Delta's Aphrodite.

I

Sa.

-

Taehyung'un dilinden.

İhtişamlı odamın bir köşesinde oturup kitap okuyordum. Yaz aylarının ortasında olduğumuz için cırcır böcekleri ve kuşların eşsiz melodisi tüm sarayı kaplamıştı. Elimdeki kitabı yatağa bıraktım ve penceremin önüne doğru irerledim. Serin havayı içime doğru çekerken odamın ahşap kapısı tıklatılmıştı.

Gelmesini söylediğimde büyük kapı ardına kadar açılmış, özel yardımcım ve aynı zamanda en yakın arkadaşım olan kişi içeriye girmişti. Pencerenin kenarına oturarak onun yanıma gelmesini bekledim. Endişeli surat ifadesi beni germişti.

Kapanan kapıyla hışımla yanıma oturdu ve elimi tuttu.

"Ne oldu Jim?"

Dedim kısık sesimle. Daha fazla içinde tutamayarak konuşmaya başladı.

"Az önce kralın odasının önünden geçiyordum. Yanlışlıkla kulak misafiri oldum. Krallığın güçlenmesi ve onur kazanması için Jeon krallığı ile anlaşma yapmak istiyorlarmış. Anlaşma dediğim de bir izdivaç."

Dedikleriyle kafamı döndürerek pencereme konan kuşları izledim. Konu izdivaç meselesi ise rahat olmam gerekirdi. Omega ablam Jisoo da bekardı. Bir kralın benim gibi bir omegayı isteyeceğini düşünmüyordum açıkcası.

"Bu konunun beni ilgilendiren kısmı nedir?"

Kafamı ona dönerek yüzüne baktım.

"Krallığın varisi olan kişi Delta Jeon Jeongguk. Duyduğuma göre izdivacı seninle yapmak istiyormuş."

Dedikleriyle gözlerim yerinden çıkacak şekilde irileşti. Daha yüzünü bile görmediğim birisiyle evlenmek istemiyordum. 22 yaşıma kadar hiç bir alfayla temas halinde bile bulunmamıştım. Çünkü ruh eşimi bulacağıma inanırdım. Şimdi tanımadığım ve hiç görmediğim birisiyle evlenirsem hiç bir zaman mutlu olamazdım.

Bu izdivacı istemiyordum. Ancak isteklerimin bir önemi olmadığını da biliyordum. Babam hep güç ve şöhret peşinde olan bir adam olduğu için hiç bir zaman çocuklarına sevgiyi veremedi. Erkek omega olduğum için benden hep nefret ederken, bu izdivacın onu ne kadar mutlu ettiğini biliyordum. Sonunda benden kurtulacaktı.

Gözlerimi odanın içinde gezdirdim. Çoktan dolmaya başlamıştı bile mavi irislerim. Bu sarayda annem, ablam ve Jimin'den başka kimsem yoktu. Evlenmek demek onları bir daha görmemek demekti.

Belki de annemle konuşursam kralı ikna edebilirdi. Bu düşünceyle oturduğum yerden kalktım ve akmaya yüz tutan gözyaşlarımı sildim. Jimin de hızla ayaklanmış, kolumdan tutarak beni engellemişti.

"Nereye gidiyorsun?"

Dedi, gözlerimin içine bakarak.

"Annemle konuşup babamı ikna etmesini isteyeceğim. Tanımadığım birisiyle evlenmek istemiyorum Jimin."

Dedim, arkamı dönüp kapıya irerlemeden önce. O da arkama düşerek koluma girdi. Varlığı beni rahatlatırken kraliçenin odasının önüne gelmiştim hızla. Muhafızlar eğilerek beni selamlarken geriye çekildiler. Kapıyı iki kez tıklattım. 'Gel' komutunu alan muhafızlar hışımla büyük, ihtişamlı kapıyı araladı. Jimin dışarda beklerken odanın içine doğru adımladım. Kraliçe yatağının köşesine oturarak kitap okuyordu. Hızla yanına irerledim ve diğer köşeye oturdum.

"Sorun nedir güzelim?"

Dedi, anne şefkatini barındıran gözlerini üzerime dikerek. Elindeki kitabı çoktan bırakıp tüm dikkatini bana yönlendirmişti. Dizlerine yasladığı ellerini tuttum ve dolu gözlerimi yüzüne indirdim.

"Anne," dedim, kısık çıkan sesimle.

"Ben bu izdivacı istemiyorum, lütfen kralımızı ikna et. Tanımadığım birisiyle evlenmek istemiyorum."

Buruk bakışlarını hissettim gözlerinde. Elimi tutan elini çekerek yanağımı okşadı baş parmağıyla.

"Benim prensim, kralın bu izdivaç için ne kadar hevesli olduğunu gördüm. Jeon krallığı güçlü bir krallık. Bu anlaşma ülkemize çok faydalı olacak. Sence kral bizi dinler mi? Lütfen heba etme kendini. Her şey düzelecek. Şuan tanımıyorsun onu ama gelecekte bir birinizi çok seveceğinize inanıyorum. Hem belki de ruh eşin çıkar, hm?"

Sonlara doğru bıraktığı kıkırtıyla ben de burukça gülümsedim.

Annem her zaman haklıydı. Belki de yıllardır beklediğim ruh eşim oydu ve kader bizi bu şekilde birleştiriyordu. Buraya gelene kadar biriktirdiğim tüm kötü düşüncelerim tek tek uçup gitmişti. Bundan sonra ne olacağını bilmiyordum ama ben bekleyip görecektim.

-