3. Bölüm
Mutfak kapısından çıktığım ilk andan itibaren, aklımda tek bir şey vardı.
Sadece öldürmek, zihnimin derinliklerinde tek istediğim, tek düşündüğüm şey adan öldürmekti. etrafta, hızlı adımlarla dolaştım mutfakta namjoon ile ikimizi vurduklarını sanıp çıkmışlardı anlaşılan.
Restorantta kimse olmadığı için arka kapıdan çıkmak zorunda kaldım, polise yakalanamazdım. Namjoon ise benden ayrılmıştı, farklı bi' taraftan gittiğini düşünüyordum.
Binanın arka kısmından ilerlerken birden önümden küçük bi' beden geçti. Düşündüğünüzden daha küçük, maymuna benziyordu daha çok? kaşlarım hemen çatılırken sağ kolumun bir tanesi ile gittiği çöp kutusunu devirip bağırmıştım. "Kim var orda?"
Biraz daha sessiz kalırken bu sefer ortaya çıkmaya karar vermişti, küçük bir gobline benziyordu çatılan kaşlarım anında düzelirken şaşkınlıkla ağzımı araladım, pekâlâ bu kesinlikle beklediğim bir şey değildi.
Yanımda ki şeytanlar kendi kendine hırlayıp tıslarken, o küçük şey tam karşımda durup kollarını kaldırdı ona anlamsız gözlerle bakarken bir den garip bi' ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Sana yardım etmeye geldim!" Dediğiyle, kaşlarım eskisi gibi çatılmıştı. yardıma ihtiyacım yoktu beni güçsüz mü sanıyorlardı? bu güçlerim varken kim beni yıkabilirdi ki?
Tek bir isim, sevgilim Kim Taehyung.
"Jung hoseok'un adamları buraya senin için geldi." Kimin bi' restoranta baskın yapıcak kadar deli olduğunu tahmin etmem lazımdı, bu isim kesinlikle hoseoktu.
Onunla küçüklükten beri tanışırız, taehyungla tanıştığımız zamanlar o da benim yanımdaydı ardından lise zamanımızda bir den bana düşman kesildi. her işimi sabote etmeye çalıştı, benimle uğraşıp durdu. Ben onunla ilgilenmezken, o taehyung ile aramıza girmeye bile çalıştı.
Yer altında ki adamların bir çoğu benimle uğraşacak gücü bulamıyordu ama hoseok bunlardan farklıydı, kafayı sıyırmıştı.
Önümde ki maymuna benzer tuhaf şey haraket etmeye başlarken yavaş adımlarla onun peşinden ilerledim, bir ayağım çıplak şekilde yere bastığı için ayağımın altında ufak bi' acı hissediyordum beton ya da taşlı zemine basmak hoşuma giden şeylerden biri değildi.
Keşke, ilk ayakkabımı bulsaydım.
Düşücelerimden sıyrılırken zihnimde ki ses yeniden konuştu, göz bebeklerim yine yukarı doğru kayarken anlık olarak yerimde durmuştum.
"Malikaneye ulaşmadan adamlarını öldür jeongguk, onların kalplerini ye." Kendime geldiğimde bu sefer adımlarımı hızlandırdım, kukla gibi bana ne denilirse onu yapıyordum şuan.
ama zihnimde ki ses ile istediğimiz aynıydı, intikam almak. İkimizin de istediği kan dökmekti ama farklı bir şeyler vardı.
Ben mi onu kontrol ediyordum yoksa o mu beni kontrol ediyordu?
Restorant'ın arka kısmından sokağa inerken, restorant'ın önünde silahla etrafta dolaşan hoseok'un adamlarına baktım. Önümde ki maymun kılıklı benden önce borudan çatıya çıkmıştı, ilk o adamlardan kurtulmalıydım yani.
Bana doğru yaklaşan adamla sırtımı duvara yasladım, silahımın tetiğini çekip beklerken adam yanımdan geçip biraz ilerlediği an da benden bağımsız şekilde haraket eden,şeytan kollarından biri adamı tutup kaldırmış bedenini ters çevirmişti diğeri ise adamın bi' bacağından tutup bedenini ortadan ikiye ayırmıştı bile.
Yüzüme kan sıçrarken adamın organları, kalbi dahil her hangi bir yere dağılmıştı, şeytanlardan biri kalbi yerken kolumun tersi ile gözümde ki kanı temizlemiştim, yavaşça duvardan restorant'ın önüne bakıp, olduğu yerde bekleyen adama bir kaç el sıkıp yere yatırmıştım.
ufak adımlarla ilerlemeye devam ederken, bu şeytanlardan biri ne zaman kalp yese içimde ki canavarın daha da güçlendiğini hissediyordum ama elim kolum bağlı hissediyordum.
Bir şeylerin farkındaydım ama hiç bir şey yapamıyordum, kendi kendime düşündüm.
Eğer o burda olsaydı, bana ne söylerdi?
Bölüm Sonu
Ortalık yavaş yavaş kızışmaya başladı
jeongguk bazı şeylerin farkına varmaya başladı
🤭namjoon reis👋👋🔥
YOU ARE READING
The Darkness.
غموض / إثارةKaranlık bir gece de kabusa uyandığımız da, hâlâ umutsuzca güneşi bekliyoruz sevgili. #angstfic #text-düzyazı