Hoseok
Öğlen yemeği için megofandan bir ses yükseldi.
"Öğlen yemeği için lütfen herkes yemekhanede olsun."
Uyarıyı duyar duymaz jiminle bahçeden koşarak içeri girmiştik, yemekhaneye kadar koşturduğumuzda kapısında durup soluklandık.
"Ben kazandım!" Jimin soluk soluğa iken heyecan ile konuşmuştu.
"Zırvalamayı keste içeri gir, koca göt."
Jimin bana yan bir bakış atıp içeri girdi, bende peşinden girdim. Yemeklerimizi almak için sıraya girdik.
"Bence bana aşık ama ya. Bir saniye bakıştık, kesin aşık."
Jimin hafif bir kıkırtı salıverdi.
"Askeri bir alana göre oldukça mantıklı şeyler konuşuyorsunuz, Üstteğmenim."
Dediği şeye karşılık saçma salak gülümserken konuştum.
"Tabii ki Üstteğmenim"
O sırada gözüm Komutan için de yemek alacak Taehyung ve Namjoon'a takıldı, bu ikisi komutanla askeri üst dışında yakın arkadaşlardı. Bende sırf komutana daha yakın olmak amacıyla ikisiyle tanışmıştım. Jimin ile yemeklerimizi doldurup boş bir yere doğru gidip oturuverdik. Komutan Min asolist gibi en son geldiği için gözümü kapıdan ayıramıyordum, bir kere erken gelse ölecek! Sonunda komutan Min kapıdan içeri girmişti, bütün askerler ayağa kalkıp onu selamladığında o da selam verip oturmamızı rica etti. Taehyung, yani teğmen kim'in yanına gidip yemeğini aldı ve boş bir yere geçip oturdu.
Yanında ki çocuk ona birşeyler söylüyordu, keşke duyabilsem!
"Tutma beni Jim, gidiyorum ben"
Süper olan özgüvenim ile ayaklandım olduğum yerden. Jimin kafasını yemeğinden kaldırıp bana baktı şaşkın şaşkın.
"E, yemeğin?"
Umursamazca omuz silktim.
"Sen ye."
Tablotu kendi önüne alıp yemeğe başladığı sırada bende hızla Komutanın yanına gittim. Tam arkasında durdum ve biraz heyecanlı çıkmış olabilecek sesim ile konuştum.
"Afiyet olsun, komutanım!"
Kafasını gram bana çevirmeden konuştu öküz oğlu öküz.
"Sağol Üstteğmen, sanada."
Biraz kafasını çevirip baksaydı, baksaydı eğer yemek yemediğimi görürdü! Ama bakmıyor puşt! Duruşumu düzeltip yanına oturdum, yüzümde ki aptal sırıtış engel olamıyordum.
" aslında birşey yemiyorum, tabi sizi gözlerimle yemeği saymazsak. "
Flörtöz bir tavırla söylediğim şeylere güldü ve sadece "iyi iyi" dedi. Gerçekten.. Öküz, odun! Genede kısa cevaplarına inat ona Sırnaşma ya devam edecektim, işaret parmağımı onun rozeti üstünde gezdirirken konuştum.
"Komutanım eşiniz ve çocuğunuza ne oldu?"
Kafasını sonunda yemeğinden kaldırıp bana çevirdi, şaşkın şaşkın baktı bana. Mantı yanaklım ne de güzel bakıyor.. Kudurdum.
"Teğmenim, ben bekarım."
"Çok kırıcısınız"
Kendimi işaret ederek konuştum.
"Oysaki eşiniz alt birimini oldu, çocuğunda isterseniz yapabiliriz."
Şaşkın bakışları bir anda gülümsemesi ile kayboldu, ufak bir kıkırtı doldurdu kullağıma.
" Öyledir."
Gene kısa bir cevap vermişti, boğazlayacaktım. Dirseğimi masaya yanağımı da elime yasladım ve onu baştan aşağıya süzdüm. Mırıldandım kendi kendime.
"Tanrım, harbiden şu heybete bak.. Yemede yanında yat.."
Mırıldandığım cümleleri duymuştu, biliyordum duysun diye yapıyorum zaten. Birden kafasını diğer teğmenlere çevirip bağırdı, bana gülüyoelardı ve bu benim sikimde değildi ama komutan beni böyle savunacaksa.. Umursayıp onun kollarında ağ-
" Neye bakıyorsunuz, önünüze dönün!"
Diye kalın ve sert bir ses ile bağırdı, ben bile korkmuştum ki içimde ki düşünce yarıda kesilmişti. Of, kudurdum şu kalın sese, şu bağırış bak. Haşin erkeğim benim. Teğmenler onun sesine nazaran daha tiz çıkan sesleri ile özür dileyip önlerine döndüler. Ben halen onu izliyordum.
"Siz gençler, affedersiniz, dönün kıçınıza gülün!"
Kibar feyzom benim, kötü söz söylemeden önce "affedersiniz" diyor. Bu beyefendi alt taraflarıma ve kalbime hiç iyi gelmiyor yahu! Yaptığı şey hoşuma gittiğinden hafifçe kıkırdayıp elimi baldırına attım, yavaş yavaş okşarken ona yaklaştım. Evet, sabahları yürek yiyorum. Cilveli bir tonda konuştum belki azarda beni şuracıkta siker diye.
"Kabullenin işte, sizinde bende gönlünüz var. Sırf alt rütbeyim diye söylemiyorsunuz."
Bileğimi yavaş ve nazikçe kavrayıp masanın üstüne koydu.
"Keşke kafanızı birazda savaş pozisyonlarına yorsanız"
Ayol bebisim, bizim için kafamda 60 farklı pozisyona yer varken onları nasıl düşüneyim?
"Aklımda sizden başka şeylere yer var mı ki, komutanım? 7/24 sizi düşünüyorum bir gitseniz onlarada yer olacak."
Kavradığı bileğimi yavaşça bıraktı ve geri önüne, yemeğine döndü.
"Etseniz iyi edersiniz yoksa, affedersiniz, bu salaklıkla vurulur ölürsünüz."
AY BENİ DUGUSPYRUN BENİ DUSUNUYOR İNANÖRYORUUM. Tamam beni düşünüyor bu gayet doğal.. TANRIWMPFNSFĞVPBJ.
||||||||||||||||||||||||||¦
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soldado | Sope
Fanfiction" Bana bir şiiri anımsatıyorsunuz, Teğmenim." ~ Üstteğmen jung'un komutan Min'e şans eseri hayranlık duyacağını ve onu bu denli isteyeceğini kim tahmin edebilirdi ki?