4!

303 52 78
                                    

Drop u çok hızlı ilerletmek istemiyorum ama bir an önce planladığım sahnelere gelelim de istiyorum

Napcaz?

_______________________________________________

Kırmızı.

Jisung kırmızı rengini iyi tanır, fakat tonlarını pek bilmezdi.

Jisung için kırmızının kandan başka tonu yoktu, ufak kesiklerden çıkan açık kırmızı vardı, beyaz fayans üzerinde parıldayacak kadar kırmızı. Dolu dolu akan kanın siyaha yakın bir kırmızısı vardı, üst üste gelen ve hiç durmadan birbiri arasına karışarak bir karadelik yaratan türden acı dolu koyu bir kırmızıydı bu. Açık yaraların kenarlarında kuruyan kırmızılar vardı, ne geçer diyebileceğin kadar hafif kırmızı, ne içinde kaybolacağınız kadar koyuydu, ona kırmızı derdiniz işte, artık içinize işlemiş, sizden biri olmuş kırmızı.

Fakat Jisung şeytanın gözlerinin içine, ölümün insan haline bakarken, kırmızıyı tanımasa, tonlarından bihaber olsa yine dönüp dolaşıp aynı sonuca gelir, kırmızıyı gerekirse onun gözlerinde tanır, lakin durup da bu tona kan kırmızı diyemezdi.

Jisung yirmi iki yıllık hayatında ona öğretilen her şeye rağmen kırmızıyı kan ile tanımış, aksini düşünmemiş olsa da, şeytanın beyninin içinde parlayan irisleri ona bakarken, durup da bu tona kan diyemezdi, bütün tabularını yıkıp, pembeye açık kırmızı demekten bile vazgeçer, ölüme, kan diyemezdi işte.

Şeytanın irisleri ateş kırmızısıydı.

Ve bu Jisung'un tanıdığı ilk can acıtmayan kırmızıydı.

"İnsan bedenlerini siz mi alıyorsunuz?"

Jisung en sonunda bakışlarını parıldayan irislerden çekip, sonsuzluğa uzanan kırmızı, siyah ve gri tonlarında ki, yanık kokusu, bolca duman ve havada süzülen derin boşlukların bulunduğu arka planda kamufle olmuş gibi görünen şeytanın bedenini süzdü.

Teni, kısa bir süre gördüğü elinde olduğu kadar yanık bir buğday duruyordu. Ve sanki cehennemin sıcağında, kendisi ateşin vücut bulmuş hali değilmiş gibi terlemiş de, teni nem yüzünden parlıyor gibiydi. Uzun bir boynu vardı, adem elmasının çıkıntısı bile bir gölge oluşturuyor, şeytanın karanlıktan çıkmış olduğunu simgeliyordu sanki, yüzü pürüssüzdü, daha önce gördüğü sarı iblis gibi parıldamıyor fakat karanlığın içinde cızırdayan ateş kadar dikkat çekiyordu.

Gözleri küçük, burnu yüzü ile ortantılıydı, alt dudağından daha dolgun olan üst dudağı gözleri ile uyumlu bir kırmızı duruyordu. Jisung eğer biraz daha yakından bakmaya cesaret edebilirse, küçük gözlerinin altında duran parıltılı çizgilerin ne olduğunu anlayabilirdi, yinede bakışlarını orada oyalamadan aşağılara indirdiğinde, şeytanın kül kırmızısı saçlarının neden arka plan ile birbirine karışmış gibi durduğunu anlayabiliyordu, arka planda ve uçuşan kırmızı saçlarda olduğu gibi şeytanın yapılı vücudunda da gezen kırmızı çizgiler vardı, üst bedeni çıplakken alt bedeni yine kırmızı tonunda dikişsiz bir kumaş ile örtülmüş, kırmızı çizgiler örtünün altında kalmıştı. Bu yüzden Jisung, şeytanın karın kaslarını turlayan çizgilerin nereden geldiğini bilemiyordu.

"Hayır, bedenler bize yaratıcı tarafından sunulur."

Şeytanın, çocuğun dikkatli bakışlarından hoşlandığı eğlenen ses tonundan dahi belli oluyordu. Kırmızı dudaklarını yalıyor, ateş saçan gözlerini kısarak gülümsüyordu. Yutkundu Jisung. Şeytanın insan bedeni havada ki ısıyı emiyordu sanki. Genç adam şimdi ölü olan vücudunda ki bütün sıvının buhar olup havaya karıştığını, yerine kocaman bir kuraklık ve bolca acı bıraktığını hissediyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 20 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

drop. ["minsung"]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin