Flashback
Constantin, sinirle dişlerini sıktı ve karşısında diz çökmüş olan varlıklara daha fazla dayanamayıp ayağı fırladı. Kan kırmızısı gözleri önce etrafında dolandı, ardından büyük bir kahkaha attı. "Sizi bırakmamı istiyorsunuz öyle mi?" diye sordu.
Karşısındaki varlıkların buna cevap vermeye yüzü yoktu keza Constantin de bir cevap beklemiyordu lakin aralarından biri öne çıktı başı eğik bir şekilde. "Bana ne yapıyorsanız yapın ancak kardeşimi bırakın efendim. Size yalvarıyorum ve aciz benliğimi sizlere sunuyorum." deyip yeniden eğilmişti önünde.
Constantin dişlerini öylesine sıktı ki, etrafındaki köleler bir an onun dişlerinin kırılacağını sandı. Zaten keskin olan çene hatları, dişlerini sıkmasıyla birlikte hayli belli olmaya başlamıştı. Sıradan değil, sıra dışı bir şekilde.
Bulunduğu tahttan hızla ayaklandı ve o 'cesur' insanın önünde durdu. Önce baştan aşağıya onu süzdü ve hemen ardından yanındaki kardeşine baktı. Kız kardeşinin kaçırılmasının sorumlusu onlardı.
Çevik bir hareketle insan çocuğun kardeşini aldı ve boynundan tutup köşeye fırlattı. Çocuğun acı dolu feryadı, büyük salonu inletirken karşısındaki -eğer yaşasaydı onunla yaşıt olacak- gencin kendini berbat hissetmesini izlemeye koyuldu. Bu ona yetmemişti.
"Götürüp gebertin şu insanı." diye iğrenircesine konuştu. İğreniyordu da zaten. Kafasını kölelerinden, karşısında duran aciz varlıklara çevirdi. "İkizim bulunana dek hiçbirinizin mutlu olmasına izin vermeyeceğim. Kanınızın son damlasına kadar kurutacağım!" diye bağırdı ve onları yanından kovdu. İçeceğim dememişti çünkü ikizinin kaybolmasını insanlığa mâl ettikten sonra ağzına bile sürmemişti insan kanını.
Çevresindeki aciz varlıklardan gelen sesleri önemsemeden pelerinini düzeltti ve hızla kalktığı tahtına oturdu. Parmağını, gücünü biraz da olsa nötrlemesi amacıyla taktığı yüzüğe getirdi ve hafifçe okşadıktan sonra sinirle çıkarıp köşeye fırlattı.
Köleleri ve karşısındaki insanlar şaşkınlıkla onu izlerken o, hiçbir şeyi önemsemedi ve muhafızlarına bakmadan emir verdi. "Hepsini kazığa oturtun ve kraliyet sarayının önüne kazıklarıyla birlikte atın." işte o an, insanların ağzından çıkan feryatlar koca sarayın, bir zamanlar aile sıcaklığı hissedilen lakin şimdi kasvetli olan duvarlarına çarpıp geri yansımıştı.
Constantin Dracula acımasızdı, merhametsizdi ya da ne demek istiyorsanız öyleydi; ancak babasının ona koyduğu isme yakışır biriydi. Yücelik, güç, asillik ve zarafet.
İkizine ulaşan değin yaptığı katliamlardan yalnızca biriydi bu katliam. Tarihe adını 'Kızıl Kont' olarak yazdırmıştı. Bundan gurur duyuyor muydu, pek emin değildi çünkü insanları öldürmekten ya da canlarını yakmaktan zevk alan biri değildi. Değildi ikizini kaçırmamış, ondan koparmamış olsalardı.
Flashback 2
Uzun ve biçimli parmaklarını siyah atının üzerine nahifçe gezdirdi. Keşke insanlar da tıpkı hayvanlar gibi masum olsalardı. Hayvanlar aleminde öylesine büyük bir nizam hakimdi ki, Constantin bazen bunu kıskanırdı.
Düşüncelerini teker teker kafasından savdı ve atının eyerlerini sıkıp karşısındaki şatoya baktı. Dudağının kenarı hafifçe yükselirken, ikizinin enerjisini hissedebildiği için minnettardı.
Tüm şatoya askerlerini salmış ve büyük bir arama başlatmıştı her yerde. İkizini bulup ona getireceklerdi. Belki de o öyle ümit ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dracula Ailesi
FantasyAdı geçen kurgularla rakip bile olmadığımızı okumaya başladığınızda anlayacaksınız. Kendinizi bir Dracula gibi hissediyorsanız, hoş geldiniz. /-/ İçinde bulunduğum durum, pek yabancı olduğum bir durum değildi lakin kesinlikle on yedi yıl boyunca ka...