Jeonghan duyduğu cümleyle paniğe kapılıp kafasını olabildiğince sallamaya çalışırken Sangwoo sırıtarak
-yine de hâlâ biraz derse ihtiyacın var bebeğim. Vur Haekyeon!
Sangwoo geri çekilirken Jeonghan'ı dizlerinin üstüne yükseltip en sert haliyle bir tokat daha attı. Jeonghan ağlayarak gürültüyle yere düşerken Haekyeon elindeki ıslak havluyu zavallı çocuğun kalçasına indirdi. Jeonghan bandın altından acıyla inlerken gözyaşları yere düşüyordu. Haekyeon defalarca kez havlu indirirken en sonunda Sangwoo yere eğildi. Jeonghan'ın gözleri kapanmış sadece kısık sesle inliyordu. Sangwoo onun yanağını okşayarak biraz gözünü açmasını sağladı. Jeonghan'ın gördüğü küçük kadraja girerek onun yüzüne fısıldadı.
-Jeonghan-ah, senin tanrın benim unutma küçük fahişe, hayatın buradan ibaret, bunu o küçük zihnine yerleştir yoksa kafanı kesip beynini sökebilirim...
Jeonghan
Jeonghan sürekli onu boşalmaya zorlayan aletin acısıyla bağlı ağzıyla durmaları için yardım dilenirken üzerine yükselen adamla ıslak yüzü donuklaştı. Choi Sangwoo’nun en büyük sırrını öğrenmişti. Yaşlı savcıda iktidarsızlık vardı, cinsel organları büyük ve sarkıktı. Bir hayvanınki bile o kadar çirkin değildi. Sangwoo bu özelliği yüzünden şiddete başvuruyor, karşısındaki kimse onun cinsel dürtülerini uyandırması için sürekli istismara yöneliyordu. Jeonghan’ın yüzünü gördüğü ilk anda tahrik olmuştu ve eski gücünü bu sayede kazanmayı umuyordu, Jeonghan onu tahrik etmemeye başlayana kadar onu elinde tutmaya kararlıydı. Jeonghan yaşlı gözlerle savcıya bakarken bugünkü işkencenin yeni başladığını fark etti. Sesi onu tahrik etmişti ve şimdi onun hayvansı dürtüleri durana kadar onun istismarına ayak uyduracaktı. Zavallı çocuğun hıçkırıkları şiddetlenirken Sangwoo pantolonunun fermuarını açıp Jeonghan’ın saçlarından kavrayarak eğlencesine başladı…
…..
Jeonghan titreyen elleriyle iç çamaşırını yukarı çekerek omuzları dirseğine inmiş gömleğini güçlükle yukarı çekebildi. Bütün vücudu o kadar şiddetli bir şekilde ağrıyordu ki kılını kıpırdatacak hali yoktu fakat hiç yoktansa üzerindeki iki parça kıyafeti giymeliydi. Sapıklar içinde yaşıyordu, yüzünü görenin azdığı bir odadaydı lüksü yoktu.
İpek pijamadan oluşan uzun gömleğinin ilk düğmesini ilikleyecekken içeri giren oda servisiyle hızlıca gömleği göğsünde kapatarak sırtını adama dönerek kafasını yatak başlığıyla bütünleştirdi. Gerçi hoş saklayacak pek bir şeyi kalmamıştı. Daha ilk gün bu odaya hapsedildiğinde yemek servisi için bu adam gelmişti ve Jeonghan yarı çıplak bir şekilde o adamın ayaklarına kapanarak onu kurtarması için ona yalvarmıştı fakat karşılığında aldığı şey donuk bakışlar ve önüne atılan ambalajlı bir süt ekmeği olmuştu. Bundan dolayı Jeonghan daha ilk saatlerde Choi Sangwoo’nun olduğu yerde kimsenin ona gram yardım etmeyeceğini fark etmişti.