"Dance with the devil..."
"Şüphelilerden bir şey çıktı mı?" diye sordum Fırat'a. En son onları konuşturmaya çalışıyorlardı ve bir şey bilmediklerini iddia etseler de ürkek tavırlarından aslında oldukça belli ediyorlardı.
Fırat yerine Çağatay, "Bir tanesi öttü." diyerek gelince meraklı bakışlarımı ona çevirdim. "Yani en azından bize bir kapı araladı."
"Kimin ismini verdi?" diye sorduğumda daha anlatmadan anlamam her zamanki gibi hoşuna gitmişti. "Erdem Tunç diye birisi. Söylediklerine göre kadını kaçırmalarını o emretmiş, katil de o olabilirmiş."
"Bir yerden başlamak lazım." dedim elimdeki kalemi masama rastgele fırlatırken. Fırat ise yerinden almış ve olması gereken yere, kalemliğe koymuştu. Bazen bu titizlik takıntısı sinirlerime dokunuyordu. "Kimdir, nerededir öğrendiniz mi?"
Çağatay sanki bu soruyu bekliyormuş gibi önüme birkaç kâğıt koymuştu. Kâğıtlardan birinde Erdem olduğu belli olan bir fotoğraf, diğerlerinde ise adresler ve sicili vardı. "Umarım uğraştırmadan konuşur."
"Göreceğiz." dedim kalkarken. "Gerekli izinleri de almışsınızdır herhalde? İki ucu boklu değnek misali katili bulmaya giderken görevden uzaklaştırılmayalım."
Fırat'ın, "Hallettim onu." demesiyle keyifle gülümsedim. "Güzel, o zaman gidelim."
***
"Burada mı çalışıyor?" diye sordum kumarhaneden hallice olan kahvehaneyi gösterirken. Fırat'dan aldığım onayla onlar arkamdan gelirken kahvehaneye girdim.
Rozetimi çıkarıp görmeleri için havaya tutarken, "Erdem Tunç." dedim. Herkes şaşkınlıkla bana bakıyor, bazılarının yüzündeki ifade ise; 'Kim ne halt yedi yine' der gibiydi.
Ardından, "Hani polis karışmayacaktı?" diyen kızgın bir ses duymamla başımı sesin geldiği yöne, çay ocağına en yakın mesafedeki masaya çevirdim. Kemal Soydere'yi aradığımız adamın yanında görmemle kaşlarım çatılmıştı. Onların yanına doğru ilerlerken Kemal'in ekürisini de yanına otururken gördüm.
Fırat'a dönüp, "Siz Erdem'i dışarı çıkarın." dedikten sonra Kemal'in afallamış bakışlarıyla karlılaşmıştım. "Senin ne işin var burada?"
Şaşkınlıkla güldüm. "Bu soruyu asıl ben sormam gerekmez mi?" Şirketine gidip Kozcuoğlu'ndan daha iyi bir iş çıkarmak için çalışması gerekirken o burada insan kovalıyordu. Bu işi bize bırakması gerekirdi. "Uzak dur."
"İşlemediğim bir suçtan hüküm giyebilirdim ve sen uzak durmamı mı söylüyorsun?"
göz devirmemek için çok büyük bir çaba harcamam gerekmişti. "Masumiyetin kanıtlandığında bu davanın seni ilgilendiren kısmı da böylelikle son buldu. Bu dava senden çıktı artık Soydere, uzak dur." Aptalca bir hareket yapıp yine bütün okları üzerine çekecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAYIN TARLASI ~Emir Kozcuoğlu
Fanfic⚠️Smut Warning "Onu sevmek mayın tarlasında dolaşmak gibiydi. Her adımım ölümü heceler gibi..."