İfadesiz suratıyla bana bakarken kaskatı kesilmiş duruyordum. Yanından hemen kalkmalı mıydım?
Bir şey sıkı sıkı tutuyordu beni sanki.
Ben konuşmayınca o da konuşmuyor. Yanyana duran bileklerimize kayıyor bakışları."Özür dilerim" diyorum güçlükle. Yine suçlusu olmadığım bir günahın affı.
Bakışları yeniden halsizce gözlerime çıkıyor. Dün gecenin sarhoşu, başı ağrıyor olmalı.
"Mesajlarıma bakmadın, seni arayamadım. Ama merak ettim. Konuşamadık bile."
Ben doğru kelimeleri kullanmaya çalışarak aslında yokluğunda ezikliğimle harmanlanmış özlemimi basit cümlelere sıkıştırmaya çabalıyordum. Bir tepki vermiyor, usulca beni dinliyordu. Konuşmamı bölen ise parmaklarını boynuma dokunduruşu oldu.
Anında kesmiştim sesimi. Şaşırmıştım yeniden. Şişmiş dudaklarını araladı. Kirpikleri boynuma baktığı için aşağı doğru süzülürken gözlerinden öpmek istedim. Yine yanlızca istedim...
"Bana söylemeliydin"
"Yemin ederim aramızda bir şey yok-"
"Bana hiç yalan söylemedin mi?"
Söyleyeceklerimi geri yutarken sorduğu boğazıma tıkanmıştı. 'Sana seni sevdiğimi söyleyemedim hiç'
"Özür dilerim" Kafamı yatakta aşağı doğru eğdim. Şimdi nefesi saç tellerime değiyordu.
"Minho seni beğendiğini falan söylemedi. Ama ben sen üzülme istedim"
Alaycı gülüşü kalbime batan ufak bir iğneydi.
Ama sesi dün bardaki sinirli haline zıt olarak sabahın dinginliğini taşıyordu."Seni beğeniyordu çünkü" Kafamı hızlıca yukarı kaldırdım.
"Beni beğendiği falan yok. O biraz değişiktir. Kafasına göre yaşıyor. Canı nasıl isterse sonucunu düşünmeden yapıyor"
Parmakları yeniden boynuma gitti.
"Seni öpmesine izin verdin" Kendimi o kadar savunmaya, ona kanıtlamaya odaklanmıştım ki konunun Minho'yu kıskanmak çerçevesinden çıktığını bile farkedememiştim.
"Hayır. Yanlış anladın yemin ederim"
Sustum. Devamında söyleyeceklerime cesaret edemedim. Ama hep bir korkak olmaktan da bıkmıştım. Yıkılmamak için sustuklarım, kanımda durdukça yerle bir etmişti beni.
'Minho'nun beni öpmesi neden sorun ki' diyeceğim yere değiştirdim cümlemi.
"Minho benden hoşlanmıyor, salak inatçılığı olmasa seni beğendiğine eminim bile-"
Gözlerinde öfke belirirken sırt üstü döndü kollarını iki yana açarak. Şimdi tavana bakıyordu.
"Minho kimin sikinde tanrı aşkına. Hepsi gibi bir şeydi işte" Şaşkınlıkla ona bakarken vücudunu sabit tutup kafasını bana çevirdi.
"Ben seni kıskandım sanırım"
Kalbim küt diye dururken dünya aslında kare deseler daha az şaşırırdım.
Rüyada olup olmadığımı sorguladım. Aklım durmuştu. Jisung, kendinden ödün vermeyen, beni görmeyen ya da görmezden gelen Jisung şimdi neler diyordu.Dudağıma kaydı gözleri. İçim deli gibi titriyordu. Parmağıyla dokununca hatırladım dün bana attığı yumruğu. Dokunuşu acıtsa da geri çekilmedim.
Genelde böyle olurdu zaten. O beni acıtsa da ondan gitmezdim."Ben mi vurdum?" Tepki veremiyordum. Alışılmadık davranışları beni afalağa çevirmişti.
"Kızgınım sana Jeongin. Lanet olsun gözlerime öyle cesurca bakabiliyorken neden ağzını açtığında dışarı çıkan korkak kelimeler oluyor? Onca fırsata rağmen hemde!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Litost
FanfictionVe ben yavaşlayan şarkı, etrafımızda dans eden insanlar ve yanlızca ağır ışıkların aydınlattığı barda göğsümde sayıklayan oğlanla yeniden kaybetmiştim kendime olan saygımı...