Metres

231 20 21
                                    

Seungcheol gözünü kırpmadan karşı koltuğunda oturan çocuğa bakıyordu. Elleri sürekli giydiği ipek geceliğin ucu dantelli şortunu sıkıca sıkıp bırakırken kanamış dizleri morluklarla doluydu. Yalın ayak ki ayakları kan içinde, üstünde de ip askılı ipek geceleği vardı. Kısacası çocuğun resmen bütün vücudu dışarıdaydı. Onu en son iki yıl önce görmüştü. Bu eve girdiğinde 55 yaşındaki babasının yanında erkek olmasına rağmen mini etek, yarım tişört ve makyajlı yüzüyle giriş yapmıştı. Seungcheol onu gördüğü ilk an tiksintiyle yapıştırdı o kelimeyi.

"metres"

Seungcheol'ün annesi öleli yıllar olmuştu ama bu çocuk babası değil onun yaşındaydı. Belkide ondan daha küçüktü. Seungcheol onun evet hayır dışında pek fazla konuştuğunu duymamıştı. Sesi nasıl bilmiyordu bile. Tek bildiği para için 55 yaşındaki bir adamla yatıp kalktığıydı.

Seungcheol çocuğa tekrar bakarken dudaklarında kurumuş kan ve yara olduğunu fark etti. Babası onu sürekli tokatlamış gibiydi. Babasının bu kadar şiddet dolu bir insan olduğunu ilk kez somut olarak görüyordu. Çocuğun sadece yüzünde değil boynuda aynı şekildeydi. Sıkılmaktan parmak izleri boynunda belli olmuş kolları da boynundan bir farkı yok gibiydi. Seungcheol çocuğun oturduğu yerden titrediğini fark ettiğinde ona ilk defa bu kadar uzun süre baktığını hissetti.

Evden ayrılmadan önce onunla sadece bir ay yaşamıştı ve onu yemeklerde bile görmemişti. Tek bir kere görmüştü ve o an babasına laf sokmak için çocuğun yemekte olduğu bir vakit alayla

"metresin de yemekte olduğuna göre bugün özel bir gün değil mi babacım?"

Diyerek dalgaya vurmuştu. Çünkü babası çocuğun onlarla yemek yemesine izin vermiyordu. Seungcheol çocuğun makyajsız daha güzel olduğunu fark etti. O kadar güzel bir yüzü vardı ki morluklar çürükler renk katmıştı adeta yüzüne.

Seungcheol kahvesinden bir yudum daha alıp arkasına yaslanırken koltuktaki çocuğa seslendi.

-Babamı iyi eğlendiriyorsun galiba, baksana hâlâ evimde var olduğuna göre?

Diyerek çocuktan tepki beklerken karşılık olarak çocuğun koltuğun kenarına sığınıp kendini küçülmeye çalıştığını fark etti ve Seungcheol tabiki her zamanki gibi bunu umursamadı...

1 saat sonra

Seungcheol yavaş adımlarla odasından çıkarken salondan duyduğu çığlıkla merdivenden inmek yerine korkuluklara yaslanıp aşağı baktı. Gördüğü manzarayla şaşırıp kaldı, babası çocuğu bütün ev çalışanlarının önünde dövüyordu çünkü ve sesi bütün evde yankılanıyordu.

-Sana ne dedim küçük fahişe, bana itaat etmezsen ne olur dedim?

Sert tokat yaralı çocuğun yüzüne inerken çocuk dengesini sağlayamayıp yere, adamın ayaklarının dibine düştü. Ağlayarak kafasını iki yana sallayıp adama yalvardı.

-Annemi öldürdün, bırak beni artık. Lütfen yalva-

Sert bir tokatla dudağı tekrar kanarken tekrar yere düştü. Ağlayarak sürüne sürüne adamın ayaklarının dibinden kurtulmaya çalışsa da adam sarı saçları kavrayıp çocuğu ayaklarının dibine sabitleyerek koltuğa oturdu ve adamlarına seslendi. Sarışının saçlarını kendine çekip çocuğu kendisine bakmaya zorladı.

-Senin bu evdeki işin ne küçük kaltak, beni memnun etmek, peki sen ne yaptın? Kaçtın! Sence benim olan bu ülkede gideceğin bir yer mi var? Başka kimsen yok benim güzel sürtüğüm, annen vardı onu da boğarak öldürdüm geriye kimin kaldı? Kimse!

Sarışın hıçkırarak acı içinde adamı dinlerken Seungcheol şoka uğramış bir şekilde olanları izliyordu. Şimdi her şeyi anlıyordu. Metres dediği çocuğun bu evde zorla tutulduğunu, babasının çocuğun annesini öldürdüğünü ve uzun süredir babası tarafından dövüldüğü hatta diğer morluklardan anlaşılacağı üzere zorla ilişkiye zorlandığını anladı. Seungcheol'ün düşüncelerini bozan şey zavallı çocuğun sesi oldu.

MetresHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin