4 - ve yıldızlar küser gidenlere

137 16 6
                                    


Bölüm şarkısı: guns n roses - this i love

—————

Yüzbaşı, sıraya dizdiği akserlerine sabah nutuku çekerken elleri üniformasının kemerinde dinleniyor, her birinde gözlerini sertçe gezdiriyordu. Ağır botları toprak zemine her bastığında adımları daha seri bir hal alıyor ve tüm astlarının gözlerinde aynı kararlı ifadeyi görebilmek için onlarla göz göze gelmeye çalışıyordu.

"30 tur!" diyerek bağırdığında tüm askerler hazır ol pozisyonuna geçmiş ve emrine sadık olduklarını belirtir şekilde haykırmışlardı. Hemen sonrasında karargahın etrafını turlamak için hazırlanmışlar, sırtlarına ağır çantalarını
attıkları gibi adımlarını koşmak için hazırlamışlardı. Her biri burada yeniydi ve yüzbaşı onları oldukça zorluyor, en iyisi olması için eğitiyordu. Operasyona gitmedikleri bu zamanlarda astlarıyla ilgilenebiliyordu ve eh, çok da iyi
anlaşıyorlardı. Yüzbaşı Jeon, ne kadar işinde disiplinli olsa da hatrı sayılır bir şekilde arkadaş olmaya çalışıyordu onlarla. "Yüzbaşı." Ona arkasından yanaşan Üsteğmen Hoseok elini omzuna atarak arkadaşına sarılmıştı.

"Merkeze gitmiyor musun bugün?", "Şunları görüyor musun?" diyerek ileride koşan astlarını göstermişti parmağıyla. Daha sonra ise kaşlarını yukarıya kaldırarak, "Boş bırakmaya
gelmiyorlar." demişti. Hoseok, onun alaylı konuşmasına güldükten sonra ciddi bir surat ifadesine bürünmüştü şimdi.

"Göreve gidiyorum.", "Biliyorum, dikkatli ol."

Asker olmanın en zor yanı operasyonlara katılmak zorunda olmak değildi Jungkook için. Mermiler havada uçuşurken, çelik yeleğinin hemen altına kurşunların toplanması, yaralanmak ya da ölüme en yakın hissettiği an değildi. Jungkook için hayatın en zor anı buydu. Arkadaşının tehlikeli olduğunu bildiği bir operasyona göndermek zorunda kalmaktı. Her an arkadaşını düşünmek ama hiçbir şey yokmuş gibi görevine devam etmek zorunda kalmaktı onu en çok zorlayan.
O yüzden şimdi tek en iyi arkadaşının suratındaki buruk gülümsemeye karşı elini sertçe sırtına vurmuştu onun. İçindeki her an orada olan huzursuzluğa derin bir iç çekerek cevap vermişti. Tek yapabileceği buydu nasıl olsa.

"Üsteğmen Jung. Yaralanma." dediğinde, ince dudakları gerildikten hemen sonra başını sallamıştı Hoseok. Ellerini tekrar kemerine yerleştiren Jungkook ise başını yukarıya kaldırarak güneşin suratını
öpmesine izin vermiş, içinin biraz olsun huzur kaplamasını beklemişti. Hoseok uzaklaşırken ve sert adımları her bir astını korkuturken onun sırtını izlemişti Jungkook.

Bazen böyle hissettiği için kendine kızsa da engel olamıyordu. O askerdi, tüm bunları düşünmeden görevini yapmalıydı sadece ancak engel olamıyordu. Çok değil, bundan yaklaşık bir yıl önce birlikte görev aldıkları bir operasyonda Hoseok
düşman silahıyla kanlar içinde yanına düştüğünde tüm hırs ve korkunun bedenini ele geçirmesine izin verdiğinde bunun ikinci sefer olabilecek olmasından ölesiye korkmuştu.

Bu yüzden arkadaşı köşeyi dönene kadar bakmayı durduramamıştı. Ülkesi için her şeyi yapabilecek adam, o gün hiç düşünmeden kurşunların önüne atlamıştı kendi gibi, ama yine de bunun olmasını istemiyordu Jungkook. Bu yüzden cebindeki telefonu çıkartıp, parmakları hızlı bir mesaj yazarken bir saniye daha
düşünmemişti.

seni anladığımı söylemiş miydim sarışın??

Sarışın:
yüzbaşı?? selam
hangi konuda

selam
boş ver sarışın
iyi misin?

Sarışın:
iyiyim, sen nasılsın
bir hafta oldu
seni öpmemin karşılığı bu mu jeon

in this shirt Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin