ne güzel güldün: 17

285 36 29
                                    

vl9n
mira
çıksana o banyodan

flower
ellerim çok kirlenmiş
onları yıkıyorum yahu

vl9n
ha yani sen çorba yaparken arkandan sana sarılmamla ve yanağından öpmemle bir alakası yok öyle mi?

flower
ne
tabii ki bir alakası yok
🙂 kapıya vurmasanız

vl9n
içeri gelmezsen sana şarkı söylemem küçüğüm bilgine.


flower
çok kötüsünüz :(
geliyorum hemen

flower çevrimdışı.

vl9n
küçük bebeğim benim

bu mesaj herkesten silindi✓✓

"eftalya hanım bu çorba tuzsuz olmuş, tuz nerede?"

sesimi duyunca pofuduk terlikleriyle mutfağa girdi eftalya. üzerine çilekli pijama takımını giymişti, ve o kadar tatlı duruyordu ki öpmek istiyordum her bir yerini.

severdim ben imkansızı.
sevmiştim ya onu, imkansızımdı o benim.

yanıma gelip arkamdan kolunu uzattı ve yaklaşıp bedenlerimizin bir olmasını sağladı. nefesimi tutup bekledim, açtığı dolaptan tuzluğu alıp önümde ki tezgaha koydu.

"burada küçüğüm."

"hmhm." konuşmayı unutmuş gibiydim, ellerini belime indirdi ve saçlarıma ufak bir öpücük kondurdu. "küçük bebek mira."

kaşlarım çatıldı ve o geri çekilince ona omzumun üzerinden baktım. "siz deniz kardeşler neden bana bebek diyorsunuz? büyüdüm bir kere."

kıkırdayıp sandalyelerden birine oturdu, kollarını masaya koydu ve başını da kollarının üstüne. şimdi yüzünde güzel bir tebessüm ile beni izliyordu.

"belki güzel bir bebek olduğun içindir. ayrıca aydın sana bebeğim derse onu uyar, bana bir tek eftalya bebeğim diyebilir de. tamam mı?"

dudaklarımı yalayıp başımı salladım, feci halde utanıyordum. buraya gelirken araba da sadece şarkı sesi duyulmuştu o kadar. eve geldiğimizde etraf buram buram tarçın ve vanilya kokuyordu.

eğer ki ölseydim bu evde ölmek isterdim.
onun kokusuyla veda etmek isterdim bu kötülük yuvası olan dünyaya.

çorba yapmak istediğimde ilk karşı çıkmış, ısrarlarım sonucu zar zor izin vermişti. sürekli gelip bir şey alma bahanesiyle bana yaklaşmış ve en sonunda belimden sarılıp yanağımı öpmüştü.

o an ki duyguyu anlatamam ben.
düşündükçe kalbim sıkışır, güzelim dudakları yanağıma hafifçe temas ederken yer sarsılırdı benim için. elleri belimde iken tek düşündüğüm şey ellerinin yeri benim belim olduğuydu.

kaselere çorbaları doldurup bir tanesini onun önüne bir tanesini de kendi önüme bıraktım. kaşığı daldırıp dudaklarını büzerek üflemeye başladı çorbayı.

onu yemek yerken izlemeyi çok severdim. saçlarını bağlamayı sevmediğinden iki de bir öne düşen tutamları geri iter, yemek sıcak olduğunda dudaklarını büzerek üflerdi. dili yandığında ise kaşları çatılır başını iki yana sallardı.

şimdi yaptığı gibi.

onu izlediğimi anlamış olacak ki başını kaldırıp bana baktı. yakalanmanın verdiği utanç duygusuyla kaşığımı çorbaya doldurdum ve hızla dudaklarıma götürdüm.

ama çok sıcaktı.

"a-ah yandım. su, su eftalya hanım su."

gözlerimi kırpıştırıp derin nefesler aldım ve onun endişeyle doldurduğu bardağı alıp hızla suyu içtim.

"şimdi yanmıştır dilin, küçük bebek mira. artık yemeğini ben yedireceğim sana."

gözlerimi büyültüp ona baktığımda kahkaha attı. "bakma şöyle tatlı tatlı."

utanıp yeniden kaşığımı elime aldım. "peki, bakmam öyle tatlı tatlı."

salonda oturmuş şömineyi izliyordum, dizlerimde bir battaniye vardı ve o battaniyenin altında ikimiz tarçınlı salep içiyorduk.

"tarçını çok mu seviyorsun küçüğüm?"

dudaklarımı büzdüm ve küçük bir yudum aldım içeceğimden. "kokunuz efendim, bana tarçını sevdiren sizin kokunuz."

kaşları yukarı kalkarken gülümsedi ve dizlerini patpatladı. "hadi koy başını dizlerime, sana şarkı sözüm vardı. ne çabuk unuttun!"

gözlerimi büyültüp önümde ki sehpaya bardağımı bıraktım, o da aynısını yapmıştı.

dizlerine heyecanla başımı yaslarken gözlerimi yumdum. "unutmak ne haddime, bu anı bekliyorum yıllardır. nasıl unutabilirim?"

derin bir nefes verdi ve güzel parmakları saçlarımın arasında dolaşmaya başladı..

I thought that you'd remember, but it seems that you forgot
- Hatırlayacağını düşünmüştüm ama unutmuşsun gibi görünüyor.
It's hard for me to blame you when you were already lost
- Kaybolduğunda seni suçlamak benim için zor.
Oh, yeah, I'm tired of always waiting, oh, yeah, yeah
- Oh, evet, her zaman beklemekten yoruldum, oh, evet, evet
I see you changed your number, that's why you don't get my calls
- Görüyorum ki numaranı değiştirmişsin, bu yüzden telefonlarıma cevap vermiyorsun.
I gave you all of me, now you don't wanna be involved
- Sana her şeyi verdim, şimdi karışmak istemiyorsun.
Oh, yeah, yeah, I really gotta face it, oh, yeah, yeah
- Oh, evet, evet, gerçekten yüzleşmeliyim, oh, evet, evet

I just wanna be the one
- Ben sadece bir olmak istiyorum
But to you, we're already done
- Ama senin için işimiz bitti.
Tell me, why'd you have to hit-and-run me?
- Söyle bana, neden bana vurup kaçtın?
Now I'm all alone crying ugly
- Şimdi yapayalnız ağlıyorum çirkin
You broke my heart just for fun
- Sadece eğlenmek için kalbimi kırdın.
Took my love and just left me numb
- Aşkımı aldı ve sadece beni uyuşuk bıraktı
Now it's eight in the morning
- Şimdi saat sabahın sekizi.
Hate in the morning (all because of you)
- Sabahları nefret ediyorum (hepsi senin yüzünden)

Another story that's sad and true
- Üzücü ve gerçek olan başka bir hikaye
I can feel the pain, can you?
- Acıyı hissedebiliyorum, ya sen?
You had to be the one to let me down
- Beni hayal kırıklığına uğratan sen olmalıydın.
To color me blue
- Bana mavi renk
Hate to see you with someone new
- Seni yeni biriyle görmekten nefret ediyorum.

şarkı bitti, ağlamamak için gözlerimi daha sıkı yumdum. bu şarkıyı ilk defa duyuyordum, ama anlamıştım sözlerini. ve onun sesiyle de birleşince daha da mahvolmuştum.

eli saçlarımın arasında gezinirken derin bir nefes verdi. "uyu güzel bebeğim, uyu ve herşeyi unut."

mırıldandım uykulu ve boğuk bir sesle. "uyuyacağım ve siz hariç herşeyi unutacağım eftalya hanım."

titrek bir nefes verip yanağıma uzun bir öpücük kondurdu, yandığımı hissettim. "iyi geceler inci çiçeği." dedi ve ben kül oldum.

"iyi geceler kiraz çiçeği." diye fısıldadım ve o harap oldu.

༼ಢ_ಢ༽

arkadaslar 886 kelime
nasil olmus bolum..

god is a woman | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin