Flashback
Eflak, her zamankinden daha farklı bir güne uyanmıştı bugün. Bugün büyük gündü çünkü 3. Vlad, Vlad Tepeş ya da herkesin bildiği adıyla 'Kazıklı Voyvoda''nın delicesine aşık olduğu eşi, İsabelle Faurcest doğum yapıyordu.
İlk doğumu değildi ancak Dracula, sanki eşinin ilk doğumuymuş gibi heyecanla sarayının içerisinde volta atıyordu. Adamın bu heyecanı, kendisiyle yetinmiyor ve oğullarını da heyecanlandırıyordu.
En büyük oğlu Dan, şüphesiz en heyecanlı olanlarıydı. Babasıyla birlikte bir oraya bir buraya gidiyor ve saraydaki çalışanlara emirler yağdırıyordu. On beş yaşındaydı ancak bir ergenden beklenmeyecek kadar olgun bir çocuktu. Eflak Krallığının bir sonraki Kralı olmasının getireceği yükümlülükten hayli haberdardı.
Eflak Kralı'nın beş oğlu vardı. En büyüğü Dan, on beş yaşındaydı; ikinci oğlu Mihail, on üç yaşında; üçüncü oğlu Basarab, on yaşında; dördüncü ve beşinci oğulları, Mihnea ile Moise ise tek yumurta ikizi olarak beş yaşındalardı.
Mihnea ve Moise her ne kadar olan olayları kavrayamasalar da, sarayın koca salonunda bir oraya bir buraya koşarak oynuyorlardı. Tek bildikleri, onlardan küçük bir kardeşlerinin olacağı ve kendilerinin de, tıpkı abileri gibi, küçük kardeşlerini koruyup kollayacaklarıydı.
Kapıların hızla açılmasıyla Dracula etrafı tavaf etmeyi durdu ve hükümdarlığından ödün vermeden ellerini belinin arkasında kavuşturarak bekledi. Elçi önce karşısında saygıyla eğilmiş, ardından da Kralın izniyle birlikte, kardeşten farksız büyüdüğü Fatih Sultan Mehmet'in, kendisinin doğacak olan çocuğu için göndermiş olduğu hediyeleri dudaklarında hafif bir tebessümle kabul etmişti. Mehmet'in çocuklarına hediyeler göndermeyi aklına kazıdı ve gerginlikle ebelerden gelecek haberi beklemeye başladı.
Ve beklenen haber gelmişti işte.
Dracula hızlı adımlarla İsabelle'nin kaldığı odaya ilerledi ve sabırsızca içeri girdi. Eşi, yatağın üzerinde bitap halde duruyor, odayı güçlü bir haykırış dolduruyordu.
Etraftaki kadınlar heyecanla birbirlerine bakıyorlar ve gözleri gökyüzü mavisi kadın elindeki pusetteki bebekle birlikte eşinin başında bekliyordu. Vlad, keskin dişlerini hafifçe dudağına bastırdı ve hızla kendini karısının yanına attı. İsabelle ona bakıp gülümsüyordu.
"İsabel, nasıl hissediyorsun?" diye sordu heyecanla ancak aklı şu an eşinde değildi.
İsabelle gülümsedi ve biçimli kaşlarıyla bebeklerini işaret etti. Vlad'ın da bakışları bebeklerin üstüne dönmüş, önce yüzü ince bir çarşafla kapalı olan bebeği nahifçe kucağına almıştı. Ağlıyordu, ağlıyordu ve daha çok ağlıyordu.
Vlad, bebeği eline aldığında İsabelle huzurla gözlerini yumdu ve fısıldadı. "Artık bir kızımız ve bir tane daha oğlumuz var Vlad." ve yeniden açtı dolu gözlerini.
Kral gözlerini sıkı sıkı kapattı. Önce kızının yanına ilerledi ve bebeğin yüzündeki ince çarşafı kaldırdı ve uzun ama biçimli parmaklarını kızının yüzünde gezdirdi hafifçe. "Elena." diye fısıldadı. İsabelle ne dediğini anlamamıştı. Bu defa daha yüksek bir sesle konuştu. "Elena! Ailemizin ışığı!" deyip kızını kaldırdı.
Kızını indirdiğinde oğlunun yanına ilerledi ve yanağına küçük bir öpücük kondurdu. Oğlunu hafifçe havaya kaldırdı. "Constantin! Tıpkı Costantinople gibi yüce olacaksın!" deyip oğlunu indirdi ve kadının ellerine teslim etti yeniden.
Gökyüzü sanki yarılacakmış gibi şimşekler çarparken, yağmur taneleri toprağı delip geçmek istermişçesine sertlikle düşüyordu Eflak topraklarına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dracula Ailesi
FantasyAdı geçen kurgularla rakip bile olmadığımızı okumaya başladığınızda anlayacaksınız. Kendinizi bir Dracula gibi hissediyorsanız, hoş geldiniz. /-/ İçinde bulunduğum durum, pek yabancı olduğum bir durum değildi lakin kesinlikle on yedi yıl boyunca ka...