Arthur biliyordu.
Uther ile özellikle gergin bir konuşmanın ardından Merlin'e aşık oldu.
Aslında kuzgun saçlı ukalayı sevdiğini bundan çok önce biliyordu, ama ona delicesine, derinden, çaresizce aşık olduğunu ancak bundan sonra anladı.
Babasının, hatalı idealleri ve otoriter tavırlarıyla onu sık sık delirttiği, onu sadık, güçlü bir şövalye gibi değil de bir çocukmuş gibi dışladığı bir sır değildi.
Sanki verdiği oy hiçbir şey için geçerli değilmiş gibiydi. Bu sefer bir kez daha Camelot'un durumu hakkında tartışıyorlardı. Son derece soğuk bir kış kapıdaydı ve çoğu insanın bu kıştan sağ çıkamayacağını biliyordu. Zaten bazıları çocuklarını kaybetmişlerdi ve herkes donarak ölürken o sıcak yatağında yatma düşüncesine dayanamıyordu.
Kendi deyimiyle bazı iyi fikirler önermişti ama Uther mantıksal alık yürütme konusunda kördü.
"Tehlikede olan sadece onların hayatları değil, lordum, aynı zamanda onların işleri de!" Arthur babasının aptalca tartışmasına yanıt verdi. Onu dinlemesini sağlamanın tek yolu en çok önemsediği şeyden vurmak olduğunu biliyordu: Acı çeken insanlarla dolu bir şehir yerine gelişen bir krallık olan Camelot.
"Bana karşı bu ses tonunu kullanma, Arthur!"
İkiyüzlülük aklından uçup gitmedi ama öfkeli bir nefesle bunun geçmesine izin verdi. Böylece gereksiz bir savaşı kaybetmenin utancıyla kalbi hızla çarpıyordu. Halkıyla ilgilenmesi için bile krala yalvarmalıydı.
Kafasını boşaltması gerekiyordu. Bir zafer vuruşuna ihtiyacı vardı ve bu yeterli olurdu. Uther'in dinleyip kabul edebileceği tek şey bir sorundu. Yaptıklarına değecek bir şey.
"Baba... kaç hizmetçi hasta olduğunu bildirdi? Son birkaç günde kaç kişi solgun görünerek ve zar zor ayakta durarak geldi? Gaius aşırı derecede çalışıyor ve uykusuz kalıyor. Bir kralın hizmetkarlarına böyle mi davranması gerekir?"
"Peki sen ne öneriyorsun, Arthur. Kale insanların diledikleri gibi yapabilecekleri bir yer değil! Burası atalarımızın evi, ne pahasına olursa olsun korumamız gereken bir miras!"
"Bu maliyet halkınızın refahı olsa bile mi?" Tekrar ısınıyordu, bunu iliklerinde hissedebiliyordu. Ve sonra "Eğer bir kralın yapması gereken buysa, ben Camelot'un şimdiye kadar sahip olduğu en kötü kral olacağım' O tahta oturduğum an her şey değişecek! Ve ne sen ne de eski bir tablodaki yargılayıcı yüz, bizi, benimle ilgilenen insanlarla ilgilenmekten alıkoymayacak."
"Arthur, odana geri dön." Uther kayıtsızca içini çekti. "Olduğunu kanıtladığın çocukla bu konuşmayı yapmayacağım."
"Neden? Çünkü doğru olanı yapmak istiyorum diye mi?"
"Çünkü sen şımarık bir veletsin."
"Boş yere ölmelerine izin vermektense odamı 20 hizmetçiyle paylaşmayı tercih ederim!"
"Olgunlaşmamışsın! İnsanlar yardımseverliğinden dolayı senden yararlanmak için her fırsatı değerlendirecekler."
"Burada olgunlaşmamış tek kişi sensin, güce o kadar takıntılısın ki bunu göremiyorsun-"
"ARTHUR!"
Havanın değiştiğini, bir elin havalandığını ve kızaran yanağına acı veren bir tokadı hissetti. Bir soluk sesi duyuldu, yalnızca Merlin'in çıkarabileceği bir sesti bu. Babasının daha önce sertleşen gözleri bunun farkına vararak genişledi. Gözleri dolmaya başladı ama çoğunlukla şoktandı.
Sesli bir şekilde yutkundu, ardından fısıldadı.
"Ya insanlarımıza yardım edersin ya da meselesi kendi ellerime alırım."
"Muhafızlar."
Arkasını döndü ve adımlarının yankısını arkasında bırakarak gitti. Odasına geri döndüğünde sandalyesine oturdu ve tek bir gözyaşının akmasına izin verdi. Elleri titriyordu dilinde bir demir tadı hissediyordu.
Harika. Kan.
Bir çınlama sesi duyuldu ama o buna pek aldırış ermedi. Aniden iki el omuzların ovuşturarak gerginliğini dağılmaya başladı. Gözlerini kapattı, başını sandalyenin arkasına yasladı ve içini çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Best Time Falling İnto Love /Merthur
Fanfiction*Tamamlandı *Çeviridir. *** Merlin'le birlikte olmak doğru hissettiriyordu. Öyle olması gerekiyormuş gibi hissediyordu. Sanki yatağında yanındaki yer her zaman onu bekliyordu, getirdiği fazla yiyecekleri her zaman paylaşılması gerekiyordu, her şey...