Akşam yağmuru bastırmıştı, Arif nasıl gideceğini düşünüyordu. Ömer arkadan geldi, "Arif birini mi bekliyorsun? Yoksa gel ben bırakayım."
"Yok birini beklemiyorum." hafifçe güldü, "Bu yağmurda nasıl gideceğimi düşünüyordum."
"Ya yürü gel, bırakayım seni." hiç mütevazı olmadan hemen Ömer'in peşinden gitti. Arabayla 20-25 dakika içerisinde binaya ulaştılar.
"Teşekkür ederim Ömer, iyi akşamlar gençler." kapıyı kapamadan önce güldü, "Ayrıca bugün içinde sağ olun, iyi ki varsınız." dedi.
Hepsi bir ağızdan, "Ne demek kardeşim." dediler ve Arif kapıyı kapatıp binaya adım attı. Gece olmuştu, binada ölüm sessizliği vardı. Cenan'ı öyle merak ediyordu ki.. Sanırım yazmadan edemeyecekti.
Bu saatte de yazılmaz diye düşündü bir an, merdivenleri yavaş yavaş çıktı ve eve girdi. Her yer kapkaranlıktı bu yüzden hemen ışığı yaktı. Gördüğü manzaraya ilk başta anlam veremedi..
⛤
Masada küçük bir pasta, üstünde bir not ve hemen yanında da bir hediye vardı. Arif, Cenan'ın yaptığını anladı hızla etrafına bakındı ama kimse yoktu. Yavaşça yaklaştı ve notu okudu.
- Aramız hala mı limoni? -
Şaşkınlıktan kendine hakim olamıyordu, notu elinde tutup tekrar arkasını döndü. Bu sefer Cenan kapının eşiğinde duruyordu..
Arif irkildi ama korktuğunu pek belli etmedi, "Cenan.." gri bir kapüşonlu giymiş ve kafasını kapatmıştı. Bir an bir tavşana benzediğini düşündü..
Cenan yavaşça yaklaştı, burnunu çekti galiba grip olmuştu. "Bu şekil olsun istemezdim sürprizin, aklımda başka şeyler vardı ama.."
"Cenan, bu.. Çok güzel olmuş yani.." Arif elindeki notu gösterdi, "Ayrıca aramız iyi, küs değiliz. Bir daha da olmayacağız."
"Olmayacağız." dedi Cenan gülümseyerek. "Eğlendin mi bugün?" dedi mutfağa ilerlerken.
Arif biraz sesini yükseltti, "Evet, çocuklar harika şeyler hazırlamıştı. Yine de huzursuzdum biraz.."
Cenan pastayı kesmek için bıçak, tabak ve çatal getirmişti. "Niye huzursuzdun?" Arif elindeki bıçağı aldı ve ona baktı, "Sen yoktun çünkü sersem."
Cenan kaşlarını havaya kaldırdı ve güldü, "Yokluğum o kadar hissedildi mi?" dalga geçiyordu.
"Hem de baya.." pastayı dilimleyip tabağa koydu ve bıçağı bıraktı. "Ne aldınız bana centilmen beyefendi?"
"Bilmem, aç ve gör bakalım.." Arif pakete uzandı ve hızlıca açtı. Gözleri parladı bir an.. Tabloyu, o kadar resmi bir arada görünce öylece kaldı ve Cenan'a baktı. "Hayatımda bu kadar ince bir hediye almamıştım.." dedi sessizce.
"Beğendin mi?" dedi gülerek. Arif tabloyu yavaşça koltuğa bıraktı ve kalkıp kollarını Cenan'ın beline sardı. Cenan ilk başta tepki göstermese de elini yavaşça Arif'in kafasına koydu ve okşadı.
"Ne güzel telafi ettim ama her şeyi.." Arif geri çekildi ve yumruğunu yavaşça Cenan'ın göğsüne vurdu. "Çok güzel telafi ettin, Cenan."
Cenan hafifçe kahkaha attı ve telefonunu eline alıp, müzik listesine girdi. "Ne yapıyorsun?" dedi Arif kaşlarını çatarak. Şarkı başlayınca Cenan kendi halinde dans etti ve şarkıya eşlik etti.
"Kendiliğinden gelişenlere, diyecek şeyim yok.."
Arif gülerek Cenan'ı izliyordu en sonunda o da eşlik etmeye başladı..
"Seni buldum ya.. Başka ne isterim?"
İkisi de hafifçe sesini yükseltti, "Dursun dünya, tozu ben temizlerim.."
Gülerek ve dans ederek bir süre vakit geçirdiler, Kaan Boşnak ile başlayıp bir anda Erik Dalı ile devam ettiler. Elinde sonunda Müslüm'e dönmeyi nasıl başarmışlardı ama..
"Bu tabloyu tam böyle salonun duvarına asacağım.." dedi Arif koltukta uzanırken.
Cenan gülerek, "Sen bilirsin ama bence odana as." dedi. Arif kafasını Cenan'a çevirdi ve düşünür gibi yaptı. "Öyle mi yapsam? Yok bence gelen herkes görsün.." dedi gülerek.
Cenan sessizce gülmeye devam etti, "Sen hep böyleydin.."
"Nasıl?" dedi Arif, artık uykudan mı fısıldaşarak konuşmaya başlamışlardı. "Böyle işte hep yaptığımı başkaları görsün.."
"Hiçte bile.."
"Öyle.. Bir ara hatırlasana, prova günü yaptığın dansı herkese göstermek için oda oda gezinmiştin. Herkes senden bıkmıştı o gün.." gülmeye başladı, "Dansın izlenmeye değerdi ama.. Çok komiktin. Hatırladın değil mi Arif?"
Sessizlik. Arif'in kafası bir anda Cenan'ın omuzuna düşünce Cenan kalakalmıştı. Cenan yavaşça Arif'in başını tutarak doğruldu ve yastığı kapıp, Arif'i yatırdı. İnce battaniyeyi üzerine serdi ve birkaç saniye izledi.
Neden izleme isteğinde bulunmuştu hiçbir fikri yoktu.. Hızlıca masayı toparladı, telefonunu alıp sessizce kapıyı açtı. Çıkarken gülümsedi ve son bir kez Arif'e göz ucuyla baktı. Huzurlu bir gece sonunda evine dönüyordu..
-
elim bi elinde
ama sen degilsin farkında