabii. gevşek herif ya.

ön koltuğa yerleştiğim gibi arabayı çalıştırmış, yeniden yola koyulmuştu. az çok arkadaşlarıyla olan konuyu açmamın onu sinirlendireceğini biliyordum bu yüzden sessiz kalmaya devam etmiştim. sessizliğimi garipsemiş olsa gerek tek eli direksiyondayken tek elini bacağım üzerine koymuş, usul usul okşarken "senin için benden başka kimsenin sözünün bir önemi olmamalı." demişti. dudak büzmüş "yine de onlar senin arkadaşların, hakkımda böyle düşünmeleri hem sinirlendirdi hem de üzdü beni." diye açıklamıştım kendimi. anlayışla kibarca gülümsemiş, bu sırada ben de bacağımdaki elini kavramıştım sıkıca.

"ee hani benim sakso hediyem nerede?" şakayla karışık söylediği cümleyle gülmüştüm ama tabii benim için şaka olmamasını dilemekten başka bir yol yoktu. affedersiniz de hyunjin'e bir ağız işi vermek ondan çok bana hediye olurdu. kendi düşüncelerime gülerken hyunjin bacağımdaki elini çekmiş "torpidoda paketim var ver bakayım onu bana." demişti. hızlıca dediğini yapıp torpido gözündeki paketini ona uzatmış, yeniden yerime sinmiştim. hala moralim bozuktu biraz açıkçası.

hyunjin sigarasını yakmaya çalışırken çakmağı ayağının dibine düşmüş, bilerek yaptığını anladığım gibi basmıştım kahkahayı. gülüşüme o da gülerken dudaklarını yalayarak gözlerime gözlerini dikmişti.

"yavrum ben eğilemem şimdi, alsana bi'."

bununla beraber daha da gülmüş, kemerimi açarken kafamı iki yana sallamıştım. bakışları hemen yeniden yola döndüğünden görmeyeceğini bilerek dudaklarımı dişlemiş, koltukta diğer yana uzanarak tek elimi bacağına yaslamıştım. bana bakmamak eminim ki onun için zordu o yüzden daha çok keyif almıştım. tek elim bacağından yavaşça kasıklarına kayarken aşağı doğru eğilmiş, destek almak için bastırdığım elim yüzünden hyunjin acıyla inlemişti. "yuh, cezalandırılıyor muyum? yavaş biraz."

blurskinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin