3:: "Kahve."

67 12 54
                                    


Saat öğleden sonra dördü geçmişti ve Jihyo ortalıkta yoktu. Ona mesaj atıp müsait olup olmadığını sormayı çok isterdim fakat bende telefonu yoktu.

Son dersim de bittiğinde elimde tuttuğum çantamı sallaya sallaya okuldan çıktım.

Zaten çok dersim yoktu ama derslerimin aralarında uzun boşluklar vardı. Bu yüzden okulun bitmesi uzun sürmüştü.

Otobüs durağına doğru yürüyordum fakat otobüsün gelme saatine daha çok vardı.

O yüzden yakındaki bir Olive Young'a girdim.

Makyaj malzemeleri veya cilt bakım ürünlerine yatıracak pek fazla param yoktu.

Ama istediğim çilek kokulu bir krem gelmişti ve fiyatı da uygundu.

El kremleri reyonuna doğru gittim.

Oradaydı. Sadece bir tane kalmıştı. Kremi alabilmek için elimi uzattığım anda başka birinin daha elini uzatmış olduğunu farkettim.

Kafamı çevirdim.

"Ah, siz!"

Karşımda Jihyo vardı. Şaşkınlığıma hakim olamayıp sesimi fazla yükseltmiştim.

"Ben de sizi burda görmeyi beklemiyordum. Ne güzel tesadüf."

Ağzım kulaklarımda gülümsüyordum. Yanlışlıkla manifest falan yapmış olmalıydım herhalde.

Jihyo elini kremden çekti.

"Çok da almak istediğim bir ürün değildi."

Bana gülümsedi. Ona teşekkür ettim ve kasaya gittim.

Kasa sırasında arkamda duruyordu. Elindekilere bakılırsa yüz maskesi almıştı. Cesaretimi toplayıp onunla konuştum.

"Jihyo sunbae, biraz takılmak için vaktiniz var mı?"

"Tabii ki. Nereye gitsek?"

"Buralarda çok güzel kahve yapan bir yer biliyorum, oraya gidebiliriz."

"Bana uyar."

Kasada ürünlerimizi satın aldık. Ardından kafeye doğru yürümeye başladık. Yani ben yürüyordum, o da peşimden geliyordu.

Kafe gerçekten yakındı, kısa sürede ulaşmıştık. Ayrıca kafe kalabalık değildi.

Bir masaya oturduk. Ben latte söyledim. Jihyo ise acı kahve söyledi. Akşamın bu saatinde neden acı kahve söylediğini anlayamamıştım ama çok kafa yormadım, herkesin zevki farklıdır çünkü.

Kahvelerimiz gelince sohbet etmeye başladık. Daha tanışalı sadece iki gün olduğu için pek fazla konuşmadık.

Ama onun yaşını ve önceden okuduğu bölümleri öğrenmiştim. Yirmi altı yaşındaydı, benden altı yaş büyüktü.

İlk başta annesinin zoruyla eczane, ikinci olarak anlık bir merakla gıda teknolojisi okumuştu. Şimdi tarih okuyordu ve müzeci olmak istediğini söylemişti.

Çok havalı duruyordu. Ben ise ingilizce okuyordum, ingilizce öğretmeni olmak istiyordum. Çok sıradan hayallerim vardı ve hayatım da sıradandı.

Kahvelerimizi bitirdikten sonra kafenin kapısına doğru yöneldik. Ardından Jihyo'ya seslendim.

"Ah, unutmadan. Numarını alabilir miyim?"

~


##
sinav haftasi😞 nefret ediyom
ztn okul da bok gibi sicayim hayat
ayy yalniz jihyonun manitasi varmis

(jihyo bu gece koltukta uyu😤☝🏻)

bu arada oy ve yorum atarsaniz cok sewinirim😈

girls like girls | sahyoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin