Kış bahçesinde tek başıma oturuyorken bir anda gözümün önüne lolipop tutulması sola doğru dönüp başımı kaldırdım. Beomgyu gülümsedi ve lolipopu elime tutuşturarak yanıma oturdu.
"Sigara içmek istediğini biliyorum. Seni buraya gelmen için zorladığım için özür dilerim."
Lolipopun ambalajını açarken başımı iki yana salladım. "Gelmek istemesem kesin olarak reddederdim biliyorsun. Hem aileni de görmek istiyordum. Sadece burası beklediğimden daha ağır hissettiriyor." Lolipopu gösterip "Bunun için teşekkürler." diyerek ağzıma götürdüm.
"Onları görmeye gidecek misin?"
Sorusu ile iç çektim. "Bilmiyorum. Yıllar geçmiş olsa bile kendimi buna hazır hissedemiyorum. Abimi görmeye Yujin sayesinde gidebiliyorum ama annem ve babamın mezarına gitmek hâlâ zor geliyor. Bir de yirmi yedi yaşında olacağım. Korkaklığıma bak. Yujin bile benden daha güçlü."
"Aptal bu olayın yaşın ile ilgisi yok. Senin ne kadar güçlü birisi olduğunu ben biliyorum ve Yujin şu an bu kadar iyi durumduysa bu senin sayendedir. Ayrıca hâlâ aileni hayal kırıklığına uğrattığını düşünüyorsan bu düşünceyi unut. Sen hem mükemmel bir evlatsın hem de mükemmel bir babasın. Hepsinin seninle gurur duyduğuna eminim."
Beomgyu'nun sesi kendinden emin ve yüksek çıkmıştı. Bana sık sık hatırlattığı sözleri dinlerken o an daha köşeme çekilmek istemiştim. Yujin'in yanında olabildiğince yıkılmış tarafımı göstermesem de böyle tek kalabildiğim zamanlarda patlama noktasına gelebiliyordum.
"Dün gece yeniden kriz geçirecekmiş gibi oldum." Cümlemi tamamlayamadan Beomgyu'nun yüzü endişeli bir hâl almıştı. "Sorun yok. Yeonjun hyungu aradığımda sakinleşene kadar benimle kaldı."
Beomgyu'nun kaşlarını hafifçe çatıldığında "Sen doktoru mu aradın ve bunu tamamen kendi isteğinle mi yaptın?" diye sorarak şaşkınlığını belli etti.
Şaşırması normaldi. Birilerinden yardım istemeyi bırakalı, hatta birilerine içimi dökmeyeli uzun zaman olmuştu. Beomgyu her ne kadar yanımda olmaya çalışsa da zamanla ona da gitmek benim için zorlaşmaya başlamıştı. İşte bu yüzden Yeonjun'a karşı tüm çizgilerimi bozuyor olmam beni bile alışılmadık bir hale sokuyor ve korkutuyordu.
"Yaptım. Kendimi anlayamıyorum Beomgyu. Resmen içim parçalanıyor. Beynim düşünmekten patlayacak gibi ama o yanımda olduğunda beni bu durumdan çekip çıkarabilecekmiş gibi hissediyorum."
Beomgyu bir şey söylemek için ağzını açtığında başımı iki yana salladım. "Nolur bir şey söyleme. Duymaya hazır olduğumu sanmıyorum. Her şeye rağmen ona bağımlı olmaktan o kadar korkuyorum ki.. Ben tek başına hareket edebilecek ya da öylece istediğini yapabilecek konumda biri değilim."
"Yujin'in kabul etmeyeceği bir durum olduğunu sanmıyorum."
"Tek sorun o değil. Ailemdeki herkesi tek tek kaybettim. Sen ya da ailen yanımda olmasaydı şu an sahip olduğum hiçbir şeye sahip olamayacaktım. Yujin'i ve sizi kaybetmekten çok korkuyorken onu da kaybetmeye korkar hale geldim. Henüz bir şeyler büyümeden uzaklaştırmak en iyi karar gibi gelse de yapamadım. Denemeye çalıştığım her an başarısız oldum ve duvarlarımı bir bir yıkmasına izin verdim. Hâlâ da veriyorum. Hatta ona elimi uzatmaya başladığımı söyleyebilirim."
Boğazımdan hiç gitmeyen o yumruğu tekrar hissettiğimde Beomgyu sırtımı sıvazlıyordu. "Soobin korktuğunu biliyorum hayatım ama Yeonjun sana iyi geliyorken bırak seni tüm her şeyden çekip çıkarsın. Geçmişte yaşanan şeylerin yeniden yaşanacağı garantisini yeniden kimse veremez.
Her zaman ayakta kalmak ve ben dahil hepimizle ilgilenmekten asla kendine odaklanamadın. İzin ver Yeonjun seninle ilgilenmek istiyorken ilgilensin. Bunu en çok sen hak ediyorsun. Artık rahat bir nefes almanı istiyorum Soobin. Hayatını yaşama şansın varken bunu itme olur mu? Hepimiz senin yanındayız. Annem,babam, çocuklar, Yujin hepimiz seninleyiz. Hiçbir yere de gitmeyeceğiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
How to love, Yeonbin
FanfictionSoobin'in hayatta en önem verdiği şey oğluydu. Ta ki Yeonjun hayatlarına girene kadar..