²

1.5K 293 153
                                    

Kan ter içinde uyandığımdan elimi alnıma götürdüm, üşüyordum ama ateşimin olduğunu hissedemeyecek kadar kötü değildim. Pamuk gibi yumuşacık olan yorganıma sarıldım biraz daha, annem böyle zamanlarda ateşimi düşürmek için beni duşa sokardı aslında ama şimdi bunu yapabilecek kadar iyi değildim. Ateşimin yükseldiğini hisettiğim zaman ayağa kalkmaya çalıştım, gözlerimin önü kararıyordu. Duvara tutunarak ilerledim bir süre sonra telefona ulaştım.

İçindeki numaralara baktım bir süre, düsündüm ve en sonunda sanki bana tanıdık gibi gelen isme tıkladım, birkaç çalış sonunda karşıdan tedirgin ve uykulu bir ses geldi. "Jisung?" Derin nefesler aldım. Hadi Jisung, yanıtla. Karşıdan gelen hışırtılar artmıştı, ağzımı açıp tek kelime edemiyordum. Birkaç saniye geçtikten sonra ağzımdan zorla tek kelime çıktı.

"Üşüyorum."

"Üşüypr musun?" Ayaklandığını duydum, kemer sesleri gelmişti. Pamtolununu giyiyordu sanırım. "Geliyorum, on beş dakikaya oradayım. Kötüysen nöbetçi hemşireye seslen eğer yapamayacağını düşünüyorsan kendini güvende hissettiğin bir yere geç ve beni bekle olur mu?"

Görmeyeceğini bile bile telefonun başında kafa salladım. Yerine bıraktığım telefonla aynı anda gözyaşlarımı da bıraktım. Ağladıkça vücudumun ısısı yükseliyordu. İlk gün yaptığım gibi odadaki küçük mermerli olan alana geçtim, çömeldim ve kollarımı dizlerime bağlayıp kafamı da kollarım arasına aldım.

Kaç dakika geçti, ne zamandır burada oturuyorum bilmiyorum. Kapımın çalındığını duyuyorum ama kalkmak için mecalim olmadığından yine sessiz kalıyorum. Sonra yine kapım o iğrenç gıcırtıyla açılıyor bu kez daha az duyduğumdan sesleri çok sinirimi bozmuyor.

"Jisung, girebilirim değil mi?" Burnumu çekerek kafamı kaldırıp salladım. Yanıma gelen doktorun gözlerine bakmadım sadece boynundan altına bakıyordum.

"Hasta mısın, yoksa seni üşüten şey burada yalnız olmak mı?"

İkisi de beni üşütüyordu. Biri kalbimi biri bedenimi buz gibi kılıyordu. Kendi elimi alnıma götürerek derdimi anlatmaya çalıştım, karşımdaki böyle durumlara alışıktı. Yaptığımı yapıp elini alnıma götürdüğünü hissettiğim zaman kendimi geriye çektim. "Dokunmak yok, pekala."

Teması severdim ama sadece benimle samimi olan insanlara karşı.

"Pekala Jisung pekala..." Dizlerini tutarak çömeldiği yerden ayağa kalktı, odamda hiç açmadığım dolaba doğru yürüdü kutunun içinden tertemiz eldivenler ve ateş ölçeri çıkarttı. Önüme yavaş adımlarla gelip tekrar çömlediğinde silah gibi olan ateş ölçeri kafama doğru koydu ve biraz mesafe bırakarak ateşimi ölçtü.

"Sikti-" Lafı yarıda kaldı, sanırım bir küfür için yanlış ortamda bulunduğunu anlamıştı. "Jisung revire inmemiz gerekiyor, serum takalım sana, çok yükselmiş ateşin." Gözlerimdeki yaşları sildim ve yavaşça ayaklandım. Başım döndüğü için kenardaki pencere eşiğine tutundum o sırada da doktor beni kolumdan yakalamıştı. Elini uzattı bana ama tutmadım, tutamadım yani.

Elini tutmak, belki sıkıca sarılmak istiyordum. Ki, yüzünü bile görmedim doktorun. Hatta ismi bile aklımda değil, görsem tanırım ama şimdi hastalıkla birlikte bulanık kafam da bir şeyleri hatırlamak benim için zordu.

Burada benim için olan tek kişi doktordu.

"Bekle burada."

Gözlerim çıktığı kapıda kalmışken doktorun geldiğini gördüğüm zaman tekrar yere eğdim başımı. "Ben yardım edeyim mi sana?" Gülümseyerek bakıyordu bana, böyle olduğu için kendimi suçlu hissediyordum. Hiç ses etmeden yerime oturdum ve kollarımı destek yerlerine koyarak arkama yaslandım.

"Jisung... İğneden korkar mısın bakalım?" Asansöre bindiğimiz zaman bana sevecen tavrıyla sorduğu soruyla kafamı olumlu anlamda salladım. "Çok acımaz, söz veriyorum. Hatta eğer acırsa sana yarın bir kutu çikolata getireceğim." Çikolata... Çikolata? Annemler hassas noktalarımı da mı söylemişti doktorlara?

Gülümsememi tutmadım, tekerlekli sandalyenin destek yerlerindeki ellerim kucağımı bulmuştu. Üst üste birleştirdiğim ellerimle oynuyordum.

"Bunu anlaştık olarak sayıyorum o halde."

Asansörün geldiğimizi söyleyen sesiyle birlikte indik, revire girdiğimiz de içimi sebepsiz bir korku kapladı. Her yer beyazdı. Sedye, dolaplar, yerdeki mermerler... Odayı incelemeyi bırakıp gözlerimi tezgahın başında damar yolumu açmak için birkaç bir şey hazırlayan doktora baktım. Serum kutusunun içine bir şeyler ekliyordu, eklediği şeyler şeffaf olan serumu sarı bir renge dönüştürmüştü. Sarıyı severdim, içimi açıyordu bu yüzeen mutluydum. Pozitif tarafından mı bakmaya çalışıyordum acaba?

Ellerini yıkadığını gördüm doktorun, sonra da eldivenlerini eline geçirdi. Elindeki mavi iğne gibi bir şeyi bana gösterdi dikkatlice inceledim. Öyle kocaman durmuyordu tahminlerimin aksine yine de korkutucuydu işte.

"Mavi intraket," gülümseyerek devam etti lafına "Bebekler ve çocuklar için kullanılır normalde, senin için kullanmam gereken pembe aslında ama o biraz kalın." Ben onu dikkatlice dinlerken dikkatimi mi dağıtmaya çalıştığını sorguluyordum ama dinlemekten geri alamıyordum kendimi. Kolumu sırları yukarıya kadar, kenardan aldığı eldiveni bir fiyonk yaparcasına biraz üst kısma doğru bağladı eldiveni. Damarlarımı da belirginleştirmişti yaptığı şey.

"Buna da turnike diyoruz işte." Kolumun üzerini okşadı hafifçe. Kenardan aldığı pamuğa bir şeyler döktü sonra kolumun üzerine sürdü. "Sana özel fiyonk yaptım eldiveni, sende çok tatlı duruyorsun ya." Bana bakmaz iğneye bakarken ne dediğini çok anlamlandıramıyordum. Gözlerimi yüzünden alamıyordum, hazır yüzüme bakmazken biraz yukardan izleme fırsatı bulmuştum suratını. Eğer onun kadar yakışıklı olsaydım, hala böyle mi olurdum ki?

"İşte bitti..." Ellerini çekti, her şey hazırdı. Hissetmemiştim bile. "Ateşin hemen düşer." Gülümseyerek kolumdaki iğneyi sabit kalması için bantladı dikkatle sonra kafasını bana doğru kaldırdı. Onunla aynı anda bende kafamı sağa çevirip göz göze gelmemizi engelledim. Serumu taktı dikkatlice sonra da damlaların akış hızını arttırdı biraz.

"Umarım sende benim gibi doktor olursun, kendini iyileştirebilirsin... Hastalanınca yani." Ben zaten hastaydım, her şekilde hastaydım. Benim iyileşmemin imkanı var mıydı emin değilim?

Çoğu herkes benim kafamın hasta olduğunu düşünür oysa ben kalbimin hasta olduğuna çok eminim.


Doktor Minho benimde kalbim hasta :(

🐢💗

Except You / MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin