b i r

17 1 0
                                    

Balkondan dışarıyı izledi bomboş gözlerle. Yaşlar o bomboş gözlerinden akarken sustu, gıkı çıkmadı. Tek başınaydı, söyleyecek bir şeyi de yoktu.

Elleri sakince balkon korumalıklarını tutarken bir yandan da tanıdık bir şarkının ritmini tutuyordu. Yaşlar tekrardan süzüldü gözlerinden.

Kasım ayındalardı, kışa girmek üzerelerdi. Fakat normal hava koşullarına göre bile bugün ayrı bir soğuk vardı fakat o bunu hissedemeyecek bir boşluktaydı.

Bu boş duruşunu ve tuttuğu ritmi bozan evin girişinden gelen kapı sesi oldu. Duyduğu sesle girdiği transtan çıktı ve elleri korkulukları sıkmaya başladı.

"Marla? Marla neredesin sevgilim? Mar- Balkonda ne işin var bu soğukta?!"

Duyduğu cümleler normal şartlar altında onu gülümsetecek, mutlu edecek cümlelerdi. Lakin normal şartlar altında değillerdi.

Kafasını omzunun üstünden geri çevirerek kocasına döndü Marla. Gözlerinden akan yaşlarına, dağınık saçına rağmen boş bir ifade vardı suratında.

"Hoş geldin, sevgilim."

••

• 1 ay önce •
•marla•

"Marla... Gökhan'ı da alıp bize gelsenize bu akşam? Acar'ın da özel dersi yokmuş bu akşam, hm? Ne dersin?"

Kendim için doldurduğum çayı aldıktan sonra yanımda duran arkadaşıma çevrildi gözlerim. Suratımı büzüştürdüm cevap vermeden önce.

"Bu akşam Gökhan'la baş başa yemeğe çıkacağız canım, gelemeyiz." Güliz'in ev oturması davetini reddederken elimde olmadan üzülmüştüm.

Güliz benim bu hastanedeki en yakın arkadaşımdı. Kendisi kadın doğum doktoruydu, ben de çocuk doktoruydum. Birbirimizle uyumlu bölümlerdeydik.

"Gökhan şu üç dört gündür çok üstüne düşüyor... Şaşırtıyor beni..." Güliz'in şaşkın bir ifadeyle kurduğu cümle üzerine iç çektim.

"Beş yıldır evliyiz... Her evlilikte ufak tefek sıkıntılar olabilir. Biz de yaşadık ama geçti şükür ki."

Güliz'in bahsettiği şey, Gökhan'la benim aramda başlayan ve iki aydır bitmek bilmeyen kavgalardı. Eften püften sebepler yüzünden kavga ediyorduk ve bunun sonu gelmiyordu. Hatta Gökhan bir kaç akşamı geçirmeye annesine bile gitmişti.

Fakat son bir kaç gündür aramız iyiydi ve kavga etmiyorduk. Son olarak da dün Gökhan bir yemek rezervasyonu yaptırdığını söylemişti.

"Öyle olsun. İyi eğlenceler size." Güliz içip bitirdiği kahvesini yakınımızdaki çöp kovasına attı ve saatine baktı. "Benim randevum var, gitmem gerekiyor. Afiyet olsun sana."

"Kolay gelsin canım, görüşürüz." Başka bir şey demeden Güliz odadan çıktı, ben de çayımı yudumladım. Benim bir yarım saat daha randevum yoktu.

On dakika boyunca yavaş yavaş çayımı içerek bisküvimi yedim. Yarısına gelmişken fazlaca şişmemek adına devamını yemedim.

Tek başıma kafeterya odasında durmaktan sıkıldığım için kendi odama doğru yürümeye başladım.

Özel bir hastanede çalışmamdan dolayı fazlasıyla lüks olan koridorlarda kendi odama doğru ilerlerken giydiğim önlüğü gören, tanıdığım tanımadığım, bütün personelle selamlaştım. Herkes sakin bir gülümseme ile başımı sallarken en son karşımdan gelen takım elbiseli adamla durmak zorunda kalan ben olmuştum.

"Merhaba Marla Hanım." Siyah takım elbise giymiş suratsız patronuma gülümseyerek başımı salladım. "Merhaba Ateş Bey."

"Nereye böyle yavaş yavaş?" Siyah sayılabilecek kahverengi gözleri soğuk soğuk gözlerime bakarken dişlerimi sıktım.

bir kasım akşamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin