6.BÖLÜM

504 10 1
                                    

O gün Koray benim için bitmişti. Harun bana onları yaşatırken o sadece izlemişti. Özür mü diledi yoksa kendini avutmak mı istedi bilemiyorum? Harunun bana yaptıklarının üzerinden 2 gün geçmişti. Koray o günden sonra odama 1 kere geldi ondada onu kovunca sanırım gurur yapıp gelmedi. Odamdaki balkona çıktım ve Serhat ile Murat'ı konuşurken gördüm. Murat sitres olmuş gibi eli ayağı titriyor, Serhat ise onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Bir süre sonra Murat bağırarak Serhatın yanından ayrıldı ve malikaneye doğru yürüdü. Anlam veremedim noluyordu yine. Bir süre sonra kapım açıldı. Tahmin ettiğim gibi Murat odama gelmişti. Kolumdan tuttuğu gibi beni yataktan kaldırdı. Hala acılarım geçmediği için canım acıyarak kalktım.
"Toplan, gidiyoruz!"
"Nereye gidiyoruz? Koray'ın bundan haberi var mı?"
"Bırak şimdi Koray'ı. Eşyalarını al gidiyoruz dedim!"
O kadar çok bağırmıştıki korkmuştum. Koray'ı düşünmeden eşyalarımı topladım ve beni tuttu. Daha sonra aşağı indirdi. Hiç birşey demiyordu Serhat öylece izliyordu. Sanki birşeyler biliyor ama susuyordu.
"Nereye gidiyoruz dedim!"
"Sen susucak mısın yoksa susturayım mı?"
O günden sonra herkes beni dayakla tehtid ediyordu. Noluyor ya burda. Neredeyse kaçırılmamın üzerinden 1 ay geçmişti ama beni arayan soran yoktu. Belkide Efla bile beni merak etmemişti. Nolur ona zarar vermemiş olsunlar! Murat beni arabaya bindirdi ve son sürat gazladı. 1-2 saatlik yolculuğun ardından küçük bir eve gelmiştik. Ev çok eskiydi. Hatta ev bile denilmez haldeydi.
"Ne işimiz var burda!"
"Harun!"
Ne yani yine bunlar Harunun başının altından mı çıkmıştı. Nefret ediyorum bu adamdan nefrettt!!
"Ne yapıcaksın bana burda! Söyle"
"Harun emir verdi, dediki "Koray bizi oyalıyor bu kızı öldüreceği yok! Git sen bak icabına" dedi bende seni öldürmeye geldim!"
"Saçmala Murat, Koray nerde hem!"
"Bilmem Harun kafasına sıkmıştır şimdiye kadar!"
"Ne! Koray'ı öldürdü mü?"
"Büyük ihtimalle"
Murat bir hışımla bu garip evin kapısını açtı ve beni içeriye fırşattı. Benden çok büyük olan bu adama direnmek imkansızdı. Bu ardiyenin içinde bir bok yoktu sadece işkence aletleri ki bunları gördüğümde kanım çekilmişti, birde bir koltuk vardı.
Murat beni bir sandalyeye bağladı ve kendi koltuğa oturdu.
"Evet, hazır mısın Hera?"
"Bırak beni kaçık akıllı adam!"
"Sen demin bana hakaret mi ettin? Duyamadım da!"
Gözü dönmüş gibi bana bağrıyordu elindeki bardağı aldı ve yere fırlattı. Paramparça olmuştu. Daha sonra eline bir bıçak aldı ve bana doğru yürüdü.
"Şu güzel yüzüne bir iki çizik fena olmaz bence!"
Ağlıyordum, deli gibi ağlıyordum. Elimden bir bok gelmiyor ve birazdan bu adam beni kanlar içinde bırakıp öldürecekti!
"Murat lütfen bana zarar verme!" Demem onu daha çok sinirlendirmiş olmalı ki benim yakamdan tuttu ve bıcağı yüzüme doğru salladı. İşte o anki acı hayatımı durdurmuştu. Yanağımdan süzülen kanlar ve yaram çok canımı yakıyordu. Murat beni bıraktı ve bir adım geriye attı.
"Yakıştı bence sana kırmızı!"
Cevap veremedim çünkü kesik derindi ve tam ağzımın yanındaydı!
Canım yanıyordu hemde çok!
"Of hadi ama fazlı sıkıcısın azcık daha eğlenelim ne dersin?"
Yine o ağletlerin oraya gitti ve bir maşa aldı. Anlamıştım o maşayı kızdırıp benim üzerime bastıracaktı. Bu sefer kendimi zorladım ve konuştum.
"Murat, yalvarırım yapma, bana işkence çektirme. Vur beni öldür sık kafama silahı ama acı çektirme!"
Her bir cümlemde kan kusuyordum. Sanırım yaram sandığımdan daha derindi.
"AA olmaz Harun acı çekerek gebersin dedi! Kafana sıksam ne anlamı kalır!"
Daha sonra sobanın üzerinde ısıttığı maşayı benim bacağıma bastırdı.
O kadar büyük bir çığlık attım ki ses tellerimi yırtacak kadar. Canım çok yanıyordu. Etime baktığımda kıpkırmızı olduğunu gördüm yanık kokusu geliyordu ve bu benim midemi bulandırmaya yetmişti.
"Yakıştı!"
Cevap vermeyişim onu daha çok kızdırmış olamlı ki bana attığı tokat ile birlikte gözlerim karardı. En son gördüğüm şey Koray'ın içeriye girmesiydi.

KORAY'DAN

Harun beni yanına çağırdığında anlamıştım bir terslik olduğunu. Yanına gittiğimde önünde bir sürü silah vardı. Harun silah kullanmayı pek bilmezdi. Ne yapmaya çalıştığını anlamadan yanına gittim.
"Otur karşıma Koray."
Sorgulamadan oturdum.
"Seni neden buraya çağırdım biliyor musun?"
"Hayır, söylersen öğrenirim Harun!"
"Seni iyi tanıyorum Koray. O kızı özellikle seçtim çünkü kalbi bana lazım. Onun kalbinde bir taş var. Kimsede olmayan veya nadir bulunan. Eğer o taşı alırsam benimde ömrüm uzardı! Şimdi ben ne alaka diye sorarsan? O kızı seviyorsun Koray. Daha o gün kafede onu Batıldan kurtardığında aşık olmuştun ona.
"Bir dakika bir dakika sen Batılı nerden biliyorsun?"
"Sence batıl kendi isteğiylemi gitti sanıyorsun, ben götürttüm onu. Ve konuya dönersek senin kızı öldürmeyeceğini anlamam uzun sürmedi."
"Hera nerde çabuk söyle Harun!"
"Murat kulubede onunla oyun oynuyo. Sonu ölüm ile biten bir oyun!"
"Yerini söyle bana çabuk!"
"Ama önce senin icabına bakmam lazım!" Dedi ve masadan bir silah alıp bana doğrulttu. O zaman anlamıştım. Herayı yine koruyamamıştım. Benim sevgim onu ölüme sürüklüyordu. Ben orada vazgeçtim ondan ama sonkez hayatını kurtarmak istedim ve Harundan önce davranıp onu oracıkta omzundan ve sol bacağından yaralamıştım. Kapıyı açıp çıktım ve arabama atladım. Murat'ın arabasında olan cipi takip ettim ve bir harabeye geldim arabadan inerken Heranın acı dolu çığlıkları kas katı kesilmeme sebep olmuştu. Koştum ve içeri daldım. Murat'ın elinde kızgın bir maşa ve sandalyeye bağlı bir vaziyette duran kanlar içinde duran ve bayılmış olan kıza baktım.
"Ooo Koray bey yine 9 canıyla devam he!"
Deyip pis pis sırıttı. Harun bu çocuğa birşey vermiş olmalı ki kendinde değildi. Herayı öldürücek birisi varsa o da Serhat'tı. Murat daha yufka yürekliydi. Daha sonra kendime geldim. Hera'yı öyle görmek bile beynime kan sıçratmıştı. Gözüm dönmüş gibi Murat'ın üzerine yürüdüm. Yumruğumu onun suratına geçirdim ve yere düştü! Daha sonra üzerine çıktım ve onu daha çok dövdüm. Heraya çektirdiği işkence sırası ondaydı. Son yumruğum onun boynunu kırmıştı. Evet Murat oracıktı son nefesini vermişti. Onu bırakıp Heranın yanına koştum ve onu çözdüm. Kucağıma aldığımda teni buz gibiydi. Çok fazla kan kabetmişti. İlk defa hayatımda bu kadar korkmuştum. Onu kaybetmek istemiyordum. Onun sesini duymak bile bana huzur veriyordu. Şimdi o kız kollarımda can veriyordu. Daha fazla vakit kaybetmeden arabaya bindim. Herayı ise arka koltuğa yatırdım ve yakında bulunan bir hastaneye gittim. Deliricek üzereydim. O kızı kaybedemezdim. Hastaneye acilden giriş yaptım ve Hera için bir doktor istedim hemşireler geldi ve onu ellerimden aldılar. Doktorlar koşuyordu. O kızın bedeni bir oraya bir buraya savruluyordu ve bu benim canımı çok yakıyordu. Aradan geçen saatler sonunda herayı görmeme izin vermiştiler. Yoğun bakımdaydı. Çok fazla kan kaybettiğini ve kana ihtiyacı olduğunu söylediler. Hiç düşünmeden kan vermek istedim ama kahretsin ki kanımız uyuşmuyordu. Aklıma birisi gelmişti. Efla...
....

Karanlık Aşkım (+17)Where stories live. Discover now