MinV

1.8K 33 33
                                    

Yoonmin bölümü yayınlayacaktım ama henüz bitiremedim özür dilerim.

*******

Hayat bazen size ne istediğinizi sormaz, tıpkı bana hiç sormadığı gibi.

Ben Kim Taehyung, 17 yıllık bu ömrümde hayat bana ne istediğimi hiç sormadı, seçim şansı sunmadı, irademi hiçe saydı. 

Bu güne kadar yaşadığım bu hayat, hep başkalarının seçimlerinin bana dayatılmasından ibaretti.

Doğduğum gün veliaht prensin gelecekteki eşi olmayı ben seçmedim.

Onun zevklerine göre eğitilmeyi, giyinip kuşanmayı, konuşmayı ben istemedim; ben seçmedim bunları.

İffetli bir eş olmak uğruna bakir ve bakire kalmayı ben seçmedim, her sene onur kırıcı bir şekilde bunun teyit edilmesini ben istemedim.

Kocam olacak adama layık bir eş olabilmek için onunla yatıp kalkan cariyelerden zevklerini öğrenmeyi ben seçmedim, bu kadar değersizleştirilmeyi ben istemedim.

Sadece onun altına girip çocuk doğurmak, gönlünü hoş etmek ve yanındaki tahtı doldurmak için dünyaya gelmiş olmayı ben seçmedim.

Yüzümü herkesten sakınıp bir tülün arkasına hapsetmeyi, bütün ömrümü ona adamayı ben istemedim.

Kısacası bu hayatı ne ben seçtim ne de ben istedim. Şuan burada olmayı seçmediğim ve istemediğim gibi.

Yüzümü örten işlemeli tülün altından seyrettim de...

Bir köşede, göğüslerinde kraliyet armaları ve yüzlerindeki kibirle koyu sohbetlerine dalmış adamlar; başka bir köşede, çoktan çakırkeyif olmuş şaraplarını yudumlarken dünyadan bir haber kadınlı erkekli bir gurup...

Daha yakınlardaysa gözlerini prensten çekemeyen gençler vardı, ara sıra bakışları beni buluyor ve hoşnutsuz fısıltılar çıkarıyorlardı. 

Bu düğün töreninin en masumları hiçbir şeyden haberi olmayan; bana karşı kin, nefret veya kıskançlık beslemek için henüz çok küçük olan çocuklardı. 

Oyunlar oynuyor, masalardan ikram aşırıyorlardı.

Onlar kadar özgür olamamıştım rüyalarımda bile.

Acımaya başlayan gözlerimi göğe yönelttim bir umutla. 

Gün batıyordu ve yine hayat bana ne istediğimi sormuyordu.

Aramıza asılan perdenin hareketlendiğini hissettim. Kafamı belli belirsiz çevirdim oraya. Gözleri bir başkasını aramıyordu, sağımı solumu çeviren cariyelerde değildi bakışları. 

Yüzümü örttüğü gibi görüşümü de bir parça engelleyen bu işlemeli tül parçası beni yanıltmıyorsa bana bakıyordu gece karası gözleri. Bakışları yüzümü seçmeye çalışır gibiydi. 

Bunu neden yapıyor?

Uğursuzluk getireceğini bilmiyor mu? Yoksa düğün iptal olsun diye mi çabalıyor?

Buna izin vermem! Başımı hızlıca diğer tarafa çevirdim. Ömrümü adadığım onca emeği heba edemem. O taç benim hakkımdı ve ben bir kez daha hayatın bana sormadan bir şeyi daha elimden almasına izin vermeyeceğim. 

Hareketlilik kalabalığın dikkatini çekmiş olacak ki salondaki insan sesleri hafifleyerek müziği daha ön plana çıkardı.

Dudaklarımı ısırarak altımdaki kan kırmızısı saten minderi avuçlarımda sıktım. Hata yapma lüksüm yoktu.

Annem kraliyet ailesinin soyundan geliyordu, babamsa şerefli bir komutandı; doğduğum an doğurganlığım da gün yüzüne çıkmıştı. Prensle aynı sene doğuşumuz yetmezmiş gibi bütün şamanlar, kahinler ve keşişler bizim ruh eşi olduğumuzu söylüyordu. 

Sememin Smuts Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin