Gene bir okul günüydü ve yerimde boş boş oturuyordum. Elimdeki kahvenin sonlarına gelmiştim. Hemen iki sıra önümde o duruyordu. Ailesinin arkadaşının kızıyla. Sanırım şirketleri ortaktı aileleriyle. Buda beni üzüyordu, onu elde edemezdim çünkü. Ayrıca benim bir ailem bile yoktu.
O Eflaz İz, birde kendine hiç benzemeyen Yusuf diye bir ikizi var. Ailesi, Alaca ailesiyle şirketleri ortak. Alaca kızları iki tane. Erva Gökçe ve Songül. Songül'ü severim aslında, gözlemlerim sonucu iyi biri gibi duruyor. Yusuf'la çıkıyor diye duymuştum ama emin değildim. Erva ise kimden hoşlanıyor bilmiyordum ama Eflaz onla ilgileniyordu ve bu çok belliydi. İşte benim kırıldığım nokta buydu. Beni bütün noktalar kırıyordu ama bu nokta daha çok acıtmıştı.
Eflaz'ın hiçbir zaman yüzüme bakmayacağını biliyordum ama ilkokuldan beri seviyordum işte. Çok seviyordum hemde, bir gün görmesem okulda, hemen özlüyordum.
Daha önce hiç kokusunu almamıştım, bilmiyordum. Ben kimsenin kokusunu bilmiyordum ki. Sadece okul birincisi olduğum zaman matematik hocası bana sarılmıştı, parfümü papatya gibi birşey kokuyordu. Ama Eflaz... Daha önce beş metre yakınında bile olmamıştım hiç. Uzaktan izlemiştim sadece. Çok güzel bir gülüşü vardı, herkesinki gibi değildi işte, çok güzel gülüyordu. Ama bilmem yakışırmıydık. Ayça ve Eflaz... Hayır hayır, Erva Gökçe ve Eflaz daha iyiydi bence.
Hem Erva'nında saçları siyahtı. Kumralın yanında daha güzel duruyordu. Benimkiler sarı... Çoğu kişi sarı saç istiyor ama ben istemiyorum. Çok kötü. Sevmiyorum. Sevemiyorum. Boyamakta istemiyorum çünkü benim saçlarım sarı olması gerekiyorsa sarı olmalıdır. Boyamak istediğim renk gerçekten bana ait olsaydı o saç rengiyle doğardım zaten. Ama sarıda bana ait değilmiş gibi hissediyordum. Bunlar bahane. Ben Eflaz'ı hak edebileceğimi düşünmüyorum. Erva'nın elinden alamam. Ben kendimin üzülmesine dayanabilirim ama başkasınınkine dayanamam. Ben üzülebilirim, sorun değil. Beş dakika sonra sınıfa Songül girdi. Erva kafasını ona çevirdiğinde Songül Eflaz'la Erva'nın yanına geldi. Songül'ün arkasından Yusuf'ta gelmişti. İşte o dörtlü. Eflaz'a bazen bakmaya bile çekiniyordum. Sevgimi belli etmiyordum, hemde hiç. Ama takıntılıydım. Birilerine takıntılı olan insanlar bunları kabullenemez. Ben birini çok seversem sevgim takıntıya dönüşüyordu.
Çok özlemeye başlarım. Sevgimin takıntıya dönüşmesi olayından nefret ediyorum çünkü bir gün, günün sonunda sadece benim kalacağımı biliyorum. Eflaz'da gidecek, gitmez dediğim herkes birgün gidecek.
Songül ve Erva birbiriyle konuşurken Eflaz'da Yusuf'a birşeyler diyordu. Sınıfa Songül'ün arkadaşlarından biri olduğunu bildiğim bir kız elinde beş karamelli kahveyle sınıfa girdi. Eflaz ve Erva'lara verince birinide kendine alıp, afiyet olsun dedi. Sonra sınıftan çıktı.
Bugün çok yalnız hissediyordum. Arkadaşlarımın çoğu gelmemişti. Geldikleri günlerdede onlarla çok konuşamazdım zaten, aklım hep Eflaz'da olurdu. Onlarda habire kantinde otururlardı. Eflaz'ı sevmek, haksızlığa uğradığım bir durumda bağıramamaya benziyordu, ki ben bağırmaya aşık bir kızdım. Sinirlenince hep bağırırdım karşımdakine. Bağıramayınca içimde büyük fırtına kopardı, sinirden gözlerim dolar ve kendimi kaybederdim. Benim gözlerim hiçbir zaman acı veya kırgınlığımdan dolayı dolmadı. İçime attığım sesim ve sinirim yüzündendi hep gözyaşlarım.
Ama sen Eflaz, içime akıttırdığım sinir gözyaşlarımdan bile ağır geliyorsun bana. Senle hiç konuşmadım ama sesinin tonunu çok iyi biliyorum.Sen bana hiç bahsetmedin ama sevdiğin herşeyi biliyorum. Ervayı, griyi, kirazı, christmas kids şarkısını ve halanı seviyorsun. Bense birşeyi sevmiyorum. Senin sevdiklerini ezbere biliyorum ama kendi sevdiklerimi bilmiyorum. En çok kayısıyımı yoksa çileğimi seviyorum bilmiyorum çünkü hiç kendi sevdiğim şeyler hakkında düşünmedim. Ben nefret ettiğim şeylerede alışmaya çalışan bir kızdım çünkü nefret ettiğim birşey olmasın istiyordum.
Ne kadar fazla nefret ettiğim şey olursa, o kadar fazla zayıf noktam olacaktı.
Aslında seni neden bu kadar çok sevdiğimide bilmiyorum. Ben genelde benim için bir anısı olan insanları severim ya da beni seven ve bana motive veren insanları. Ama sende hiçbiri yok, sen beni ismim haricinde tanımıyorsun bile.
Şuanda çok saçma gelmeye başladın. Ben kendimi bile sevemiyorken ben neden senin gibi birini seviyorum? Bugün başlıyorum. Artık senden vazgeçeceğim ama bu çok zor olacak biliyorum. Önce sevdiğin şeyleri unutmaya çalışacağım, sonra aile bireylerini, sonra önceden yaptığın şeyleri, sonra evinin adresini, sonrada senin karakterini. Bu kadar. Çünkü sen benim için bir anlam ifade etmiyorsun. Ben senle hiçbirşey yaşamadım ve yaşayamayacağımda. Ben çok güvendiğim, beni seven, bana herşeyde destek çıkan, eğlenebildiğim kişileri severim ama sen istisnasın. Bundan sonrada sevdiğim kişiler listesinde bir istisna olarak kalamayacaksın. Adın karalanmayacak, silinecek. Gerekirse en pahalı silgileri bile alırım kalemin izi kalmasın diye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unut Kaybolsun
Novela Juvenil11. sınıfa giden Ayça Lalin Saral'ın babası Ayça küçükken annesini aldatmıştır ve annesi bu olayla intihar etmiştir. Bunların üstünede ilkokuldan beri aşık olduğu Eflaz'ı elde edemediği için bir çöküşe girer ve Eflaz'a olan takıntısını bitirmek için...