Elindekileri dosyaları eline alıp alttan baktı bana tüm bunları söylerken, oturacaktım o kucağa işte! Kocamın lafının üstüne laf söylememek için oturdum masasının hemen önünde ki sandalyeye.
"Doğru dediniz, komutanım~"
Bacak bacak üstüne atıp kolumu masaya dayadım, atabileceğim en cilveli bakışı atarken önündeki dosyalarla ilgilenmeye başladı. Ulan pezeveng az baksana şurada iki cilve yapıyoruz, yala yut diye illa götümüz mü açalım?
"Bir dahada rica ediyorum, beni görmek için saçma sapan bahanelere başvurmayın. Odamın yolunu biliyorsunuz zaten gelip konuşabiliriz?"
Bir anda konuşmasından irkildim, odanın küçüklüğünden mi ne anlamadım sesi aşırı çekici geldi kulağıma. İnlesem altına alır mı acaba?
" Ama komutanım~ çoğu zaman odanızda değilsiniz ki! Hem fena mı oluyor? Azıcıkta siz çağırsanız ya beni yuvamıza."
Ben bunların hepsini dudaklarımı büzmüş, cilve yapa yapa söylerken davarın oğlu hâlâ belgeleri inceliyordu. Sanırım inleyip "Komutanımhhh" desem daha ilgi çekici bulur beni ya da domalsam mı önünde?
"Tabii, eğer sıkıcı pozisyonları dinleyeceksiniz neden olmasın?"
Kafasını sonunda o belgelerden kaldırıp bana baktığında gülümsedim, pozisyon ha? Tamam ben dog pozisyonuna geçeyim sik beni işte bunu konuşmamıza gerek var mı? Parmaklarımı masada gezdirmeye başladım ilgisini çekmek adına.
" Sizin o güzel dudaklarınız arasından çıkacak her cümleyi, her kelimeyi sıkılmadan sabaha kadar dinlerim. Bana büyükannenizin nasıl bir fenotipe sahip olduğunu anlatsanız bile dinlerim sizi yani."
Bunları konuşurken sikebilirsiniz yani. Tekrardan gözlerini belgeye çevirdiğinde bende dudaklarımı büzdüm, benim gibi birine bakmak yerine o Kağıt parçasına bakıyor ya boğazkayasım geliyor!
" Pekâlâ, o zaman günde üç-dört kere gelin, Teğmenim."
Dirseğimi ahşap masaya yasladım, kafamıda elime yaslayıp karşımda duran sexy adamı seyretmeye daldım. Tanrım, bu adamın nefes alışı bile sikimi kaldırmaya yeter. Bir kere nefesini kullağına verse... Bende ona veririm.
" Tabii! Hem zırt pırt eğitim derdim de yok... Ama şey, yakın zamanda göreve gitme fırsatım hiç olmadı.
Beni bir yollasanızda yolların pasını silip gelsem? Olmaz mı? Daha ne kadar böyle genç askerlere eğitim vereceğim?"Çok soru sorduğumdan herhalde, bir iç çekti. TANRIM İÇ ÇEKİSİ BILE YAKISIKLI YA LUTFEN ARTIK AL BENİ TENTENE DEĞSİN YANI.
"Tek gidemezsiniz, Teğmenim."
Ay salak, beni düşünüyor anlamadım sanki. Tamam tamam sende gel.
"Tek gitmeyi kastetmedim ki zaten, diğerleri ile birlikte giderim diyordum."
Omuz silkip belgeleri sonunda masa üstüne bıraktı, o zeytin gözlerini bana çevirdi ve kafası ile onayladı.
"Peki, gönderirim."
Ya, yerim. Hiç kocasının bir dediğini iki etmiyor, KIZLAR BEN BULDUM SLAYYY. Ellerimi bir heyecan ile çırptım, karşısında fazlasıyla çocuk gibi davranıyordum ama kimin umrunda, gerçek beni kabul ediyor sonuçta.
"Teşekkür ederim! Eğer gidip görevimi güzelce yerine getirirsem zaten rütbemde yükselier ve o zaman dediğiniz gibi daha çok gözdenin olurum sizin!"
Ufak bir sırıtış şekli belirdi o ince dudaklarından, Ah.. O dudaklar benim bütün hayallerime uzanan dudaklar....
" Bu tutkunuzu ödüllendirmem lazım, sade kalıyor böyle. "
![](https://img.wattpad.com/cover/361461396-288-k825605.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soldado | Sope
Fanfic" Bana bir şiiri anımsatıyorsunuz, Teğmenim." ~ Üstteğmen jung'un komutan Min'e şans eseri hayranlık duyacağını ve onu bu denli isteyeceğini kim tahmin edebilirdi ki?