Elindeki tabletten son toplantının raporlarına bakarken, çatılan kaşlarını fark etmeksizin odaklanmıştı. Zaten çok uzun süredir ne ifadesi ne de çatık kaşları değişmiyordu. Masasında duran soğumaya yüz tutmuş kahveden bir yudum aldı, damağında hissettiği tadla yüzü buruşurken fincanı aynı sakinlikle yerine bırakıp çalışmaya devam etti.
Bir saatin sonunda tüm işlerini tamamlayıp oturduğu yerden kalktı ve siyah kaşe kabanını siyah takımının üzerine giydikten sonra sekreterine kısaca bilgi verip sakin bir hafta sonu geçirmek niyetiyle ofisinden çıktı.
Oldukça yoğun geçen bir haftadan sonra kendini öyle yorgun hissediyorduki tek derdi biran evvel kendini eve atıp sıcak bir duş almak ve dinlenmekti.
Ofisin önüne getirilen arabasına binip hiç beklemeden sıkıcı trafiğe karışırken biraz olsun rahatlamak için hafif seste bir müzk açtı.
Yaklaşık on beş dakika sonra çalan telefonun sesi arabadaki sessizliği bozarken kulağındaki kulaklıkla telefona cevap verdi.
-Selam, napıyorsun?
-İyidir, ofisten yeni çıktım eve geçmeye çalışıyorum sen?
-İyidir mekandayım...
-Bir şey mi var Arm?
Arkadaşının ses tonundan bir sıkıntı olduğunu anlayacak kadar tanıyordu onu.
-Aslında bakarsan, yani sorun mu bilemiyorum ama bilmen gerek diye düşündüm.
-Arm lafı dolandırmada söyle artık, ne oldu?
Arm telefonun ucunda kıvranıryor, o ise kalbinde hissettiği ağırlığa engel olamıyorken evinin sokağına girmişti bile.
-Dönmüş Vegas, Pete dönmüş...
Ani bir fren ile arabayı durdurdu. Kulaklarında bir uğultu olurken ne yapacağını bilemez halde yol ortasında öylece durdu. 4 yıl önceki terk ediliş konuşması uğultuların arasından aklına doluşurken dolan gözlerinin farkında bile değildi. Ne demeliydi? Ne hissetmeliydi?
Arkadan gelen korna sesiyle kendine gelip arabayı tekrar hareket ettirdi ve kendini toparlamaya çalıştı. Kısaca boğazını temizleyip yutkunduktan sonra sessizce yaşadığı şoku atlatmasını bekleyen arkadaşıyla konuştu.
-Dönmüş mü? Ne... Ne zaman?
Kelimeleri toparlayıp cümle kurmakta zorlanırken elleri direksiyonu sımsıkı kavrıyor, yıllardır kursağından gitmeyen o yumruyu yok etmek için defalarca yutkunsa da fayda etmiyordu.
-Evet dönmüş, ne zaman döndüğünü bilmiyorum. Markette alışveriş yaparken gördüm mekana gelmeden önce, o beni görmedi, açıkçası bende yanına gitmek istemedim o an ama uzaktan baktım bir süre. Değişmişti Vegas, çok değişmişti.
Vegas ne yapacağını bilemese de kendini toparladı. Kendisini terk edip başla biriyle hayat kurmak için yurt dışına giden bir adam için üzülmeyecekti değil mi? Zaten tam 4 yıldır haber alamamıştı ondan ve unutmuştu çoktan... Evet, evet unutmuştu tabi...
-Arm, bir daha onunla ilgili bir şey için beni arama sakın!
-Ben bilmek istersin diye-...
-İstemiyorum! Onunla ilgili her hangi bir şey duymak, bilmek istemiyorum anladın mı dostum?
-Anladım tamam kardeşim. O zaman sonra görüşürüz.
-Görüşürüz.
Telefon kapandıktan sonra hızlıca eve attı kendini. Düşünmeyecekti, onu umursamadan, bir anda bırakıp giden adamı düşünmeyecekti. Ama değişmiş demişti Arm, nasıl değişmiştiki acaba, kötü anlamda mı, yoksa iyi anlamda bir değişim miydi? Başka bir şey mi vardı? Ayna karşısında onu düşündüğünü fark ettiği an kaşlarını dahada çattı.
-Sanane! Sanane gerizekalı Vegas, neyi merak ediyorsun? Kimi merak ediyorsun?
Hırsla banyodan çıkıp üzerini giyindikten sonra kendini yatağına attı. Düşünmeyecekti, 4 yıldır yaptığını yapmaya devam edecek, o hiç olmamış gibi yaşamanı sürdürecekti. Kendini kandırdığını içten içe bilse de aynı şekilde koca bir yükle yaşamaya devam edecekti. Neden döndüğünü de , bir daha gidip gitmeyeceğini de bilmek istemiyordu...
Yeni bir kurgu ile merhaba canımsılar☺
Özlediniz mi bizi bakalım. Yazarınız geri döndü, yanına VegasPete'i aldı ve yeni bir hikayeyle karşınızda. Umarım destek olursunuz ve seversiniz. Kitap hakkında yorumlarınızı yapın beğendiyseniz devam ederiz. Öpüyorum hepinizi 🤗
Sizi Seven Yazarınız Su 🤍
