İKİ KİŞİ...

13 0 1
                                    

Yatakta elimde telefonla kardeşime mesaj yazıyordum ki mesajın ortasında kapı zili çaldı , oflaya puflaya kapıyı açmak için telefonu yatağın yanındaki komodinin üzerine bırakıp odadan çıktım.

Ne büyük tatsızlıktırki yatak odam giriş kısmına çok uzaktı, hatta evde en uzak mesafe yatak odam la giriş kapısı arasındaki mesafe desem yalan olmaz.
Nihayet kapıya vardım, kim olduğunu görmek için delikten baktım... Koca bir boşluk . Olay garibime gitmişti, belkide fazla yağmur yağdığı için kapıdaki adam benim hantallığıma daha fazla dayanamadı ve ıslanmamak için geri döndü.

Kapıyı açtım cidden de kimsecikler yoktu.

Yağmur şiddetini artırmış , dışarıda içi boş tenekeleri dolduruyordu.

Aslında kapıyı hemen kapatacaktım fakat... dikkatimi çeken bir şey oldu , 'yağan şey' , gerçekten de yağmur muydu ? Yere düşerken bizim bildiğimiz klasik yağmur sesi çıkartmıyor du :' pıt pıt' diye bir sesi vardı.

Ayrıca rengine bakıldığında 'dikkatlice' hafiften yeşile kaydığını fark edilebiliyor du . Elimi uzattım ve yağmurun elimi ıslatmasına izin verdim.

Yağmur tenime değdi , değer değmez pekte ufak sayılmayan bir şok yaşadım.

Bu yağmur değil diye bağıracaktımki bunun kötü bir fikir olacağını düşünüp sustum . Yağmur suyu değildi bu ! Vıcık vıcık , sümüğümsü bir şeydi !Gözlerimi bir kaç kez kırptım, henüz kuru olan elimle gözlerimi ovuşturdum, elimi çektiğimde o vıcık vıcık sıvının yerini tatlı ve huzur veren yağmur suyu almıştı.

"Ahh belkide moralim sandığımdan dahada bozuk , artık halüsinasyon
görmeye başladım" diye mırıldandım.

Odaya geçip telefonu elime aldığımda Miraç'tan bir mesaj geldiğini fark ettim.

"Hadi be abi destanmı yazıyorsun ! İki saattir -yazıyor- görünüyorsun..."

Miraç'ın bu cevabı yüzüme ufakta olsa bir gülümseme getirmişti.
Kapı çaldığında mesajı yarısında bırakmıştım, iki saattir beni yazıyor olarak görmesi normal.

"Geldim geldim çatlama."

"Çatlama mı ? Kusura bakma ama benim yerimde Sabır Taşı olsaydı çatlamayı bırak çoktan ortadan ikiye bölünmüştü."

Mesajları şaşkınlıkla okudum, tamam hepimiz Miraç'ın abartmayı sevdiğini biliyoruz ama bu çok oldu sanki.

"Tamam be, ne çok abartmayı seviyorsun sende alt tarafı beş dakika. Büyütme yani."

Aradan belkide bir saat geçti, Miraç ile aralıksız bir şekilde sohbet ettik. Uykumun geldiğini hissettim, Miraçın'da uykusu gelmiş olacak ki iyi geceler bile demeden cevirmdışı oldu, bu çocuk beni delirtecek !

*********

Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açtım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açtım . Pencereden odama sızan , ardından da yüzüme çarpan Güneş ışığı içime huzur doldururken yorgan ve yastığın ötümlü ve rahat olması beni yeniden gaflette itiyor du, ama yinede
Yapacak bir çok işimin olduğunu ve
bu günü saatlerce yatakta geçirmek istemediğimi hatırlayıp ayağa kalktım.

Kahvaltı hazırlamak için mutfağa girdim . Bu da ne ! Mutfak aşırı dağınık tı . Aylarca temizlememiştim... sanırım temizlemem lazım.

Ohh be ! Sonunda bitti . Bu kadar uzun süreceğini kim bilebilirdi ki .
Saate baktım.
Aman ALLAH'IM !!!
Saatlerce temizlik mi yapıyorum ben !
Neden bana sadece bir saat gibi geldi. Meğerse iki saat, yirmi üç dakika, kırk beş saniye, dört salise geçmiş !

Mutfağın ortasında oflaya puflaya , ne yapacağımı bilmeyerek elimle kafama vuruyordum .
Hep böyle oluyordu . Ne kadar erken kalkarsam fark etmiyor sürekli geç kalıyordum . Bu özelliğim den nefret ediyorum.

*******

Mutfağı bırakıp başka odalara yöneldim .
Aaa doğru ya ! Size söylemeyi unuttum , Miraç bu gün şehire geliyor , ne kadar heyecanlı ne kadar mutlu olduğumu bilemezsiniz (!)

Miraç üniversite okuyordu o yüzden bizden çok uzaklarda yaşıyordu . Onu özlüyor muyum , evet özlüyorum ama nasıl bir özleme ? Hani çok özlediğiniz halanız , teyzeniz , dayınız , amcanız olur ya , hani evinize gelmelerini çok istiyorsunuz ama geldikleri sabahın ilk gününde gitmeleri için dua edersiniz ya , ha ! İşte , onun gibi bir şey . Gelmesini çok istiyorum ama geldiği gibi ''ne zaman gideceksin'' sorusunu sormadan da edemiyorum .

Uzun uzun aralıksız bir şekilde evi temizledim 'KANEPE , YATAK GİBİ YERLERE SIZIP KALDIĞIMI SÖYLEMİYORUM.'

Evi temizledikten sonra evimin en rahat , en güneş gören aynı zamanda ay ışığını da dışlamayan köşesine gittim . Açık turuncu renginde, çizgili desenlere ve açık sarı renginde tek bir yastığa sahip kanepeme oturdum. Evde televizyon olmaması çok büyük bir sıkıntı değildi, ne de olsa telefonumla dilediğim bir filmi açabilirdim...izlediğim filmin yarısındayken bir anda gözlerim saate kaydı, öğlen olmuştu hatta geçiyordu bile. Miraç öğlen geleceğini söylemişti. Yolda ona arabamı çarpmıştı? Belki de yolda ona buna pala sürtmekten gecikti...

Nerede ne yaptığıyla ilgili bir şey bilme semde fazla telaş yapmadım. Yakında çıkar kokusu deyip filmi izlemeye devam ettim . Filmin konusu oldukça garipti, yaşadığı kasabada ortaya çıkan söylentilere dayanamayıp kasabayı terk eden bir adamın hikayesini anlatıyordu. Biliyorum şuan çoğunuz ''aman ! İzleye izleye bu filmimi izledin. Saçmaymış ki zaten senin gibi garip bir adamdan bu tür zevkler çıkabilir'' dediğinizi duyar gibiyim. Ne yapalım, ben böyle bir insanım:

Yürümeyi sevdiğim için hangi yol daha uzunsa o yolu kullanan bir insanım, komedi ya da onun gibi insanın yüzüne ufak bir tebessüm uyandıran şeylerden nefret eden bir insanım, bir yerden başka bir yere gidince kaç adım attığımı hesaplayıp sonrada onları deftere not eden bir insanım... Ben garibim, hiç bir zaman hiçbir yerde göremeyeceğiniz garip alışkanlıklarım ve davranışlarım var. Bunların önüne geçemiyorum, onları engelleyemiyorum, çoğunu yaparken zevk alıyorum hatta bazılarını takıntı haline bile getirdim... Çoğu insan beni deli sanıyor 'belki de deliyimdir.' Çoğu insan benden korkuyor 'belki de haklılardır.' Çoğu insan beni ciddiye almıyor 'belki de ciddiye alınacak bir yanım yoktur...'

********

Miraç nihayet gelmeyi başardı. O kadar geç kalmıştı ki artık telaş yapma seviyesine gelmiştim. Hem telefonlara cevap vermemesi hem de kimsenin onu nerede olduğunu bilmemesi beni neredeyse çıldırtma noktasına getirmişti. Ama nihayetinde gelmeyi becerebildi, geldiği gibi odamda onun için koyduğum başka bir yatakta uyuyakaldı...

Onu o şekilde yorgun ve bitkin gördüğümde benimde üstüme bir halsizlik çöktü. Yatağa girip bende kendimi uykunun baldan tatlı olan kollarına bıraktım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 13 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YILDIZ DİLEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin