1. Bölüm
"Hoş geldiniz bay jeon." Restorant'ın kapısı ilk açıldığı andan itibaren, karşımda bekleyen takım elbiseli orta boylu adama bakmıştım, adamın hafif kahverengi saçları vardı onun saçlarının aksine benim saçlarım daha gürdü. ufak ufak adımlarla restorant'ın içine ilerlerken karşısında durup beklemiştim, bu sırada adam bana kısa bir baş selamı vermişti.
Pekâlâ, şu an oldukça kendimi rahat hissediyordum. Uzun bir zamanın ardından, işleri bırakıp dışarı çıkmanın vakti gelmişti.
Bu yüzden kendime Kore'nin en lüks restoranlarının birinde yer ayırtmıştım. "Buyrun efendim, beni takip edin lütfen."
adam önümden ilerlemeye başlarken son kez giriş kapısına bakıp ben de adamın peşinden ilerlemeye başladım, duvarlar kırmızı renkteydi etrafta ise oldukça abartı olduğu belli olan süsler bulunuyordu, büyük avizeler de buna dahildi hatta.
adamın peşinden uzun bi' koridora girerken yan da yemek masalarında oturup sohbet eden, içkilerini içen, gülüşen insanlar vardı onlara kısa bi' bakış atarak önüme dönmüştüm.
Bu hayatta mutlu olmak adına bir çok sebep vardı, insanların her şeye bu kadar kolay mutlu olması benim hoşuma gitmiyordu.
Mutluluğu sevmeyen bir tarafım vardı.
Ellerim ceketimin cebinde ilerlemeye devam ederken, her an kuşanmayı bekleyen silahımı hissetmiştim. "Bugün olmaz jeongguk" diye geçirdim içimden, hatırla dedim kendi kendime.
"O silahlardan korkardı."
Derin bir nefes vererek, zihnimin içinde kendi kendime konuşmayı bıraktım, koridordan sağa doğru dönüp küçük merdivenlerden çıkmıştık, adam önümde ya garsonlara laf atıyor ya da gelen müşterilere bana yaptığı gibi baş selamı veriyordu.
Ben ise arkasından öyleyece ilerliyordum, yer altında adı bir çok kez duyulan bi' adam olduğum için özel bir yer ayarttıklarını düşünmeden edememiştim, en sonunda koridorun tam sonunda bulunan boş masaya gelmiştik, masada ise beni bekleyen iki sarışın kız vardı.
Yüzlerine göre makyajları abartılıydı, kıyafetleri ise her fahişenin giydiği kıyafetlerdendi, yüzümü buruşturmama engel olamadım yine de masaya oturacaktım sonuçta buraya kafamı dağıtmaya gelmiştim devamı benim için önemli değildi.
Yemeğimi yiyip ardından siktir olup gidecektim, çekilen sandalyeme oturmuş karşımda ki hanımlara bakmıştım ikisi de bana gülerek bakarken masada bulunan yemeklere kısaca göz attım. "Ee, yakışıklı?"
Birinin konuşması ile hafifçe başımı kaldırdım, ellerimi cebimden çıkartıp kucağımın üstüne koyarken karşımda ki bedenleri izliyordum biri saçıyla oynuyor diğer ise bana bakarak gülümsüyordu.
"Bugün bize eşlik edersin, öyle değil mi?" Bu sefer diğerinin ses tonu araya girerken, tam konuşacağım sırada karşımda bulunun büyük camdan bi' kırılma sesi geldi, gözlerimi açıp kapayana kadar ne olduğunu anlamamıştım bile.
karşımda ki kadınların biri alnının tam ortasından vurulmuştu, kanlar masada ki yemeklere akmaya başlarken hemen onun yanında oturan kadının da çığlığı araya girmişti kulaklarım acımıştı, ne olduğunu bile anlayamamıştım hemen ayağıma kalkıp silahıma kuşanacakken bu sefer beklenmeyen oldu.
Karşımda ki büyük camdan etrafı yıkıp dökecek şekilde bi' araç girmişti ve ben o andan itibaren asla kendimde olmadım.
Bölüm Sonu
Öncelikle jeongguk'u esinlendiğim karakter bu, oyunu oynarken dedim ki neden
bunun hakkında bir fic yazmayauım?!?!?Ficte ki jeonggukkk. 👋
YOU ARE READING
The Darkness.
Misterio / SuspensoKaranlık bir gece de kabusa uyandığımız da, hâlâ umutsuzca güneşi bekliyoruz sevgili. #angstfic #text-düzyazı