𝒐𝒐.

1.8K 82 35
                                    



Kalbinin atışı kulaklarında uğulduyordu sanki. Sınıfın pencerelerine çarpan yağmur damlalarının sesi sinirlerinin gerilmesine vesile oluyordu.

Derin bir nefes alıp duvardaki saati kontrol etti genç kız. Bacağı elinde olmaksızın sürekli titriyordu. Optiğine son kez göz gezdirip kitapçığını kapattı ve ayağa kalkıp optiği görevli öğretmene teslim etti. Sonra çantasını topladı ve siyah montunu alıp sınıftan çıktı sessizce.

Yağmur hızını iyice arttırmış sağanak yağışa dönmüştü artık. İstanbul bir kez daha hayal kırıklığına uğratmıştı.

Büyük bir hevesle, her şeyi geride bırakıp geldiği şehir, artık hayallerinin diyarı olmaktan çıkmıştı. Paramparça olmuş anılarla doluydu her bir sokağı.
Sevdiği tek yanı kolayca hayalete dönüşebiliyor olmasıydı. Bu şehirde saklanacak pek fazla yer vardı. Hevesle geldiği şehir hayallerinin bataklığı olmuştu bir anda. Kazandıkları ve kaybettikleri arasında bir denge yoktu, terazi bozulmuştu.

Siyah montunun fermuarını çekip omzundaki sırt çantasını düzeltti ve okulun çıkış kapısına yürüdü. Okul koridorları diğer günlerin aksine daha sakindi, kaloriferin dibine pinekleyip diğerlerinin dedikodusunu yapan birkaç öğrenci hariç neredeyse kimse yoktu.

Ece çıkışa ulaştığında duraksayıp sağanak yağmuru izledi bir süre. Kısa süre içerisinde duracak gibi görünmüyordu. Kaldığı yurt okuluna yürüme mesafesinde olduğu için kendini şanslı hissetti Ece ancak bugünkü niyeti okuldan çıkar çıkmaz yurda gitmek değildi. Bugün dışarıda dolanmak ve nefes almak istiyordu genç kız. Üstelik bu isteğini yerine getirmesine yağan yağmur bile engel olamayacak gibiydi.

Okuldan dışarı adım attığı anda yağmur damlaları hızla sarı saçları arasına hücum edip anında ıslanmasına neden olmuştu.

Ece hızlı adımlarla okul bahçesini adımlarken telefonunu çıkarıp Arzu'yu aradı.

"Ne çabuk bitti sınavın?"

Arzu her zamanki gibi Ece'yi fazla bekletmeden telefonu açtığında şaşkınlıkla konuşmuştu. Ece'nin okuldan bu kadar erken çıkmasını beklemiyordu.

Ece kendi kendine gülümseyip omuz silkti.

"Çok basitti."

Arzu onaylayan mırıltılar çıkarırken Ece okul bahçesinden çoktan çıkmıştı.
İstanbul'un kalabalığına karışmış yağmur damlaları üzerine hücum ederken caddeye çıkmıştı.

"Ben de birazdan çıkarım evden."

Ece, duyduğu sözlerin öfkelenmesine neden olduğunu hissetti. Arzu'nun henüz evden çıkacak olması onun yarım saat daha beklemesi demekti.

"Anladım." diye mırıldandı Ece. Sesi o kadar kuvvetsiz çıkmıştı ki yere çarpan yağmur damlalarının sesi bile bastırabilirdi onu.

Canı sıkkındı ve zihnindeki sesleri susturacak birine ihtiyacı vardı sarı saçlı kızın. Bu kişi Arzu'dan bir başkası değildi. Kısa bir vedalaşmanın ardından çağrıyı sonlandırmışlardı, şarjı da yok denilebilecek kadar azdı üstelik.

Ece içinde büyüyen sıkıntı nefes almasını zorlaştırırken yağmurdan korunmak ve derin bir nefes almak adına bir binanın çatısının altına sığındı.

Hayatı boyunca kalbinde umut kırıntılarıyla yaşamaktan yorulmuştu. Tıpkı geceyi takip eden gündüz, Yengeç ve Oğlak Dönenceleri gibi hayatını kurtaracak bir hayale kavuşmanın peşinde koşuyordu.

Ellerini montunun cebine sokup dikkatini başka bir yere vermek adına gözleriyle etrafı taradığında kahverengiye boyanmış yapının duvarının kenarına sinmiş yavru kedileri gördü. Muhtemelen ısınmak adına birbirlerine sarılmış, yoldan geçip giden insan mahşerini seyrediyorlardı.

clocks, semih kılıçsoy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin