Her şey yerle bir oldu, insanlık yok oldu. Ben de yok olacağımı kabullendim artık. Dünyadan silineceğim.Hayatımın gözlerimin önünden geçtiği an: ellerim ve bütün vücudum uyuşuk, ayaklarım tutmuyor ve yerimden kalkıp üstüme doğru gelen korkunç şeyden kaçamıyorum. Kalp atışlarım o kadar hızlanmış ki nefes alışverişlerimin çokluğuyla başım dönüyor, gözlerim yuvalarından çıkacak, yüzümdeki ter gözyaşlarımla karışmış ve az önce olan her şey yüzünden yığılıp kalmışım.
9 ay önce
"Yalvarırım yardım et! Ne istersen yaparım! Lütfen! Çok param var istediğin kadar veririm!" İlk defa başka bir insanın böyle yalvarmasını duymuyordum bu yüzden bıkkınlıkla saçlarımı arkaya tarayıp yakınımdaki silaha uzandım, benim burada olduğumu nasıl gördü ve nereden öğrendi bilmiyordum ama hala daha yeni dünyanın düzenine uyum sağlayamamış bu adamın çevredeki her şeyi başımıza toplatmasına göz yumacak durumda değildim. Daha yeni burada düzenimi kurabilmiştim, elimdeki erzak sınırlıydı ve fiziksel olarak olacak şeyleri kaldıracak kadar iyi de değildim şu an. Sikik mutasyona uğramış trollerin eseri olan kanlarını bile temizlemediğim topal sol bacağımla olabildiğince hızlıca demir kapıya ulaştım. Ağlarken sayıklayan sesi şimdi daha netti. "Ne olursa yaparım! Yeter ki yardım et!"
"Susmazsan onlar değil ben seni öldürürüm. Kapa çeneni." dedim en fazla demirin diğer tarafına gidecek kadar çıkan ses tonumla. Eğer bir gün ölecek olursam yaratıklar falan yüzünden olmayacaktı bu aptal insanlar yüzünden olacaktı zaten. Kıyamet gününden bu yana neredeyse iki ay geçmişti ve başım bir kez belaya girmişti, o da yanlış zamanda yanlış insanlarla aynı yerde bulunmak zorunda kaldığım içindi. "Tamam, tamam." dedi sesinin desibeli düşerken ve kapıya iyice yaslanmasıyla sesi daha iyi gelmeye başladı. "Sana yardım edebilirim, birbirimize yardım edebiliriz. Ünlüyüm, bir sürü evim var. Denizin ortasında bile var. Birlikte gideriz, sen de ben de kurtuluruz."
Kelimelerini harfleri atlayarak, zar zor yutkunarak ve burun çekiş sesleriyle hızlıca konuşarak tamamladı. Hâlâ korku içinde olduğunu, arada etrafı kontrol etmek için sesinin uzaklaşıp yakınlaşmasından anladım. "Kanıtlayabilir misin?" diye dalga geçtim onun korkusunun aksine. Aslında alay etmem için hiçbir sebep yoktu, o yanarsa ben de yanardım. Bu demir kapı sadece küçük ucubeleri falan tutardı, mutasyondan nasibini almış o minotor benzeri şeylerden biri sesi duyacak olursa dişinin kavuğuna yetmeyecek bir gece atıştırmalığı olurduk.
"Ben Han Jisung. Beni tanırsın, yalvarırım içeri al beni." Ünlü rockstar Han Jisung, önceden aynı tabakada olmadığı insanların yüzüne bakmazken şimdi yalvarıyor, kendi mallarından rüşvet sunuyordu. Kader farklı bir kavramdı, bir de karma. Züppenin tekiydi, eğer adı aklımın ucundan bile geçseydi Seul'un kalbinde korumaların canı pahasına korunaklı bir bölgede tutuluyordur diye düşünürdüm. Ne demişti? Denizde bir ev ha? İş görebilirdi, bir bahçesi varsa sebze ya da meyve dikebilirdim belki. Balıklar da mutasyona uğradı mı yoksa iyiler mi bilmiyordum ama balıklardan yana da şansımı kullanabilirdim. Bu zengin züppeden pek de bir zarar geleceğini sanmıyordum, hayatı boyunca eline bir silahı geçtim bir bıçak dahi almamış yemeklerini bile eminim ki şımarıklıklarına katlanan zavallı bakıcılarına yaptırmıştır. Biraz düşününce belki de bir şans vermeliydim, bu benim de kurtuluş biletim olabilirdi.
Kapının parmaklıklarını ve bütün kilitlerini sessizce açtım, yavaşça kapıyı aralayıp karşımdaki pislenmiş, kıpkırmızı olmuş ve ağlamaktan şişmiş yüzle karşı karşıya geldim. Gözlerindeki yaşlardan biraz seçebildiysem onu öldürmemem ve içeri almam için olabilecek en muhtaç şekilde bakıyordu. İlk kez yüz yüze geldik ve dünyanın sonunda bile hala toz ve pis dışında kötü gözükmüyordu, ben düzenli tıraş olamadığım için sakallarım çıkmaya başlamıştı, her zaman kısa kullandığım saçlarım makasla berbat şekilde kestiğim için az biraz uzamıştı ama o sanki daha dün tıraş olmuş gibiydi. Saçları sadece keyfi bir şekilde uzatmaya karar vermiş gibi duruyordu o kadar. Dolu gözleri araladığım kapıdan üstümde gezindi. Dışarısı normal dünyada alışık olmadığımız şekilde karanlıktı, sadece ay ışığı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destiny | Minsung
FanficYaratıklarla dolmuş bu dünyada her şeyi planlamıştım, nasıl yaşayacağımdan, nasıl besleneneceğimden nasıl sıçacağıma kadar. Yine de kader ağlarını örmüştü. Ünlü Rockstar Han Jisung hesaplamadığım büyük bir detaydı. Apocalypse au!