- 1 -

4 0 0
                                    

Bir başka Ankara ayazı sabahına uyandım. 

Neyse ki, dört kişilik yurt odamızda, şans eseri en sıcak köşede, kalorifer peteklerinin yanındaki yatağa sahiptim. Sabah sessizliğini fırsat bilerek, kendimi uzun ve rahatlatıcı bir duşun altına bıraktım. Oda arkadaşlarım, şehrin neredeyse dışındaki üniversitelerine erken saatlerde yola çıktıkları için, bu sessiz anları nadiren yakalıyordum. Benim ise şansım yaver gitmişti; üniversitem, şehir merkezinin tam kalbindeydi. Bina eski ve tadilattan geçmiş olsa da, benim için önemli olan, okulun konumu ve ulaşım kolaylığıydı. Gölbaşı'ndaki KYK yurdundan okula her gün yaklaşık bir saat yolculuk yapıyordum; bu yüzden, merkezi konum büyük bir avantajdı. Duş işini abartmış olmalıyım ki kahvaltı yapmaya vaktim olmadı.

Hazır olduktan sonra kafeteryadan bir zeytinli poğaça alıp çıktım. Kapıdan çıkar çıkmaz hissettiğim soğukluk yüzümü buruşturmama sebep olmuştu. Ankara'da öyle bir hava vardı ki derece olarak Erzurum'dan düşük olmasına rağmen canımı acıtıyordu. Her kış bir lip balm bitirmeye alışsam iyi olacaktı. İkinci kışım olmasına rağmen Ankara'nın soğuğuna alışmak zorundaydım.

Okul binalarından birinin önüne geldiğimde kulaklığımdaki müziği kısıp ders programımı bulmaya çalıştım. Küçük bir üniversitede okuduğum için her dersim farklı bir binada oluyordu. Sınıf koduma baktıktan sonra gülümsedim. Yüksek lisans öğrencilerinin derse girdiği binadaydı. Bunun anlamı şanslıysam istatistik dersimize giren profesörümüz Emrullah'ın yakışıklı asistanı Ozan'ı görebilirdim. Eski binanın ağır kapısını iterek içeri girdim. Kocaman bir binaydı ama havasız bir sıcaklık hissettiriyordu. Kolayca bulduğum sınıfa geldiğimde yalaka tayfanın en öne kurulduğunu gördüm. Küçük bir üniversitede okumanın dezavantajlarından biri de buydu. Kesinlikle liseden farkı yoktu. Bu yüzden birini tanımamak ya da tanınmamak ihtimali düşüktü. Sınıftaki tek arkadaşım Hilal'in benim için tuttuğu yere otururken mırıldandım.

''Bunlar en öne oturmak için sabah 5'te mi geliyor!''

--

Hiç bitmeyecek sandığım hukuka giriş dersi ara verdiğinde ayaklandım.

''Hilal kantine gidiyorum bir şey istiyor musun?'' dedim çantamdaki cüzdanıma yönelerek.

''İstemiyorum.'' dedikten sonra anlık bir tereddütle ''Dur Esra! Ben de seninle geliyorum.'' dedi.

Kolkola girdiğimiz koridorda yürüyerek kantin sırasına geldik. İşletme bölümü öğrencileri de bizimle aynı anda ara vermiş olmalıydı. Hazırlıktan tanıdığım birkaç arkadaşıma gülümseyerek selam verdim.

Hemen ardından koluma asılan Hilal kulağıma doğru "Sen de şu kızı her gördüğünde muhabbet ediyorsun senin arkandan konuştuğunu bilmiyormuş gibi" dedi.

Omuz silktim. Söylediği doğruydu yemekhanede konuşurken Hilal kendi kulaklarıyla duymuştu. Duymuştu da ben de söylediklerinin hesabını soracak kadar özgüvenli değildim. Sıra bana geldiğinde birer sütlü köpüklü alıp boş masalardan birine ilerledik.

"Esra baksana seninki geliyor!" diyen Hilal'in söylediği cümle ile kafamı öyle hızlı çevirmiştim ki kütürüm olmam uzak bir ihtimal değildi.

"Hani ya" dedim. "Nerede?"

Gülmeye başladı. "Şaka yaptım canım. Sen bu çocuğa fena değil ya falan derken bayağı tutulmuşsun haberin olsun demedi deme" dedi.

"Yok yahu. Beğeniyorum sadece. Eli yüzü düzgün yani hem de cana yakın efendi bir tipi var" dedim.

Gerçekten de böyle düşünüyordum. Asistan çocukla tanışalı henüz 1 ay olmuştu. Kasım ayında vize sınavlarında çuvalladığımızı gören İktisatçı Emrullah, ders sonrasında soru çözümü yaptırmak için yüksek lisans öğrencilerinden Ozan'ı görevlendirmişti. Haftada iki kere isteğe bağlı olarak soru çözüm dersine kalıp Ozan ile örnek sorular çözüyorduk. Derslerime çok çalıştığım söylenemezdi ama soru çözümü derslerine gidiyordum. Zaten ancak bu şekilde DD notu ile şartlı geçebileceğime inanıyordum.

Hilal'in "Hadi sınıfa geçelim yoklama kağıdını kaçırmayalım" demesiyle ayaklandık ve sınıfa doğru yürüdük...

--

Bugün de sıradan bir okul günü geçirmiştim: Derse gir, kantine git, derse gir, yemekhanede öğle yemeği ye, yemekten sonraki derste yemeğin verdiği ağırlıkla uyukla ve çıkışta yurda dön.

Yurdun önüne geldiğimde ışıkları göz alan ambulansa baktım. Bugün kim sevgilisiyle kavga ettikten sonra ayılıp bayılmıştı acaba? Bakmama gerek yoktu. Oda arkadaşım Feyza yarına kadar her detayı öğrenip dedikodusunu yapar muhakkak diye düşündüm ve odama çıktım. Kapıya asılıp içeri girdiğimde odada kimse yoktu. İçimden "Allahım hem sabah hem akşam beni şımartıyorsun teşekkür ederim!" diye geçirdim. Hazır diğer kızlar yokken yarın ne giyeceğime karar vermeye çalıştım. Kirlilerimi de çok birikmeden çamaşırhaneye götürmeliydim. Normalde ne giyeceğimi seçmezdim ama yarınki soru çözümü için heyecanlıydım. Hemen altıma bir deri mini etek üstüne de dantelli bir bralet seçtim. Kırmızı rujumu da sürersem tamam olurdum. Şaka şaka. Wattpad kızları gibi giyinmiyorum tabii ki. Bir kot bir kazak yeter..

- Bölüm Sonu -



Uzun zamandır aklımda olan tam watty deli dolu romantik bir kurgu ile karşınızdayım. İlerledikçe daha çok seveceğinize inanıyorum. 

Medya, yapay zeka ile oluşturduğum aklımdaki karakterler temsili olacak <3

Aşk YolundaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin