-Bay Choi! Üstünüze vazife olmayan işlere karışmayın, hem Jeonghan ile ilgili babanızdan kesin talimat var. Metresine yaklaşmanızı istemiyor!
Seungcheol kin dolu gözlerle karşısındaki adama bakarken Jeonghan bağlı ağzıyla inleyerek yardım istedi. Seungcheol yumruklarını sıkarken derin bir nefes aldı.
Ona metres diyen kendisiydi. O iğrenç kelimeyi ona yapıştıran kendisiydi. Seungcheol ne yapacağını bilemezken Haekyeon sırıtarak yerdeki çocuğa bakarak gözleriyle onu susturdu ve ardından Seungcheol'e döndü.-Şimdi izninizle dışarı çıkalım. Jeonghan'ın uykusu var uyuması lazım.
Haekyeon elindeki silahı Jeonghan'ın kafasına dürterek onu yere itip Seungcheol'ün dışarı çıkmasını kesinleştirdi. Çıkmazsa Jeonghan acısını çekecekti. Seungcheol mecbur adamlarla dışarı çıkarken Haekyeon da çıkıp kapıyı Jeonghan'ın üzerine kilitleyerek odadan ayrıldı.
Seungcheol kilitli kapıyla bakışırken içerideki çocuk için bir söz verdi. Onu bu zavallı evden kurtaracaktı...
.....
(Jeonghan'ın görüntüsü)
Günümüz
Choi Sangwoo elindeki dosyaya son kez göz atıp dosyayı yanındaki adama verirken önüne konan kahve bardağından hızlı bir yudum aldı. Haekyeon elinde tuttuğu diğer dosyayı uzatacakken eliyle dur işareti yaptı.
-Dur Haekyeon başım çok ağrıyor gözüm görmüyor yazıyı.
Diyerek önündeki yeşil bahçeye baktı. Etrafta kuş sesleri sabahın erken saatleri etraf huzur vericiydi. İçerideki sessizlikte buna eşlik ediyordu. Choi Sangwoo ellerini başının arasına alıp kafasına masaj yaparken içeriden bir çığlık geldi. Sangwoo hiç umursamadan başını kaldırıp kahvesini yudumlarken yanında duran adamına seslendi.
-Şu kaltağı buraya getir Haekyeon.
Haekyeon kafa sallayıp balkondan içeri adımlarken yatağı geçip ileride duran koltuğun kenarında zayıfça mücadele eden çocuğun yanında bitti. Jeonghan tepesindeki adamla zayıfça mücadele ederken Haekyeon'un geldiğini görünce ürkekçe koltuğa yapıştı. Dudağından hâlâ dünden kalan morluk ve kuru kan vardı. Üstünde iki omuzu da düşük beyaz bir gömlek vardı sadece. Yeni boyanmış siyah saçları az önce yıkandığı için ıslak ve yüzüne yapışmıştı.
Jeonghan başındaki caniyle göz göze gelmemek için kafasını hızlıca eğerken Haekyeon onun bu haline sırıttı. Jeonghan düğmeleri bozuk gömleğin yakalarını göğsünden sıkıca tutmuş bırakmazken omuzları dışarıda kalmıştı ve Haekyeon yüzünden onlar çıplak duruyordu. Çıplak bacakları dünden oluşan morluklar ve çiziklerle dolu gömleğini sıkan elleri ise sıkılmaktan bembeyazdı.