0.2

75 10 4
                                    

"That goddamn smile

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"That goddamn smile..."

Gülümseyerek karşımda oturan kadına baktım. "Teşekkür ederim Nare..." Bu kaçıncı teşekkürüydü, sayamamıştım. Hem küçücük bir şeydi ki, benim ona teşekkür etmem lazımdı; bu rüşvet mevzusu iyice yayılmadan haberimin olmasını sağladığı için.

"Tamam, bu konuyu uzatmayalım istersen. Hem karşılıklı yardımlaşmış olduk." İmâlı bir şekilde gülerek masanın altından çizmemin ucuyla ayağına vurdum hafifçe. "Hem Kemal'i de canlı canlı görmüş oldum."

Söylediğim şeyle hemencecik dudaklarını küçük bir gülümseme esir almıştı. Gözleri ışıl ışıldı ancak ıslak bakıyordu. Aşkının üzerini bir hüzün kaplamıştı sanki. İç çektim, hiçbir zaman tam anlamıyla mutlu olamaması beni de üzüyordu. "Ben yokken neler neler yaşamışsın..."

"Çok şey yaşadım." derken gözlerindeki hüzün yerini acı ve yasa bırakmıştı. Kabuk bağlamayan ve hatırladıkça kanayan bir yarası vardı onun. Ben yokken çok şey yaşamıştı, en ağırı da kardeşi ve babasını kaybetmişti.

Pusetinde uyuyan Deniz'e gülümsedim. "Hepsi kötü şeyler değil." Onun da gözleri benimki gibi Deniz'i bulduğunda derin bir sevgi gördüm o gözlerde. Küçücük bir meleği kim sevmezdi ki? Hele de o kişi Nihan ise... Nihan masum olan her şeyi severdi.

"Bazen yanlış yaptığımı hissediyorum."

"Kurtulmaya çalıştığın saplantılı kocandan bir çocuk yapıp kendini ona daha fazla mahkum ederek mi?" İlk önce duraksadı, gözlerini kaçırdı. Bir şeyleri söylemiyordu belliydi. Nihan ne zaman sakladığı şeyler olsa susup kelimelerini kafasında toparlar, gözlerini kaçırırdı.

"Yine de pişman olamıyorum. Öyle seviyorum ki onu..."

"Keşke ondan kurtulmana yardım etmeme izin versen." Kemal Emir'in çocuğuna, Deniz'e rağmen onunla bir hayat kurmayı seve seve kabul ederdi. Anlattıklarına göre Nihan'ı çok seviyordu.

Hızla kafasını iki yana sallayarak, "Sakın." dedi. Neden bu denli karşı çıktığını anlayamıyordum. "Sakın bu işe karışma. Ben kendi yöntemlerimle halledeceğim zaten. Özellikle de Kemal'in çıkışını senin sağladığını bilmesin. İsmen yakın olduğumuzu biliyor, bir de ona yardım ettiğini öğrenirse seni avcunun içine almaya çalışacak."

"O kadar kolay mıydı?" diye sordum alayla.

Fakat Nihan oldukça ciddiydi. "Nare."

Uyarırcasına ismimi sayıklamasıyla oflamamak için zor tuttum kendimi. "Tamam, uzak duracağım ondan. Rahatladın mı?" Bütün mesele buysa uzak dururdum elbette. "Emir'le karşılaşmak yok."

"Artık gitmem lazım, Deniz'in randevusu var." dediğinde başımı olumlu anlamda salladım.

"Sen git, ben de birazdan kalkarım."

"A-a," diye sahte bir şaşkınlıkla ses çıkardı. "Biriyle mi buluşacaksın?" Gözlerimi devirdim bu sorusuyla.

"Hadi Nihan, randevuya geç kalacaksın."

"Tamam, tamam. Hemen kızma." Ayağa kalktığında gitmeden önce Deniz'in küçücük eline bir öpücük kondurmuştum. Çocukları sevmesem de bebeklere bayılırdım.

Nihan ile de vedalaştıktan sonra -sanki istediğimiz her an görüşemiyormuşuz gibi- kalkıp gittiğinde ben de hesabı istemiştim.

Hesabı ödeyip mekândan çıktığım anda da Fırat'ı aradım. Neyseki beni çok bekletmemiş, birkaç saniye içinde aramamı yanıtlamıştı. "Efendim komiserim."

"Son açılan cinayet davasının detaylarını gözden geçirdin mi?"

"Pek değil. Kapatmaya çalışıyorlar gereksiz bir hızda."

"Üstü örtülmeye çalışılıyor çünkü Fırat. Davanın kapanmasına asla izin verme, bizzat bütün ekip ilgilenecek. Bir daha da köstebek olaylarıyla uğraşmak istemiyorum, bilgin olsun."

"Tamam, ben ilgileniyorum." İşte duymayı istediğim cevap tam da buydu.

Telefonu kapattığında arkamı döndüğüm anda çarptığım bedenle neredeyse telefonumu yere düşürüyordum. "Biraz dikkatli olur musunuz bayım?" Elektrip direği gibi dikilmişti yolun ortasında.

"Üzgünüm."

Başımı kaldırıp koyu kahve gözlerle karşılaşınca, şu anda bana bakan yüzü anında hatırlamıştım. "Sen," dedim kaşlarımı çatarak ona bakarken. "Sen dünkü..." Ne diyeceğimi bilemediğim için duraksamıştım. "Beni mi takip ediyorsun?"

"Seni değil." Ha birini takip ettiği doğruydu yani. Üstüne bir de bu yaptığında yanlış bir şey yokmuş gibi kendinden emin ve küstah bir şekilde konuşması yok muydu...

Bir süre geçmesine rağmen hâlâ aynı ifadeyle bana bakmaya devam etmesi sinirimi bozmaya başlamıştı. "Neden öyle bakıyorsun?"

"Yalnızca beni tanımıyormuş gibi bakmana anlam veremiyorum." Ciddi anlamda küstahtı.

"Demek ki seni tanımamı gerektiren bir vasfa sahip değilmişsin." dedim yanından geçip gitmeye yeltenirken. Ancak elimi vermediğim hâlde kolumu kaptırmışım gibi, önüme geçip yolumu kapattığında bu girişimim başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

"Emir ben." İsmini söylemesiyle aklıma Nihan'ın kocası gelirken, dün onu karakolun önümde görmem de her şeyin yerli yerine oturmasını sağlamıştı. Demek Nihan'ı takip ediyordu.

Tahminimce ismini tamamlamak için dudakları aralandı ancak devam etmeden durmuştu. "Ee," dedim tersçe ona bakarken. Hakkında duyduğum şeylerden sonra normal birisi gibi davranamazdım. "Devamı yok mu?"

Yüzünde küstah bir hafif sırıtış belirdi ama bu nedendir bilmem kötü ya da itici durmamıştı. "Bence devamını zaten biliyorsun."

"Maalesef." dedim imalı bir şekilde. Yine yanından geçip gidecektim ancak bu sefer de kolumdan tutarak engel olmuştu bana. Üstelik bu sefer bedenlerimiz arasındaki mesafe de azalmıştı, Nihan'a verdiğim sözün şimdiden isteğim dışı bozulmaya başladığını görüyordum.

"Biraz ağır oldu."

"Sen alışkınsındır." diye karşılık verdim ve bu sefer sertçe kolumu ondan çekip yürüyebilmiştim nihayet. Ancak bu sefer de arkamdan bağırmıştı.

"Davanın peşini bırak, komiser hanım."

"Asla." diye bağırdım adımlarımı kesmeden. Belki de cinayetle doğrudan bir bağlantısı vardı ve bu şekilde hapse girmesini sağlayabilirsem Nihan da ondan kurtulabilirdi. Kim bilir...

"Öyle ya da böyle bırakacaksın zaten."

Duymazdan geldim, elinde bana karşı sunabileceği hiçbir koz olamazdı, bulamazdı. Bu yüzden belki de bu kadar rahattım.











Bir emir kozcuoğlu prodüksiyonu aşlwğfkğekwid

MAYIN TARLASI ~Emir KozcuoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin