11-

1K 81 31
                                    


-
Jungkook |
Dün gece galerime sızan deltaya görünmemek için her türlü yöntemi deniyordum. Ruh eşim olmasını istediğim kişiden şu an için kaçıyor oluşum gülünç bir durum olsa da, utanıyordum.

Utanıyordum çünkü koskoca delta benim bacaklarımı ve sırtımı çıplak bir şekilde görmüştü. "Hattı kırarsam hiçbir bilgime erişemeyeceğine emin miyiz Jimin?"

"Evet Jungkook, yapman gereken tek şey o hattı çıkartıp kırmak." Jimin'in ellerini hızlıca etrafa savurarak konuşmasına karşılık olduğum yerde zıpladım.

"Burada endişelenecek kişi benim Jimin, sen niye kanatların çıkacakmış gibi kollarını etrafa savuruyorsun?" diye söylendiğimde bana dönen Jimin, "Sen niye azgın boğalar gibi yerinde tepiniyorsun Jungkook." diye stresle kaşlarını çatıp bana baktı.

Tırnaklarımla çıkartmaya çalıştığım hattı çıkartamayınca bezmişlikle birlikte, "Of Jimin, nasıl çıkartacağız bu hattı? Belki de şimdiye dek delta galerimi boşaltmıştır." diye yakındım.

"Dur Kookie dur, karşında Jimin var. Ben bulurum bir çözüm." Olduğu yerde ileri geri yürüyen arkadaşımın ağzından çıkacağı kelimeleri merakla beklerken, bir anda parmaklarını şıklatıp yanıma doğru koşuştu ve beni montumun ucundan çekiştirerek sarsakladı.

"Sınıftaki kızların birisinden küpe isteyelim Jungkook, hattı rahatlıkla çıkartabiliriz." Heyecanla konuşan Jimin'in söyledikleri kafamdaki ampulün yanmasına sebebiyet olduğu için telefonumu cebime tıkıştırdım ve Jimin'i çekiştirmeye başladım.

"Yürü Jimin yürü, tek saniyemiz bile heba olmamalı. Of, kim bilir kaç tane fotoğrafımı gördü." Homurdana homurdana merdivenleri çıkarken, önümüzde olan kişilere çarpmamaya dikkat ederek ilerliyordum.

"Az yavaş ol Jungkook, kolum kopacak." diye yakıran Jimin'e döndüğümde gerçekten de kolunu haddinden fazla bir sıklıkta çekiştirdiğimi gördüm.

"Üzgünüm Jimin."

"Her neyse ne Jungkook, önemli değil. Gir içeriye." Sınıf kapısını açarak geçmemi bekleyen arkadaşıma karşı gülümseyip, "Sağol Jim." diye karşılık verdim ve sınıfa girdim.

Arkamdan giren Jimin'in birden, "Ah, sanırım yanlış bir zamana denk geldik." diyip ellerini havaya kaldırmasıyla birlikte önüme döndüm ve karşımdaki kişilere baktım.

Ortalarına aldıkları pet şişeyle birlikte, 'Doğruluk mu? Cesaret mi?' oyununu oynadıklarını belli eden kişilerde gözlerimi gezdirdim.

"Selam güzeli olduğun herifin ruh eşi." Sağ elini havaya kaldırıp gülümseyerek bana bakan deltaya göründüğüm için yutkundum.

Ben bu heriften kaçıyorum, o beni buluyor. Cidden Tanrım, suçum neydi benim de bu deltanın ruh eşi olarak başıma en büyük belayı saldın?

Bana selam veren deltayı umursamayarak arkamı dönüp, "Yürü Jimin, gidelim biz." diyip arkadaşımın elini sıkı sıkıya tutmuştum ki deltanın yanıma gelmesi bir oldu.

Yüzüme yaklaşıp kulağıma eğilen deltaya öfke dolu bir şekilde bakarken -ki bunun nedeni benim telefonumu hacklemesi ile birlikte bir katliam gerçekleştirmesiyken- "Senin ellerinin sahibi benim şirin çocuk, başkası dokunursa kırarım." Sinirle aldığı derin nefesleri sesli bir şekilde kulağıma bağışlarken yutkundum, ve Jimin'in elini bıraktım.

Yaptığım harekete gülümseyip, "Aferin sana uslu çocuk." diyip kulağımın dibinden ayrılırken bedenimi karşımda oyun oynayan kişilere çevirip beni omuzlarımdan kavrarken arkadaşlarına yönelik konuştu.

Only You. || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin