.
."Anlaşmaya dair herşey bu dosyada karar senin, iyi düşün."
Odaya sessizlik hakimdi. Duvar saatinden gelen tıkırtı sesleri odayı doldurdu. Zihnim sunulan anlaşma ile meşgulken, gözlerim masanın üzerindeki dosyada oyalanıyordu.
"Yeteri kadar düşündüğünü umuyorum."
İşittiğim sesle birlikte bakışlarımı karşımda tüm tehditkarlığıyla oturan adama çevirdim. İri yapılı, esmer; sivri, ucu hafif kalkık bir burun, kirli sakallı, yakışıklı denilebilecek, uzunca bir adamdı Baha, denilen adam. Ve çenesindeki küçük yara izini farkettim. Daha sonrasında ise bakışlarımın odağında gözleri vardı.
Bakışlarımız kesiştiğinde kararlılıkla gözlerine baktım.
"Peki burdan benim çıkarım ne olacak ?"
Yönelttiğim soruyla birlikte genişçe gülümseyerek başını hafif sağa doğru eğdi.
"Zeki kızsın Alina, çıkarsız bir işe sıcak bakmayacağını biliyordum ve elbette bir çıkarın olacak. Ya da Lema mı demeliydim?"
Duyduğum son cümleyle vücudumdan bir ürperti dalgası geçmişti. Karşımdaki adamın basit oyunlar oynamayacak kadar zeki olduğunun farkındaydım. Ve belli ki hakkımda benden daha çok şey biliyordu. Bu da anlaşma karşılığının o kadar basit olmayacağını gösteriyordu.
"Evet Alina, tahmin ettiğini umuyorum ki bu anlaşmada çıkarın, senden bile sakınılan geçmişin, yani gerçeklerin. Senin hakkında senden daha çok şey biliyor olmam seni şaşırtmasın Alina. Bu bir başlangıç, bu anlaşma senin hatıra biletin Alina. Ve unutma karar senin, geçmişin anahtarı senin elinde. Bu anahtarı kaybedersen, dönüp dolaşıp sadece tek bir soruya takılı kalacaksın 'Ben kimim?' ve sorunun cevabı bir kağıt parçası üzerinde yazılı olan, bildiğin tek gerçeğin asıl adının Lema olması olacak."
Düşünmek için yeteri kadar vakit harcamıştım. Baha haklıydı fakat ona güvenmeli miydim tartışılır. Kendimi en kötü ihtimali bile düşünerek tetikte olmalıyım. Zira anahtarı ya alacaktım ya da o anahtarı ona bırakmayıp kendi ellerimle yok edicektim.
"Anlaşmanı kabul ediyorum Baha. Ama ben mecbur olmam Baha. Sen bana mecbur olursun."
"Açık konuş Alina."
"Demem şu ki Baha, Konseyden adam kaçırmak depoya hapsetmek falan zor olmuştur senin için."
Söylediklerimle birlikte karşımdaki adamın kaşlarının büyük bir şaşkınlıkla havalandığını ve bu şaşkınlığın saniyeler içinde öfkeye dönüşmesine şahit oldum.
"Sen... Ama nasıl?"
.
.
(1 saat önce)Sonunda gönderilen konuma ulaşmıştık. Baha, oyunlarını sağlam oynardı. Az çok tanırdım. Dış ülkelerin ulusal ilişkilerinden söz etmişti ve hedefi konseyin arasına sızmaktı. Bir ajana ihtiyacı vardı. İşte tam olarak burada devreye giriyordum.
Arel' le birlikte arabadan indiğimizde karşımızda bizi iki katlı bir depo ve bir kaç koruma karşılıyordu. Arel'in içeri girmemesine kesin emir verilmişti.Arel' in tembihleriyle ve yanıma aldığım silahımla depoya ilerledim üst kata çıkmam söylenmişti. Merdivenden ağır ağır, temkinli bir şekilde çıkarken duyduğum sesle adımlarımı frenledim. Ve sesin geldiği yöne doğru adımladım. Aralık olan kapıdan konuşulanları dinlemeye başladım.
Kulak misafiri oldum yaa
Baha, konsey üyelerinden birini depoda tutuyormuş demek. Zekice fakat bir yandan da aptallık.
Hızlıca olduğum yerden ayrılıp yukarı kata yöneldim..
.
."Şüphem yok ki eğer anlaşmaya göre başarısız olursam o anahtarı yok edecektin ama kuralları ben koyarım Baha unuttun mu? Sık doku, ince hesapla. En kötü ihtimali bile göz ardı etme buna şahit olmam tam bir tesadüftü ve elbette benim alehime olacaktı. Ben risk almam Baha. Bu durumda risk alan sen oluyorsun. Anlaşma sonucu ne olursa olsun o anahtarı almış olacağım."
Baha' nın dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrıldı.
"Tahmin ettiğimden çok daha zekisin Alina. Sana olan hayranlığım giderek artıyor."
Rahatsız olduğumu belli edercesine sert bir bakış atıp, önümdeki dosyayı alarak ayaklandım. Ayaklanmam ile birlikte tüm gözler bana çevrilmişti."Gidiyor musun?"
Yok halay için ayaklandım canım.)
" Evet"
"Biraz daha kalsaydın, bişeyler içerdik."
"Lüzumu yok."
"Tekrardan görüşeceğiz Lema, görüşeceğiz."
Bir kaç saniyeliğine bakışlarım yüzünde oyalansada, adımlarımı merdivenlere yönelttim. Ve hızlı bir şekilde depodan ayrılıp, Arel'e doğru ilerledim.
Arabaya yaslı bir şekilde bir eli çenesinde, diğer eli koluna destek verir şekilde düşünceli bir şekilde yeri izleyen Arel' in bakışları; adımlarımdan dolayı çıkan çakıl sesleriyle bana doğru döndü.
Beni baştan aşağı süzüp, bişeyim olmadığına emin olduktan sonra gözlerini yüzüme çevirdi ve hafif tebessüm etti.
Arabaya bindiğimizde,
"Ee, noldu yukarıda, anlat bakalım?"
Olan biteni olduğu gibi anlattığımda Arel'in sorgular bakışları yüzümü buldu.
"Demek , asıl isminin Lema olduğunu biliyor?""Evet"
"Şu Baha denilen adamın, yüzü falan tanıdık geliyor muydu? ya da ne bileyim yüzündeki bir iz falan geçmişindeki çoğu şey hafızandan silindi biliyorum fakat bu adamın dediğine göre bu kadar şey biliyor oluşu yabancı olmasına ters bir durum. Belli ki seni önceden de tanıyan biri. "
"Bilmiyorum ki Arel ama sanırım çenesinin sol kısmına doğru küçük bir yara izi vardı. Bu da bana hiç bişey hatırlatmıyor."
"Peki , şuan ne yapalım, nereye gidelim, patronn? "
"Acıktım, önce yemek yiyelim, açken beynim çalışmıyor çünkü. Ordan da mekana geçip yapacağımız planları tartışırız."
"Bende öyle düşünmüştüm."
Araba sabit hızla ilerlerken havaya bakılırsa saat ikindiyi geçiyor olmalıydı. Başımı cama yaslayıp öylece akıp giden yolu izledim.
.
.
.BÖLÜM SONU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|ELYESA|
Teen FictionKalbin ırak olsa da sevdan ırak kalmaz bana. Gökyüzüne bak sevdiğim büyük ayı orada.İnkar eder mi zifiri gece bu müfarakat sevdamızı. Sana söz her şeyi yeniden yaşamaya, güzel gözler hatrına...∆