"Esra! Vaktin varsa birlikte yemek yiyelim mi?"
Duyduğum cümlenin verdiği etki o kadar büyüktü ki bir anlığına kulağım çınlıyor zannettim.
Şaşkınlığımı gizlemeyerek "Efendim?" diyebildim.
"Dersin son yarım saati karnına bastırıyor olsan da karnının gurultusu boş sınıfta yankılandı" dedi gülerek ve devamını getirdi; "E akşam oldu tabi ben de çok acıktım."
Yer rica etsem yarılabilir misin acaba?
Utanç verici bir an olsa da söyleme şekli ve yüz ifadesi beni utandırmaktan çok güldürmüştü. "Fark ettiğinizi düşünmemiştim" dedim gülerek.
"O zaman geliyorsun." dedi tek kaşını kaldırarak.
"Evet, çok isterim." diye cevap verdim.
Eşyalarını toplamasını sessizce bekledikten sonra çıkışa doğru yöneldik. Bir anlık saflıkla onun beni şık bir kafeye ya da belki de kampüs dışındaki bir restorana götüreceğini hayal etmiştim. Ancak Ozan, şaşkın bakışlarım eşliğinde bir alt kattaki yemekhaneye doğru yöneldi. Benimle özel bir zaman geçirmek istediğini düşündüğüm 3 dakika 34 saniye için aptal gibi hissetsem de Ozan'ın rahat tavrı ve samimi gülümsemesi, yavaş yavaş içimdeki hayal kırıklığını hafifletmişti.
Yemekhaneye vardığımızda öğle arasına göre ne kadar sessiz olduğunu fark ettim. Kimse öğleden kalmış hatta kalmamış yemekleri akşam yeniden yemek istemiyordu. En azından bugün öğlen aynı yemekleri yememiş olduğuma şükrettim.
Yemeğimizi aldıktan sonra Ozan beni doğrudan bir masaya götürdü. Daha önce birlikte takıldıklarını gördüğüm bazı asistan arkadaşları vardı. Onların arasına katıldığımızda, hepsi sıcak bir şekilde karşıladı ve hemen yanlarına oturmamız için yer açtılar. Normalde yanımızda başkaları olduğuna üzülmem gerekirdi fakat o kadar gergin hissediyordum ki onları gördüğüme çok sevindim.
Yemek sırasında sohbet birçok konu üzerinde dolaştı. Genel olarak asistanlığın ne kadar yorucu olduğundan yakınıyorlardı.
"Sen yine iyisin Ozan, yırttın. Git ve geri gelmemeye bak." dedi adının Buğra olduğunu öğrendiğim asistan.
Git derken ne demek istedi? Yüzümde soru işareti ile Ozan'a döndüm.
"Almanya'da Erasmus yapacağım nasipse. Vizem hala çıkmadı ama çıkar çıkmaz Berlin yolcusuyum." dedi.
Ben daha şaşkınlığımı atamamışken arkadaşları, arka arkaya hangi üniversiteye gideceğini, masrafları ve orada ne tür etkinliklere katılacağını sordular. Ozan, gözlerinde bir parıltıyla anlatmaya başladı. Almanya'da geçireceği zamanın, hem akademik hem de kişisel olarak ona neler katacağını detaylarıyla açıkladı. Üstelik asıl amacının öğrenci vizesi ile oraya gidip daha sonra orada yaşayan akrabasının yanında çalışarak kalıcı olmak olduğundan da bahsetti. Ozan'ın sesindeki heyecanı hissedebiliyordum ama o da benim gözlerimdeki hayal kırıklığını görebilmiş miydi? Yemeğimi yavaşça yerken, onunla daha fazla vakit geçiremeyecek olmanın hüznünü içimde hissettim. Yemek bittiğinde istemeyerek de olsa gülümseyerek Ozan'ın bu macerasında ona başarılar diledim.
Yemek bittiğinde hep birlikte ayaklandık. Asistanlar kendi odalarına uğrayacakları için iyi akşamlar dileyerek binadan çıktım.
O gün sabaha kadar yaptığım tek şey üniversitenin Erasmus sayfasına bakmaktı. Ozan masada gideceği üniversitenin adını söylese de aklımda kalmamıştı. Neyseki sadece baş harflerin yayınlandığı listede tek bir "O*** Y*****" vardı ve bulmak zor olmamıştı.
O zaman şöyle diyebilir miyiz? Bekle beni Freie Universitesi!
Bekle ama çok bekleyebilirsin, zira bu ortalama ile ancak 1960'lardaki gibi 2 milyon işçi alınırsa gelebilirim. Hatta erkek olmadığım için yine gelemeyebilirim. Kaçak girebilirim belki? Yıllarca çalışıp onbinlerce dolar biriktiririm ve sonra insan kaçakçısına bu parayı verip göçmenlerle beraber bir kamyonun arkasında günlerce yol giderim. Yunanistan'dan Sırbistan'a kadar yürürüm ve ordan sonra da trene binerim. Bu yolculuğun sonunda da ancak Ozan'ın 5. çocuğunun baby showerına katılırım artık!
Aklımda delice fikirler dolanırken yarın yapacağım ilk işin Erasmus ofisindeki memur kızların kapısını çalmak ve bir sonraki başvuruların ne zaman olacağını sormak olduğunu bilerek uykuya daldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Yolunda
RomanceHer yolculuk, belirsiz bir sonla başlar... İnsan, hayatın labirentinde adım adım ilerlerken, bazen kaybolur, bazen yeni yollar keşfeder, hatta bazen yoldan sapar. Hayat, gizemli bir bilmecenin, beklenmedik sürprizlerin oyunudur. Kimse ne geleceğini...