Bölüm 2

49 15 3
                                    

Malikanenin bahçesindeki varlığın ay ruhu olduğunu kendisinin söylemesine gerek yoktu. İlk bakışta anlaşılıyordu. Güneş ufukta yükselirken yeni aydınlanmaya başlamış yeryüzünde kendi ışığına sahipmiş gibi duruyordu. Ay gibiydi. Parlak sıcak bir dolunay gibi.

Jimin ondan gözlerini ayırıp etrafına bakabilse malikanenin içinin de sahibi kadar güzel olduğunu fark ederdi. Birbirleriyle karşı karşıya duran ahşap, biri tek katlı diğeri iki katlı birer ev vardı. Evlerin birbirlerine bakan iki tarafında daha iki veya üç yaşında gibi görünen birkaç ağaç duruyordu. Malikanenin birçok yerinde çeşit çeşit rengarenk çiçekler geceden kalma çiğ taneleriyle bezenmiş sabaha uyanmıştı. İki konağın ilerisinde biraz büyük bir gölet ve kenarında da yıllanmış bir sögüt ağacı vardı. Dışarıdaki ahsap duvarın ardının bu kadar büyük ve geniş olabileceği tahmin edilemezdi. Sabahın ilk ışıkları hem ay ruhunu hemde ay ruhunun evini selamlıyor gibi düşmüştü malikanenin üzerine. Sanki ay burada hiç batmıyor, ayın ışığı bu yerden hiç gitmiyor gibi hissettiriyordu.

"Ay ışığı malikanesine hoşgeldiniz" dedi zarifçe Ay ruhu.

Ancak Ay ruhunun sesini duyduğunda gerçekliğe döndü Jimin. Biraz önce kaçar gibi içeri giren minik perinin de ay ruhunun yanında durduğunu yeni fark etmişti. Hafifçe boğazını temizledi. "Yardıma ihtiyacımız var." dedi lafı dolandırmadan.

Küçük peri içeri girer girmez gruptaki birinin bir iyi olmadığını söylemişti ay ruhuna. O yüzden Ay ruhu Jimin bunu söyler söylemez arkada kalan gruba bakmıştı. Hatta direk Hoseok'un arkasında bağlı olan ve üzerindeki kapalı pelerin yüzünden görünmeyen kişiye baktı. Olduğu yerden bile hissediyordu bir insanda bulunmaması gereken enerjiyi.

"İçeri geçin." Diyerek davet etti dışarıda kalanları da.

Jungkook ve diğerleri atlarından indiler. Malikanenin bahçesi atlarla girebilecekleri kadar büyüktü ama içgüdüsel olarak inmişlerdi. Hoseok Jaehan'ın yardımıyla Namjoom'u indirdi. Kendisi de indiğinde hareket edemeyen arkadaşını sırtına almak zorunda kaldı. İçeri girdiklerinde ay ruhu atları misafirhanenin arkasındaki ahıra götürebileceklerini söyledi. Namjoon'a refakat eden Jimin ve Hoseok'a da peşinden gelmelerini rica etti. Namjoon'un istirahat edebilmesi için tek katlı misafirhanedeki küçük odaya götürdü.

Ay ruhu odaya girer girmez köşede katlı bir sekilde duran döşeği yere serdi. Jimin de hızlıca ona yardım etti. Yer yatağı hazır olunca Hoseok Namjoon'u dikkatlice yatağın üzerine yatırdı.

"Neyi var?'' diye sordu.

İki arkadaş kısa bir süre birbirlerine baktılar. Hemen ardından Hoseok Namjoon'un üzerinde bol ama görünmemesi için heryerini gizleyen pelerini çıkardı.

Ay ruhu neyle karşılaşacağını hayal edebilirdi ama bunu tahmin etmemişti. İnsan baygın gibi duruyordu ama gözleri açıktı. Gözleri insanlarda daha önce hiç rastlamadığı beyaz bir renge sahipti. Esmer teninin üzerinde simsiyah lekeler vardı -bu lekelerin buraya gelirken yolda bu kadar yayıldığından emindi.- Nefes alış verişleri de çok yavaştı.

"Yatıralım onu."

Hoseok hemen Namjoon'un uzanmasını sağladı. Ay ruhu da ince bir örtüyle üzerini göğsüne kadar örttü. Siyah lekeler yüzüne kadar yayılmıştı o yüzden onları gizlemeye gerek duymadı. Gerçi aklından bile geçmemişti bu ay ruhunun.

"Nasıl oldu bu?"

"Üçümüz ava çıkmıştık." Diye başladı Jimin anlatmaya. "Ayrılmıştık o yüzden ne olduğumu görmedik. Onu bulduğumuzda acı içinde kıvranıyordu karnından kanlar akıyordu. Başta vahşi bir hayvan sandık ama karnında siyah lekeler vardı. Eve götürdüğümüzde kanamanın durduğunu ama lekelerin yayıldığını gördük. Köyümüzün şifacısı da ne olduğunu anlamadı. Merhem falan yaptı ama hiç bir etkisi olmadı."

Under The Moonlight / YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin