4

166 17 28
                                    

Gecenin bir vakti Jennie Kim babasının ona aldığı yeni son model arabasıyla sokaklarda drift atarak bu boş günün son anlarının tadını çıkarıyordu. Arabanın arka yerinden çıkan dumanla sigarasından çıkan duman uyumlu bir çift gibilerdi ama Jennie öyle hissizdi ki şuan hiçbir şeyi umursamıyor gibi görünüyordu.

Bir drift daha.

Bazen gerçekten bu pislik dünyadan kurtulmak istiyordu.

En sonunda drift atmayı bırakıp arabayı son gaz sürmeye başladı. Gelen tanıdık bir müzikle telefonuna döndüğünde babasını onu aradığını fark etti. Hiç bekletmeden anında çağrıyı kabul etti. "Buyur Baba?"

"Sayısalın bu dönem çok düşük gelmiş," Bay Kim'in soğuk sesi Jennie'yi baştan aşağı ürpertirken o da biliyordu sayısal dersinin berbat geldiğini. O kadar çalışmalar boşuna gitmişti. "Ben seni böyle yetiştirmiyorum. Senin bir itibarın ve soyadın var, bunları kirletmek istemezsin değil mi?" sessiz bir şekilde güldü babası. "Eve gelme derhal şirkete geç. Beraber çalışacağız."

"Baba dalga mı geçiyorsun? Pazar günü ne ders çalışması?" Ses gelmeyince telefona döndü ve babasının yüzüne kapattığını fark etti. Sinirle nefes verip telefonu yan koltuğa fırlattı. "Babamsın," diye söylendi kendi kendine ardından sessizce bir iç çekti. "Dua et, babamsın." Arabayı sağa kırıp ara sokağa girerken önceden bir kez gittiği ama yine de herkesin onu tanıdığı barı fark etti. Gözlerini bardan ayırmadan arabayı sağa çekti ve dudaklarını sağa doğru kıvırdı. Bu akşam sadece içmek istiyordu, içmek ve daha fazla içmek. "Üzgünüm baba, kızının önemli bir işi var."

Arabadan inmeden önce dikiz aynasını kendine çevirdi, kutunun içinde ki pahalı makyaj malzemelerini çıkarıp hepsini sıraya dizdi. İlk önce o meşhur kırmızı renkli rujunu sürdü ardından en sevdiği siyah göz kalemini. En sonunda saçlarını da yanlara doğru attı ve telefonunu alıp arabadan indi.

Topuklu ayakkabılarının zemine vurduğu sesle büyük bara doğru ilerlerken hiç tanımadığı insanların ona hayranla baktığını da çok iyi biliyordu. Barın önünde ona gülümseyerek bakan korumaya gülümseyerek el salladığında çoktan içeriye girmişti bile. İçerisi çok doluydu, hatta baya. Bazıları eğleniyor, bazıları dünyanın sonuymuş gibi içiyor, bazıları bağıra çağıra şarkı söylüyor ve bazıları da sevişmek için yukarı odalara insan götürüyorlardı. Jennie büyük salona bir göz gezdirdikten sonra içki yerine doğru yürümeye başladı. Adam Jennie'yi görür görmez elindeki içkilerle tezgaha yaklaştı ve ona doğru eğildi. "Jennie Kim, seni görmeyeli çok oldu. Bugün ne içersin?"

Jennie gülümsedi. "Buzlu Latte."

"Burası bar."

"Benim için hiçbir yer önemli değil." Adama imalı bir şekilde gülümsediğinde adam zevkle dudaklarını yukarıya doğru kıvırdı ve yere doğru eğilirken konuşmaya başladı. "Senin seveceğinden vereyim, en serti. Kırmızı ister misin?"

Jennie memnuniyetle gülümseyip ellerini tezgaha yasladı. "Ondan daha sert şeylerde isterim." Adam elindeki birayla ayağa kalktı ve Jennie'nin sözlerine güldüğünde Jennie'de ona uydu. Bugün gerçekten kendinden geçmek ve bu ders çalışma olayını kendine bahane etmek istiyordu. Eğer eve geç gelirse babası her zamanki gibi arkadaşında ders çalıştığını düşünürdü, ama aslında hiç öyle değildi.

Önüne doğru itilen birayı kafasına diktiği gibi tekte içti ve adama geri uzattı. "Bir tane daha."

Adam gülümsedi. "Çok içersen gerçekten en sertini görürsün."

Jennie güldü bu sözlere. "Memnun olurum."

Beşinci bardağı da kafana diktiğinde sertçe masaya koydu ve derin bir şekilde yutkundu. Baş dönmesinden başka bir şey hissetmiyordu, buralarda biraz takılıp tanıdık görmek onun için iyi olacaktı. Tezgahtan yavaşça uzaklaştığında adam başını ona çevirdi. "Nereye gidiyorsun? Bir tane daha içmeyecek miydin?"

Your Ex Girlfriends Is Prettier / JenSooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin