4

212 31 3
                                    



Lee Minho bekleme odasında oturmuş, sahneye çıkmayı bekliyordu. Boş gözlerini aynaya dikerek gözündeki makyaja baktı. Koyu gözleri koyu bir makyajla süslenmiş, ışıl ışıl parlıyordu. Birazdan dans edeceği the weekend - reminder şarkısını mırıldanmaya başlayarak kafasını oturduğu sandalyeye dayadı. 

O sırada içeri menajeri Park Jimin girmiş, bıkkın bir bakışla ona bakmaya başladı.

"Altı üstü bir röportaj. Senin için çok iyi olacak, hakkında olan dedikoduları önleyebileceğiz."

"Uğraşamam Jimin. Benim işim dans etmek, milleti eğlendirmek değil."

"Kariyerini daha iyi hale getirmek için çalışıyorum Minho. Biraz anlayışlı olamaz mısın?"

"Yorma kendini, kabul etmeyeceğim."

"İyi o zaman. Ne bo-" Söyleyeceği şeyi yarı da keserek sinirle derin bir nefes aldı omega. "Ne yaparsan yap!" Hırsla odadan çıkarak kapıyı çarparak çıktı. Minho onun sinirine gülerek tekrar şarkıyı mırıldanmaya başladı.

Jimin olmasaydı buralara kadar gelemeyeceğini biliyordu. Omega dans etmeyi onun kadar seviyordu fakat onu ünlü yapmayı tercih etmişti. Kuzeni seneler önce büyük bir kaza geçirmiş ve dizinin bağlarını koparmıştı. Kendi hayallerini gerçekleştiremediği için ağır bir depresyon geçirirken Minho gelmişti. 

Yanımda ol demişti omegaya. Yaşı ondan büyüktü ve dans konusunda onu eğitecek en iyi insan oydu. Bir zaman sonra sadece dans değil, kariyerini de o yönetmeye başladı. Artık ikisi beraber mükemmel bir takımlardı ve ikisi de bundan fazlasıyla memnundu. Ama Minho bazı konularda çıkıntılık yapıyor ve engelliyordu. Röportaj gibi. 

"Bay Lee. Sahneye çıkmanıza tam olarak 10 dakika var. Hazırlanın lütfen." Minho görevlinin söylediği şeyleri onaylayarak kulaklığını takmaya başladı ve sahneye doğru yürüdü. 

Sahneyi gerçekten sallıyordu. O her zaman sahneyi sevmişti. Dans hayatında en sevdiği şeydi. Nefes almak gibi. Eğer dans etmezse nefes alamazdı. Dans dışında elinde hiçbir  şey yoktu. Elinde sadece Lee Know vardı. Minho ise yalnızdı. Çünkü öyle olmayı tercih ediyordu. İnsanları sevmezdi. Sahne de vücudunu hareket ettirirken birisiyle göz göze geldi.  Güçlü bir kurt olmalıydı. Aurasını buradan bile hissediyordu. Gözlerine bakarak vücudunu sallamaya başladı. 

"Kim olduğumu unutmaya çalıştığın her zaman,

sana hatırlatmak için orada olacağım. 

Beni bilirsin.

Tak.. Tak.."

   Sahnesini bitirdikten sonra inerek derin derin enfesler almaya çalıştı. Görevlinin verdiği suyu içerken aklına o kişi geliyordu. Kimdi o? Niye ona bakarken kalbi hızlanmış, kurdu delirmişti? Aklına gelen şey ile hızlıca kendisini bekleme odasına atarak , kapıyı kilitledi. Gerçekten böyle bir şey olabilir miydi? 

O ruh eşi miydi? 

Bu zamana kadar hiç ruh eşini aramamıştı. Çünkü bu çok nadir gerçekleşen bir şeydi. Dünyada milyarlarca kişi vardı. Nasıl bulabilirdi ki zaten? Yine de kimseyle eşleşmek istemiyordu. İlişki insanı değildi. İnsan sevmezdi bir kere. Ama en azından, olma olasılığı az olsa da omega olmasını beklerdi. Alfa olmasını beklemiyordu. Gerçi o adamın alfa olduğunu da düşünmüyordu. Aşırı büyük bir auraya sahipti.

Gece yoğun bir günün ardından evine doğru gidiyordu. Şoföre onu yakınlarda bırakmasını söyleyerek arabadan indi. Park Jimin'in tüm itirazlarına rağmen. Biraz nefes almak, gecenin tadını çıkarmak istiyordu. Fakat evinin önüne geldiğinde hiç beklemediği bir şey ile karşılaştı. Konserde gördüğü alfa evinin önünde, bahçede oturuyordu. 

Taste / Tüm ShiplerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin