Görülmeyen bir el tarafından uyandırılmış gibi her zamankinden daha erken açtı gözlerini. Alelacele ortalığı toparladı. Çocukları okul servisine bindirdi. Geç kalma ihtimaline karşı komşusuna çocuklarına göz kulak olmasını rica etti. Sonra, merasime uygun kıyafetler giyip, siyah şifon eşarbını başına alıp, siyah gözlüklerini takarak evden çıktı.
Teşvikiye Camii Şişli'nin en işlek yerindeydi. Her zaman trafik sıkışık olurdu burada ama bu gün trafik daha da keşmekeş bir hâl almış, camiinin etrafında muazzam bir kalabalık oluşmuştu! Türk Bayrağına sarılı, üzerinde şehit erin fotoğrafı bulunan tabut, musalla taşının üzerine bırakılmıştı, çiçekler, çelenkler arasında. Feryat figan ağlayan insanlar, rütbeli askerler, ellerinde Kahrolsun PKK pankartları taşıyan bir grup insan ve basın oradaydı.
Kadın, kalabalıktan uzak bir köşede öylece bekliyordu. Şehit erin fotoğrafına hiç bakmadı, bakamadı. Hasan abisinin yüzünü hafızasından silmek istemiyordu. Konuşmalar yapıldı, insanlar şehitlerini hüzün ve acı içersinde andılar, cenaze namazı kılındı. Şehidin naaşı şehitler ''ölmez vatan bölünmez'' sloganları eşliğinde ebedi yolculuğuna uğurlanmak üzere mezarlığa götürüldü. Kur'ân ve dualar eşliğinde cenaze defnedildi.
Mezarlıktaki kalabalık yavaş yavaş dağılmaya başladığında, kadın, kabrin başına geldi. Mübarek bedenin verildiği taze toprağın üzerine kırmızı karanfili saygı ve minnettarlıkla bıraktı. Tanımadığı er Hasan Korkmaz'ın şahsında Hasan Abi'sine son sözlerini fısıldadı.
-Seni hiç unutmadım, hoşça kal Hasan Abim...
Gözlüklerinin arkasına gizlediği buğulu gözlerinde güçlükle tuttuğu iki damla gözyaşı yanağından çenesine, oradan da toprağa doğru yavaşça süzüldü. Kahraman askerin acısından ayakta durmaya mecali kalmayan, birbirinin koluna girip desteklemeye çalışan, vatanseverlik ve şahadet mertebesinin verdiği onurun bilinciyle, metanetini korumaya özen gösteren aileye yaklaştı. Alışılmış sözlerle taziyelerini dile getirdi; böyle bir durumda dil ne kadar dönebilirdi ki? Kadın tam da oradan ayrılmak üzereydi ki, arkasından kendisine ''Başınız sağ olsun, yakını mıydınız?diye bir soru yöneltildiğini farketti. Duraklayıp bakışlarını mezardan ayırmadan ''Hasan Abi'' diyebildi sadece. Yirmibir yaşında şehit olan Hasan Korkmaz'a, kırklı yaşlarındaki bir kadın neden ''Hasan Abi'' diyordu ki? Bunu anlayamayan yabancının şaşkın bakışları arasında oradan sessizce uzaklaştı kadın.
Uzaklaştı, oradan ve çocukluğundaki tüm papatya taçlarından; tel örgüler mesafesince...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEL ÖRGÜ VE PAPATYA TACI
Historia CortaSabah kahvesini, günlük gazetesini alarak balkona çıktı. Güneşin denize yansıyan ışıkları gözlerini kamaştırdı. Gözlerini kapatarak yosun kokusunu ciğerlerinin derinine çekti. Her zaman saçını bir kurşun kalemle toplardı. Elini başına götürerek, ha...